VERA CHYTILOVA (1929 – 2014)
Çek Yeni Dalgası’nın başlıca temsilcilerinden usta yönetmen Věra Chytilová da 2014’te aramızdan ayrılan isimlerdendi. Prag Baharı’nın ve ardından gelen Sovyet işgalinin içinde doğan bu yeni dalga beraberinde sinema dilinde birçok yenilik de getirmişti. Chytilová da filmlerinde Dalga’nın sahip olduğu ortak özellik olan sembolik ve göstergesel anlatıma sıkça yer verdi. Bu özelliğin doğma sebebi kuşkusuz tepelerinde dikilen Sovyet denetiminin üstlerine düşürdüğü sansür gölgesiydi. Ancak Chytilová’nın sinemasının akımın diğer yönetmenlerinden ayıran kendine has özellikleri de vardı. Özellikle dünyada tanınmasını sağlayan 1966 yapımı başyapıtı Sedmikrásky’de (Küçük Papatyalar) nihilizmin alt söylemlerine perdede yer verir. Sedmikrásky, gökten bombaların yağdığı, sokaklarından tankların geçtiği bir yerkürede süregelmiş toplumsal, ahlaksal, sınıfsal, geleneksel hiçbir kuralı tanımayan iki genç kadını merkezine alır. Chytilová’nın aristokrasiden eril topluma, savaş politikalarından burjuvaziye dek birçok konuyla acımasızca dalga geçtiği filmi, sinema tarihinde feminist manifesto olarak da kabul edilir. Akımdaşlarının bazılarının aksine Hollywood’a taşınmayıp ülkesinde kalan Chytilová, yeri doldurulması zor büyük bir yaratıcıydı.
MIKLOS JANCSO (1921 – 2014)
Bu senenin başında kaybettiğimiz bir büyük yönetmen de Miklós Jancsó’ydu. Jancsó, Macar sinemasının en önemli temsilcilerinden olması bir yana, dünya sinema tarihine de iz bırakan büyük bir usta. Birçok kaynakta adıyla birlikte anılan ilk terimlerden ‘uzun plan’, sinemasının önemli bir parçası hâlindeydi. 60’ların başından itibaren çektiği her filminde yenilikçiliğini ve zekasını konuşturarak beyaz perdeye taze sinematografik anlatım dilleri kazandırdı. Filmleri genellikle Macaristan siyasi tarihinin etrafında konumlanan Jancsó’nun sinemasının en büyük gücü insan ırkının iyi ve kötüyle, savaş ve barışla, doğru ve yalanla ilişkisini en estetik biçimde perdeye yansıtması. Szegénylegények (Umutsuzlar, 1966) ve Csillagosok, katonák (Kızıllar ve Beyazlar, 1967) gibi klasikleşmiş filmlerinde savaş sürecinde içine düşülen sefil hâli, koskoca perdede bir tablo boyarcasına geniş planın içine yerleştirdiği insancıklarla resmeder. Bu geniş planlar sayesinde savaş sahnelerinde tarafları yok ederek, savaşın amaçsızlığına dair tek kelime etmeden tepkisini gösterir. Sinemaya kattıkları saymakla bitmeyecek usta yönetmen Miklós Jancsó’nun Még kér a nép (Kızıl İlahi, 1972) filmi ile Cannes’da kazandığı bir adet en iyi yönetmen ödülü de bulunmakta.
Kaan Denk