90’lı yıllar… Kimilerine göre sinemanın altın çağı olarak anılan zaman dilimi. Goodfellas (1990), Forrest Gump (1994), Fight Club (1999), Reservoir Dogs (1992) ve daha birçok kült olmuş Hollywood yapımının üretildiği yıllar, aynı zamanda 1980-2000 yılları arasında doğmuş ve çocukluğu 90’lara denk gelmiş Y kuşağının da ortaya çıktığı yılları temsil etmektedir.
Özellikle Büyük Haziran Direnişi’nde yarattıkları mizah ile ilgi odağı olmayı başaran Y Kuşağı, hiç şüphe yok ki, özel televizyonların hayatımıza girmeye başladığı 90’lı yılların ilk yarısından büyük derecede beslenen bir nesil. Malumunuz, bahsettiğimiz dönemde internetin daha hayatımıza girmemiş olması, televizyonun bizlere sunduklarıyla yetinmemizi zorunlu kılıyordu. Ancak bu da bir nevi, ortak bir mizah anlayışının doğmasına sebebiyet verdi. Artık herkesin ezbere bildiği Kemal Sunal, Ertem Eğilmez filmlerinin yanı sıra, birçok Hollywood yapımını da birlikte izleyip sokakta istop oynarken yorumladığımız zamanlardan bahsediyoruz. Peki, hangileriydi bu hepimizi ortak bir payede buluşturan filmler? Yeri geldiğinde bizi kâh güldüren, kâh korkutan ama bütünüyle çocukluğumuzun bir parçası olmayı başaran filmler? Hadi o zaman gelin, 90’lı yıllardan kalan ve çocukluğumuzun en güzel hatıralarını barındıran o filmlere hep birlikte göz atalım.
The Nutty Professor (Çatlak Profesör-1996)
Eddie Murphy’nin birden çok karaktere hayat verdiği ve başından sonuna dek kahkaha garantisi taşıyan Çatlak Profesör filmini nasıl unutabiliriz? Ünlü Amerikalı komedyen Jerry Lewis’in aynı adlı filminin yeniden uyarlaması olan The Nutty Professor; diyalogları, enerjisi ve tabii ki de Eddie Murphy’nin dur durak bilmeyen dinamizmiyle, hafızalarımızda ilk günkü tazeliğini koruyan ender ve bir o kadar da neşeli filmlerden biri.
Pokemon The First Movie: Mewtwo Strikes Back (1998)
90’lı yıllar ile ilgili ne zaman mevzu bahis açılsa, hiç şüphe yok ki o konu Pokemon’a kadar uzanacaktır. Nitekim bir Japon animesi olan Pokemon’u, çocukluğumuzun en büyük bağımlılıklarından biri olarak da tanımlayabiliriz. Okulda, sokakta, teneffüste, her boş anımızda onun hakkında konuşur;Ash ve Pikachu’nun maceralarıyla ilgili teoriler üretirdik. Ne var ki, küçük bir çocuğun kendini Pokemon sanıp camdan aşağı atlamasıyla ülkemizde yasaklanan anime, yıllar geçmesine rağmen hâlâ merak uyandırmayı başarıyor. 2000 yılında ülkemizde vizyona giren Pokemon The First Movie: Mewtwo Strikes Back ise, Pokemon’un yarattığı o naif atmosfere rağmen, oldukça karanlık ilerleyen ve neredeyse ürkütücü hâle bürünen bir film. İlk Pokemon New’in, fosillerinden üretilen imitasyonu Mewtwo’nun tüm gücüyle arzı endam ettiği film, kendi adıma küçük yaşlarda sinemada izlediğim en karanlık filmlerden birisini temsil etmektedir.
Baby’s Day Out (Bebek Firarda-1994)
Türk televizyon kanallarının en çok sevdiği film hangisi diye sorulsa, akıllara ilk gelecek cevaplardan biri kesinlikle Bebek Firarda olacaktır. Bir dönem Kanal D ve Show TV arasında mekik dokuyan, neredeyse ayda bir kez izleme şansı yakaladığımız film; kaçırılan bir bebeğin, şehirde tek başına yaşadığı maceraları ve onu kaçıran üç avanak kafadarın birbirleri arasındaki eğlenceli maratonunu konu almaktadır. Şimdilerde televizyondaki yokluğu feci hâlde hissedilen film, âdeta 90’lar Türkiye’sinin en büyük figürlerinden biri hâlini almıştır.
