Türkiye Sineması
Metin Erksan
Metin Erksan ve Ömer Lütfü Akad klasik Türk sinemasında, klasik akımdan ayrılarak biçimsel denemeler yapan iki yönetmendir. Önce Erksan ustadan başlarsak, senaryosunu Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun yazdığı ve Âşık Veysel’in hayatının anlatıldığı Karanlık Dünya belgesel film ile 1952 yılında sinema dünyasına girmiştir. Daha sonra edebiyat uyarlamalarına yönelerek bu alanda muazzam örnekler vermiştir. Türk Sinema tarihinde “Yönetmenler Kuşağı” olarak tabir edilen dönemin sanatçılarından biridir. Dönemin toplumsal içerikli filmlerine paralel bir filmografiye sahip olmakla birlikte o güne dek sıkça işlenmeyen türden “kişisel” filmlerin yani yalnızlığın, sevgisizliğin işlendiği filmlere de imza atmıştır. Herhalde bu türün en ünlü yapıtı 1965 yapımı Sevmek Zamanı’dır. Kırsal kesim insanlarının sorunlarını işlediği filmlerle ise büyük başarılar kazanmıştır. Bu alandaki en ünlü eseri ise Türk Sineması’na uluslararası alanda ilk başarısını getiren Susuz Yaz (1963) filmidir. Film, 1964 yılında Berlin Film Festivali’nin en büyük ödülü olan Altın Ayı ile evine dönmüştür. Fakir Baykurt’un aynı adlı eserinden uyarladığı Yılanların Öcü (1961) filmi ise 1966 yılında Kartaca Film Festivali’nde birincilik kazanmıştır. Yine bu türde yer alan Kuyu (1968) filmi de 1. Adana Altın Koza Film Festivali’nde birinci olmuştur. Dönemin meşhur “Ulusal Sinemacılar ile Sinematekçiler” kavgasında Halit Refiğ, Ömer Lütfi Akad ve Duygu Sağıroğlu gibi isimlerle birlikte Ulusal Sinemacılar kanadında yer almıştır.
Ömer Lütfi Akad
1950’li yıllara değin tiyatrocuların egemenliğinde kalmış olan Türk sinemasının, tiyatrodan bağımsız hale gelmesini ve sinemacılar döneminin başlamasını sağlamıştır. “Sinemacılar Kuşağı”nın ilk temsilcilerinden olan Akad, imza attığı yapıtlarla kendinden sonra gelen birçok yönetmeni etkilemiştir. Sanat hayatı boyunca pek çok türde eser veren yönetmen, 1948 yılında Vurun Kahpeye ile başladığı kariyerini daha sonra halk masalları uyarlamalarıyla sürdürmüş, Kanun Namına (1952) gibi gerçek bir polisiye olaya dayanan filmde ilk kez tiyatro dekoru yerine gerçek mekanlar kullanılarak, karakterleri, mekân seçimi ve kamera hareketleri ile o güne dek yapılan filmlerden farklı bir kulvara yönelmiştir. 1966 yılında Yılmaz Güney ile çalıştığı Hudutların Kanunu filmiyle güneydoğuya ve kaçakçılık konusuna eğilmiş ve Türk sinemasında yeni bir dönüm noktası oluşturmuştur. Sait Faik Abasıyanık’ın bir öyküsünden uyarladığı Vesikalı Yarim (1968) filmi ise Türk Sinema tarihinin en önemli eserlerinden biridir. Gelin (1973), Düğün (1973) ve Diyet (1974) filmleri ise köyden kente göç sorununu ele alan üçlemesidir. Düğün filmi Akad’a 1974 Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde en iyi film ve en iyi yönetmen ödüllerini kazandırmıştır. Akad, 1960’ların ortalarında gerçekleştirdiği yeni bir atılımla, özellikle de Yılmaz Güney’le giriştiği ortak çalışmalarla, onun çizgisini geliştirmiş, Güney’in başlatacağı yeni dönemin de hazırlayıcısı olmuştur. 1974 yılında senaryosunu Yılmaz Güney ile birlikte yazdığı Endişe filmi kendisine 12. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde en iyi yönetmen, Yılmaz Güney’e ise en iyi senaryo ödülü getirmiştir.
Şerif Gören
Şerif Gören, 1980 öncesi Türk sinemasına damgasını vuran, Metin Erksan ve Ömer Lütfi Akad’ın başlattığı, toplumsal gerçekçilik akımının ikinci kuşağını oluşturan başlıca yönetmenlerdendir. Yılmaz Güney ile olan dostlukları ve iş birliklerinin ardından 1982 yılında senaryosunu Yılmaz Güney’in yazdığı ve Gören’in yönettiği Yol (1982) filmi, aynı yıl düzenlenen Cannes film festivalinde en iyi film ödülünü almıştır. Tarık Akan, Şerif Sezer ve Halil Ergün gibi usta oyuncularla çalıştığı Yol filmi, anlatımı ve konusuyla hâlen Türk sinemasının en önemli filmlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Filmlerinde sistem tarafından yok edilmeye çalışılan karakterleri işleyen Gören, döneminin toplumsal gerçekçi sorunlarını ele almıştır. Tıpkı Erksan ve Akad gibi kişinin yaşadığı dünya ile olan psikolojik savaşı, toplumdaki düzensizlikten kaynaklanan ağır yaşam koşulları, göçlerin sebep olduğu kimlik bunalımları ve kentleşmeden kaynaklanan yabancılık duygusu Şerif Gören’in de sıklıkla işlediği konular arasındadır. Gören, dönemin teknik olanaksızlıklarına karşın filmlerinde kullandığı efektler ile Türk sinemasına pek çok yenilik katmıştır. Deprem (1976), Köprü (1975), Almanya Acı Vatan (1979), Derman (1983) filmlerinin yanı sıra sinema hayatının son döneminde Tomruk (1982), Kurbağalar (1985) ve Yılanların Öcü (1985) gibi önemli filmler çekmiştir.