Birini sevmek için nedenlere ihtiyacınız yoktur ama bir evliliği sürdürebilmek için nedenlerinizi her gün kendinize hatırlatmanız gerekir. Çünkü o iyi kalpli biri… Sevmediğim yönlerini değiştirmek için çabalıyor… Bana değer verdiğini biliyorum… Güzel yemek yapıyor… Futbolu sevmiyor… Film izlerken ağlıyor… Kadın çantasıyla dolaşacak kadar özgüvenli… Cinsiyetçi değil… Çok nazik… Beni benden daha çok düşünmesine bayılıyorum… Çünkü birbirimizi seviyoruz…Hani demiş ya şair* “El ele büyüttük sevgiyi”. Sevgi durduğu yerde büyümüyor, el ele vermeniz gerekiyor. Bir taraf elini çekmişse yahut hiç tutamamışsa boşanma kaçınılmaz oluyor. Nicole ve Charlie’nin evliliğinde de boşanma nedenleri evliliği sürdürme nedenlerinden daha ağır geliyor. Nicole, Charlie’nin elini bırakıyor, belki de hiç tutamadığı elini…(Bu kısımdan sonra yazı spoiler içermektedir.)
Film Nicole ve Charlie’nin birbirlerinde sevdikleri yönleri sıraladıkları sahne ile başlıyor. Ne kadar da takdir ettikleri özellikleri var. Mutlu bir evlilikte olması gereken her şey var gibi. Gibi… Derinlerde çok büyük bir eksikliğin olduğunu filmin ilerleyen sahnelerinde öğreniyoruz. O büyük nedeni görünceye dek Nicole iletişim kanallarını tıkayan ve boşanmak isteyen eş rolünde. Charlie ise mağdur. Charlie’nin mağdur imajı film boyunca sürüyor. Yönetmen sanki özellikle izleyicinin Charlie’den yana olmasını istemiş. Charlie aldatan eş olsa bile mağdur kimliğinden ödün vermiyor. Oysaki Nicole’ün evliliği bitirmeye karar vermesinin nedeni Charlie’nin bu evlilikte Nicole’e hiç yaşam hakkı tanımaması. Charlie nasıl isterse öyle yaşanmış. Nicole’ün Los Angeles’ta yaşamak istemesi önemli değil, çünkü Charlie New York’ta yaşamak istemiş. Nicole bir zamanlar yıldızken, evliliğinde küçülmüş ve o küçüldükçe Charlie’nin tiyatrosunu parlatmış. Yaşadıkları evi Charlie seçmiş, evi Charlie döşemiş. Hiçbir zaman Nicole’e zevkleri sorulmamış. Yani Nicole hep Charlie’ye ayak uydurmuş. Aslında Charlie, Nicole’ün telefon numarasını bilmeyecek kadar onu görmemiş. Nicole’ün tek derdi görünür olmak. Bu yüzden Los Angeles’tan gelen iş teklifi onun için dönüm noktası oluyor ve Los Angeles’a taşınarak Charlie’ye boşanma davası açıyor.
Evliliği iki kişi bitirmeli. İki kişi bitiremediğinde ve yaşananlar bir mahkeme salonuna taşındığında üstelik sizin yerinize avukatınız konuştuğunda olayların bir anda nasıl da kaosa döndüğünü filmde an be an gözlemliyoruz. Charlie ve Nicole’ün boşanma davasındaki en büyük uzlaşmazlık konusu sekiz yaşındaki oğulları Henry’nin velayeti. Tablonun tamamını gören izleyici ‘Ama böyle olmasına gerek yoktu’ diyerek velayet yüzünden işlerin daha ne kadar kızışacağını merakla bekliyor. Bir boşanma davası sürerken tarafların birbiriyle iyi kalabilmesi son derece güçtür. Çünkü dilekçe aşamalarında ve duruşmalarda yıllarca aynı yastığa baş koyan kişilerin aslında gizli birer defterleri olduğunu ve evlilikleri boyunca birbirlerinin yaptığı kusurları bir gün kullanmak üzere oraya kaydettiğini görürsünüz. Tarafların en küçük zaafları boşanma davasında karşı tarafın elindeki en büyük koza dönüşür. Hata olduğunu bile bilmedikleri yanlışları dava sırasında bir bir önlerine serilir. Yönetmen bu süreci çok iyi gözlemlemiş ve Nicole ve Charlie’nin avukat tutmadan güzel güzel boşanma hayaliyle çıktıkları yolda nasıl da şaşkına döndüklerini mükemmel bir şekilde anlatmış.
Nicole ve Charlie arasında hiçbir zaman dile getirilmeyen sorunlar, çiftin yalnız kaldıkları bir anda sinir krizi ve itiraflar eşliğinde ortaya dökülüyor. Bu sahnede Charlie’nin tarafından evliliğin neden yürümediğine dair bazı ipuçları ediniyoruz. Ancak yeterli değil. Nicole’ün avukatına içini döktüğü ve ona boşanma kararı aldırtan olayları anlattığı sahnenin ardından aynının Charlie yönünden de anlatılacağını düşünmüştüm. İtiraf sahnesinde ve devamında gelen Charlie’nin barda şarkı söylediği sahnede, Charlie’nin yaşadığı hayal kırıklıklarından haberdar oluyoruz. Ne de olsa bir evlilik kötü gidiyorsa bunda mutlaka iki tarafın da beklentilerinin karşılanamıyor olması gerekir değil mi? Charlie’nin de Nicole’den beklediği ancak tatmin olamadığı davranışları vardır ve biz artık bunları biliyoruz. İtirafların geldiği sahnede, Charlie ve Nicole’ün birbirlerine karşı en karanlık hislerini haykırmalarının ardından kaçınılmaz af dileme sahnesi geliyor. İşte ilişkiyi de bu kurtarıyor. Yani iletişim. Nicole ve Charlie birbirlerine karşı artık dürüsttür. Bir oğulları vardır ve hayatlarının sonuna kadar kopamayacak olduklarının bilincine varırlar. Bunu fark etmeleri boşanmalarındaki tüm sancıları giderir. Her şey yoluna girmiş gibidir. Yine ‘gibi’dir. Son sahne başka türlü olabileceğini gösteriyor çünkü bize. Kilit sahnede Charlie’nin de bir süre Los Angeles’ta yaşayacağı haberini alan Nicole’ün gözlerindeki hayal kırıklığı, Nicole’ün avukatına boşaldığı ve “Beni bir kez dinlemiş olsaydı boşanmazdık.” cümlesinin ardından o kadar anlamlıdır ki içinden “Şimdi mi söylüyorsun bunu be adam!” dediğinden adımız gibi eminiz. Ve ardından gelen sahnede filmin başında izleyiciye dinletilen, Nicole’ün Charlie için söylediği güzel sözlerin yazılı olduğu not kağıdının o güne kadar bu yazılanlardan habersiz olan Charlie tarafından bulunup okunmasıyla Charlie’nin döktüğü gözyaşlarını görür ve buruk bir şekilde noktalarız filmi.
Derdini anlatmak için acele etmeyen bu neden ile kendini çok sevdiren filmin yönetmeni Noah Baumbach’ken bu kez özellikle baş döndürücü güzelliği pasifize edilerek oyunculuğuna odaklanmamız sağlanan Scarlett Johansson ile her türlü kusurlu hareketine karşın yine de içimizin cız etmesine neden olan Adam Driver başrollerde bulunuyor.
*Bülent Ecevit
Adam Driver’ ın Being alive performansına 1 cümle bile mi yok? Sonundaki iç çekişine giç olmadı bir iki kelam edilirdi kanımca.