!f İstanbul Film Festivali “Türkiye’den Kısalar” seçkisinde yer alan ulusal kısa metraj Sonsuz (2018) metaforik bir sistem betimlemesi olmakla birlikte imge odağı üzerinden ilerleyen sanatsal bir kurmaca olarak karşımızda. Murat Çetinkaya’nın yazıp yönettiği kısa film, 8. Malatya Uluslararası Film Festivali’nde ve geçtiğimiz mayıs ayında gerçekleşen 25. İFSAK Ulusal Kısa Film Festivali’nde “En İyi Kısa Film” ödüllerine layık görüldü.
Murat Çetinkaya, Sonsuz’un bir fotoğraf karesinden çıkan hikâyesini yaklaşık olarak üç senede şekillendirmiş. Film, 1986 doğumlu yönetmenin üçüncü kısa metrajı ve diğer yapımlarıyla, özellikle de Asker (2011) ile benzer nüanslar taşıyor. İki anlatıda da bir küp ve “iç-dış dünya” betimlemesi ön planda. Asker’de bir adamın küpün içerisindeki hapis hali vurgulanırken Sonsuz’da sistematik mevcudiyetin değişken otoritesi küp bilmecesiyle izleyiciye sunuluyor.
Bu otorite betimlemesi, boşluğu ve verimsizliği çağrıştıran kurak bir alanda tek başına duran siyah, içini göstermeyen küp şeklindeki bir obje etrafında gerçekleştiriliyor. Film boyunca gördüğümüz birkaç insan ve sınırlı diyalog arasında, üç karakter hikâyenin seyirini değiştirecek aksiyona sahip. Biri, Serhat Kılıç’ın başrolde olduğu, küpün içerisinden dışarıdakileri izleyerek onların üzerinde otorite kuran “Lider”. Diğerleri; Bülent Çolak ve Ulaş Yatkın’ın canlandırdığı, küpün içerisini yani otorite kaynağını göremeyen “İtaatkârlar”. İtaatkârlardan birinin küpe yaklaşması Lider’in otoritesinin sarsıldığını düşünmesine ve onu cezalandırma ihtiyacı duymasına neden oluyor. Ama zaten İtaatkârların amacı, Lider’in otoriter gücünü alaşağı etmek.
Otoriteye yaklaşma cesareti gösteren İtaatkâr için küpünden ayrılan Lider, düzene başkaldırıyı kontrol altına almaya çalışırken kendini sistemin içerisinde ezilen tarafta buluyor. Bu otorite değişimini belirtmek için başka bir planda yeniden küp imgesi kullanan Çetinkaya, bu sefer izleyiciye saydam bir küp sunuyor. Saydamlık detayıyla otoritesinin gizliliği ve üstünlüğü elinden alınan Lider saldırıya geçse de kendi küpüne geri döndüğünde “dışarıda kalan” ve emirlere uymak zorunda olan İtaatkârlardan biri haline gelmiş oluyor.
Genel itibariyle güç sahibi olan ve onunla yaşayanlar arasındaki ilişkileri baz alan Sonsuz, zamansız bir distopya. Hikâyedeki saydamlık ve opaklık ikililiği, alegorik bir biçimde değişen dengeleri ve gerçek otoritenin kendini örtbas etme uğraşını yansıtıyor. Küpe yaklaşıldığında küpün çevresinin yansımalı bir materyalle kaplı olması ve yaklaşanın kendi yansımasını görebilmesi, belki de kişinin otoriteyle olan ilişkisini ve insan zihninin otoriteye olan yatkınlığına işaret ediyor ve akıllara kişilik testlerinde kullanılan küp algoritmasını getiriyor.
Filmde sistem eleştirisi yapılırken dünyadaki doğal döngünün değiştirilemediğine de dem vuruluyor ve tüm bu mesajlar bizi otoriter gücün yok edilmediği, yalnızca el değiştirdiği gerçeğine götürüyor. Çünkü Lider, liderlik vasfını kaybetse dahi sistem aynı düzende işliyor ve içeridekilerle dışarıdakiler arasındaki alt-üst ilişkisi kendi ekseninde dönmeye devam ediyor.
Ankara’nın batısında Nallıhan isimli bir ilçede çekilen Sonsuz, metaforik anlatımını görsel marjinallikle birleştirerek kendine özgü bir çizgi oluşturmuş. Herhangi bir mekânda yapılacak olan bir küp imgelemesiyle, kurumuş bir gölde terk edilmiş bir gezegeni çağrıştıran bir alanda yapılan küp imgelemesinin arasında atmosferik açıdan büyük fark var. Bu yüzden filmin, hem düşünsel hem de görsel anlamda abartılı bir kurmacayı sade ve minimal ögelerle sunarak rahatsız ediciliği, isyanı, karmaşayı ve yaşamın değişken dinamizmini gözler önüne serdiği söylenebilir.