Bernardo Bertolucci, 1970 yılında, Jorge Luis Borges’in Hain ve Kahraman İzleği isimli hikâyesini sinemaya uyarlayarak The Spider Strategem’i çeker. Hikâyenin içinde kullanılan yer bilgisi İtalya’nın faşist dönemi ve sonrasına evrilmiştir. Babasının adını taşıyan Athos Magnani, babasının ölüm nedeni olarak faşist kurşunlarını bilse de ardını öğrenmek için bir çağrıyla Tara kasabasına gider. Bu kasabanın portresi ilk bakışta olağan görünse de film ilerledikçe zamandan kopmuş, unutulmuş bir kutuya dönüşecektir. Tara sadece olaylara arka plan diye kullanılmış bir mekân olmak yerine bir karakter olarak da filmde yer almaktadır. Oranın terk edilmişliği, içinde yaşayan halkı ile bütünleşir. Athos’un Tara’ya gelmesine sebep olan Draifa da aynı Tara gibi güven duygusunu yıkan bir karaktere sahiptir. Bunu fiziksel yaklaşımları, davranışları ve tutumları ile sık sık göstermektedir. Bir örümceğin ağ örmesi gibi içinden çıkılamaz kurguya yön verir. Drafia’yı sürekli yeşillikler arasında, çiçeklerle ve sezgisel tutumlarla görmek de bu imajın destekleyicisidir. Ayrıca edebiyatta büyülü gerçekçilik akımı adına öncelikli bir yazar olan Borges’in hikâyesinin uyarlaması da yine sinemada büyülü gerçekçilik türü içinde bulunur ve Bertolucci bu filmin mekânını kurarken sadece edebiyattan destek almaz. Antonio Ligabue ve Giorgio de Chirico resimlerinden de yararlanmaktadır. Tara kasabası, tekinsiz ve her an yabancı hissettiren atmosferinin kaynağını Chirico’nun tablolarından alırken; özellikle Draifa karakterinin filme kattığı vahşilik hissine Ligabue’nin yırtıcı hayvanları resmettiği eserler eşlik etmektedir. Hatta bu eserleri film hikâyeye başlangıcı öncesinde de görmekteyiz.
Filmde anlatıya hâkim olan ve birçok unsur aracılığıyla da desteklenen çıkmaza düşmüş bir zıtlık vardır. Bu bahsi geçen zıtlıklar, birbirini itmek yerine birbirine yaklaşarak, bazen karşıt anlamlarını yüklenerek bazen ise anlamlarını kaybederek rol alırlar. Bunların en başında hain ve kahraman kavramlarının bir yerden sonra birbirinden ayırt edilemez hâle gelmeleri ve anlamlarını yitirmeleri bulunur. Bu açıdan bir diğer örnek ise yeşillik alanların çağrışımı ve anlam dönüşümleri olabilir. Rengiyle, canlılığıyla ve barındıklarıyla yaşamı ve özgürlüğü çağrıştıran yeşil alanlar ya da büyüyen bitkiler, bu film için önceki anlamlarından koparak karşıt anlamlarıyla denklenirler. Çıkışsızlığın, vahşiliğin ve tehlikenin gösterimi için kullanılır. Hapsolmak yaşama son vererek ölümü beraberinde getirecektir. Bu durumun bir benzerini trenler üzerinden de görmek mümkün. Aynı şekilde umudu taşıma beklentisiyle kodlanan trenler kasaba için bu anlamdan yoksundur. Aksine Athos’un umutsuzluğu üzerinden çıkışsızlığa sebep olmaktadır.