SELİM SESLER (1957-2014)
Güneş tepedeydi. Bir bekleme odasında saatler geçti. Esenler Otogar’a, şehre akşam inmekte artık ve bir otobüs Mersin’e hareket etmekte. ‘‘Şu karşıki dağda bir fener yanar’’, sonrasında. Duvara Karşı (2004) bittiğinde; gitmek, susmak, vazgeçmek… Gelir birden, belki, hiç gelmez.
Meraların ve ay çiçek tarlalarının içerisinden geçer Keşan’a giden yollar. Selim Sesler vurur kafayı uyur. Romanların diyarı Keşan’da, bir fasıl mekânında, sazendeleriyle birlikte ‘‘Kürdilihicazkâr longa’’yı çalarken; başını öperler, alkışlarlar. Şarkı bitiminde fondip edilmeye ve kırılmaya nazır rakısıyla ‘‘Haydar Haydar’’ı söyleyen Müzeyyen Senar’a takım elbisesiyle; Trakya şarkılarına tutkusundan Kanada’dan gelip buraya yerleşen Brenna McCrimmon’a bir evin salonunda, gündelik kıyafetlerle eşlik eden Selim’in nefesiyle… Bir şey oluyor.
Yine bir Fatih Akın filminde, İstanbul Hatırası – Köprüyü Geçmek’te (2005) görülebilecek anlarla birlikte; birçoğumuz Selim Sesler’le tanıştı. Daha şanslılarımız Ortaoyuncular’ın İstanbul’u Satıyorum, Üç Kurşunluk Opera, Seyircili Seyir Defteri gibi oyunlarında klarnetiyle eşlik ettiğini, sahnede canlı izleme olanağı buldular (Oyunlar, Ses 1885’ten ya da internetten satın alınabiliyor). Ferhan Şensoy’un Kırkambar Tiyatrosu’nda onun hakkında: ‘‘Bu televizyonda gördüğünüz saçı yapılmış, başı yapılmış, kaşı yapılmış, göz yapılmış, burun yapılmış, meme yapılmış, kıç yapılmış da ses yapılması unutulmuş assolist hanımların arkasında klarneti kadının kulağına sokmak kaydıyla birinci klarnet olarak çalıyor Selim. Hatta Selim klarneti kadının kulağına sokmazsa, kadının söyleme durumu da yok; ancak öyle sesi alabiliyor. Buna rağmen o assolist kadın şarkının ortasında müzikte olmayan bir gak sesi çıkarmayı başardığında da Selim aynı maharetle, klarnetten, aynı anda, aynı sesi çıkarmayı başarıyor. Böylece Selim ve kadın doğru, arkada çalan otuz kişilik orkestra yanlış oluyorlar. Bu anlamda, assolistlerin çoğunu Selim assolist yapıyor.’’ der ve bir dolu güzelliği ekler.
Bu sene… Bir şey daha oldu sonra. Canlı görmek, seyretmek, dinlemek yok daha Selim Sesler’i. Gitmek, bu sefer kuruldu. Bir fener yandı.
Salihcan Sezer