Problem Child (Problem Çocuk-1990)
Kimsesiz olan ve birçok aileye evlatlık verilmesine rağmen, hiçbir evde dikiş tutturamayan problem çocuk Junior’ın ele avuca sığmaz maceralarına bir kez daha uzanmaya ne dersiniz? Onun şeytanın aklına dahi gelmeyecek türlü muzipliklerle, oradan oraya koşturması; kesinlikle ebeveynlerin en çok korktuğu çocuk profilini oluşturmaktadır. Ancak ne var ki, yaramazlık yapmayı seven çocuklar 90’lı yıllarda Problem Çocuk’u ayıla bayıla izlemekten de kendilerini alamamışlardır.Hatta film ülkemizde öylesine popüler hâle geldi ki, sonrasında Zıpçıktı adıyla da bir rip-off çekildi. Problem Çocuk, neresinden bakarsak bakalım,“Yaramazlık nedir, nasıl yapılır?” sorularına tek başına cevap verebilecek kadar enteresan ve bir o kadar da değerli bir filmdir.
Beethoven (Afacan Köpek Beethoven – 1992)
Sıra geldi bir köpekten daha fazlası, evlerimizin en sevimli misafirine olan Beethoven’a. Eğer ki şu an beslediğimiz bir hayvan sevgisinden bahsedebiliyorsak, bunda Beethoven’ın payı yadırganmayacak derecede büyük. Onun o sevimli, afacan ama bir o kadar da zeki hâli, bu tüylü canlılara tüm çocukların büyük bir sempati beslemesine olanak sağlamıştır. Üstüne bir de filmin kendine has eğlencesini işin içine kattığımızda Beethoven; seyir zevki yüksek ve unutulmayacak bir film hâlini alıyor.
Child’s Play (Çocuk Oyunu-1988)
90’lı yıllarda çocuk olanların uykusunu kaçıran, televizyonda yahut bir oyuncakçı dükkânında karşılaşıldığı her an çığlıkları da beraberinde getiren, dönemin en korkunç figürü Chucky’yi yaratan film Child’s Play’i nasıl unutabiliriz ki! Evet, Child’s Play, bu listedeki diğer işlerden biraz farklı. Güldürmeyen, aksine korkutan bir filmden bahsediyoruz nihayetinde. Ancak Chucky, filmin öylesine önüne geçti ki, filmi izlemeyenler dahi, onun her an canlanabileceğini düşünmekten kendini alamadı. Durum böyle olunca, bu katil bebek popüler bir ikon olarak tarih sayfalarındaki yerini aldı.
Dumb & Dumber (Salak ile Avanak – 1994)
İsmi duyulduğu anda bile yüzlerde tebessüm oluşturmayı başaran, salt komedinin mükemmel örneklerinden biri olan Salak ile Avanak’ın en büyük artısı hiç kuşku yok ki Jim Carrey ve Jeff Daniels’ın eşsiz uyumu. Filmin ilk dakikasından itibaren adeta şaha kalkan dinamizmi, bir dakika olsun düşmüyor ve izleyicisine soluksuz bir güldürü armağan ediyor. Ee durum böyle olunca da Salak ile Avanak, çocukluğumuzun en güzel anılarından biri olarak hâlâ hatırlanabilmeyi başarıyor.
The Lion King (Aslan Kral – 1994)
Haydi, hep birlikte ormanın derinliklerine doğru bir yolculuğa çıkalım ve Simba’nın maceralarına tekrardan ortaklık edelim. Çocukluğumuzun belki de en naif taraflarından birini temsil eden Aslan Kral, bir animasyondan daha fazlası olarak hâlâ hafızlarımızdaki güncelliğini korumaktadır. Filmin yarattığı o duygusal atmosferden etkilenmeyen, Simba’ya, Mufasa’ya âşık olmayan çocuk neredeyse yok denecek kadar azdır. Sadece bu sebepten dolayı bile Disney’in defalarca kez teşekkürü hak ettiğini dile getirebiliriz.
Police Academy (Polis Akademesi – 1984)
Evrenin en ele avuca sığmaz polis adaylarıyla tanışmaya hazır mısınız? İlk olarak 1984 yılında çekilen ve gördüğü ilgi sebebiyle daha sonrasında bir seri hâlini alan Polis Akademisi, sinema tarihinin kült olmuş komedilerinin başında yer almaktadır. Tabii durum böyle olunca da, televizyon kanallarımızın bir dönem vazgeçemediği filmlerden biri olmayı da başarmıştır. Sahi, televizyonda Polis Akademisi izlemeyen bir kişi kalmış mıdır ülkede?
Ghostbusters (Hayalet Avcıları -1984)
Tavan arasında saklanmış, sizi tedirgin eden bir hayaletle mi karşı karşıyasınız? O zaman geriye tek bir seçenek kalıyor; Ghostbusters’a telefon açmak! Dört kafadarın üniversiteden ayrıldıktan sonra kurdukları şirketle, hayaletlerin kâbusu olmalarını anlatan Hayalet Avcıları; hâlâ kulağımızda çınlayan o efsanevi müziğiyle, kendine has mizahıyla ve de en önemlisi başından sonuna dek merak uyandıran yapısıyla yalnızca çocukluğumuzun değil, sinema tarihinin de en özgün işlerinden biri olarak anılmaktadır.
Mask (Maske – 1994)
Mimiklerin efendisi Jim Carrey’den, nevi şahsına münhasır bir süper kahraman filmi var sırada; yeşil suratıyla evlerimize konuk olan Maske. Her ne kadar Maske, akıllarımızda daha çok çizgi dizisiyle yer etmiş olsa da, Jim Carrey’nin filmdeki eşsiz performansını unutmak da bariz haksızlık olacaktır. Bir an olsun yerinde durmayan dinamizmiyle gönüllerimizi fetheden Maske, yalnızca Jim Carrey’i değil, Cameron Diaz’ı da geniş kitlelere tanıtma konusunda oldukça işlevsel bir film.
Jumanji (1995)
Fantastik sinemayı evlerimize getiren, Robin Williams’ın o sıcacık oyunculuğuyla taçlanan Jumanji, hiç şüphe yok ki 90’ların en büyük simgelerinden biri. Robin Williams’ın hayat verdiği Alan Parrish’in, Jumanji isimli oyundan dışarıya fırlamasıyla gelişen olaylar silsilesi, hem eğlenceli dakikalar vadediyor hem de izleyenlerinin hayal gücünün sınırlarını sonuna kadar zorlamasını sağlıyor. Kim bilir, belki de Y Kuşağı, damarlarında gezinen maceraperest kanın bir kısmını Jumanji’ye borçludur!
Space Jam (1996)
Bir tarafta gezegenin görmüş olduğu en iyi oyuncu Majesteleri Michael Jordan, diğer tarafta ise yaramazlıkları dillere desten Bugs Bunny. Looney Tunes karakterleriyle NBA’in büyük yıldızlarını bir araya getiren Space Jam, şüphesiz ki sinema tarihinin en özgün örneklerinden biri. Kurgu ile gerçeğin bir araya geçtiği, Charles Barkley’den, Patrick Ewing’e kadar 90’ların büyük basketbol starlarını evlerimize getiren film, bir yandan da çizgi dünyanın spekteküler isimleriyle adeta bir görsel şölen sunuyor. İzleyenlerin çok iyi bildiği gibi, Jordan’ın tüm evrene basketbol dersi verdiği, arkadaşlığın ve sevginin önemine her bir dakikasında dem vuran Space Jam, belki de defalarca kez izlediğimiz; ancak yine olsa yine ilk günkü hazla hayranlık besleyeceğimiz filmlerin başında yer alıyor.
Home Alone (Evde Tek Başına – 1990)
Geldik listemizin zirvesine. 90’larda çocuk olan her bir bireyin sahne sahne ezbere bildiği ve belki de çocukluğumuzun en büyük şanslarından birinde sıra. Sahi Kevin McAlister’ın maceralarını hangimiz unutabiliriz ki? O küçük yaşına rağmen yaptığı cengâverlikleri, kötülerin burnundan fitil fitil getirişini ve de en önemlisi yalnızlığından asla korkmayışını! İlk defa 1990’da çekilen Evde Tek Başına, sinema tarihinin kültleşmiş yapımlarından olmasının yanı sıra, 90’lı yılların da simgeleşmiş figürlerinden biridir. Özellikle her sene yılbaşında evlerimize misafir olan Evde Tek Başına, sonrasında birçok devam filmini beraberinde getirmesine rağmen, ilk filmin yarattığı o özgün mizahı ve macerasıyla, hafızlarımızın derinliklerindeki yerini çoktan sağlamlaştırmıştır.
10 film var.
88 doğumluyum ve kesinlikle güzel tespitler, benim favorim home alone? O bir noel klasiği, show tv’de her yılın 1 ocağında çıkıyordu sanki?
Ah o eski zamanlar doksanlar da çocuk olmak da bir başkaydı tabi o zamanlar İnternet digital ortam nerdee tvde denk gelipde izlediysek kendimizi şanslı hissederdik ama bir kaç film atlanmis sanki mesela Robin Williamsin müthiş dadı filmi geldi aklıma listede o da olabilir çocuklarımızla izleyebileceğimiz keyif dolu komedisi yerinde güzel bir filmdir