Hollywood sineması popüler filmlerin sığınağı olsa da günümüz gerçekliğinde eski görkemini görece kaybetmektedir. Bu duruma Avrupa sineması nezdinde sanatın, anlatının ve sinematografinin yapıcı verilerle eserlerini zirveye taşıması öncü olmuştur. Gittikçe güçlenen avangart filmler (bence gerçekliğin yapmacıklıktan uzak sanatsal uyumu) yoluna bağımsız hikâyelerle klişelerden uzak bir örgüyle devam etmiş, sadece Avrupa’da da kalmayıp kıtalararası bir sinema hazzı yaşatır olmuştur. Son dönemlerde sıkça izler hâle geldiğimiz klâsikleşen yeniden çekim filmler ve devam filmleri, Hollywood sinemasını yeniden gücü ele alır hâle getirmek istediğinin sinyallerini vermektedir. Klâsik anlatı ve festival filmleri diye adlandırılan yapımlar, içinde bulunduğumuz bu yeni çağda ılımlı bir alternatif seçki hazırlama yoluna girmiş gibi durmaktadır. 75. Cannes Film Festivali’nde prömiyerini yapan Top Gun: Maverick de bu kategoride sınıflandırılabilir. Çünkü ne bağımsız olabilecek kadar özgün ne de sanatsal kaygılardan uzak bir çoğunluk filmidir.
Top Gun: Maverick’i (2022) anlamak için otuz altı sene öncesine kısa bir yolculuk yapmakta yarar var. Serinin ilk filmi Top Gun (1986) vizyonda gösterilmeye başladığı andan itibaren eleştiri oklarını üzerine çeken bir yapım oldu. Çünkü ABD donanmasına deniz kuvvetleri için yapılan başvuruların çoğalmasından Maverick’in kullandığı aksesuarların satışına kadar birçok ince detaya sahipti. Deri mont, motosiklet ve güneş gözlük; Top Gun çılgınlığını filmin ötesinde kültür endüstrisine dönüştüren sadece basit birer örnekten oluşmaktadır. Film hem karakterlerde hem de seyircide yarattığı kabul görüşün ardından hâlâ bir dönemin kült eserleri arasında anılmakta. Oysa ikonik olmanın ötesinde sıra dışı bir hikâyeye sahip değildir Top Gun. Üstelik seyircisine istediğini veren, onu salondan mutlu uğurlayan edimsel bir filmdir. Teğmen Pete Mitchell namıdiğer Maverick, test pilotu olarak Miramar Donanmasına gönderilir. Kendine has uçuş teknikleri, sempatik tavırları onu kısa sürede ekibin marjinal ve popüler öğrencisi yapar. Sivil eğitmen Charlie ile yaşadıkları ilişki Maverick’i reddedilemeyecek kadar çekici ve üstlendiği her görevi başarılı bir şekilde teslim eden eril güce dönüştürür. Karizmatik erkek miti kendini bir kez daha perdeye taşır. En nihayetinden birbirinden zorlu olayların sonucunda film tatminkâr bir şekilde sonlanır.
Top Gun: Maverick (2022) devam filminde ise olaylar bir nevi kaldığı yerden devam eder. Konunun bağlamında hepimizin beklediği gibi ana senaryoda majör bir değişiklik bulunmaz. Sadece daha yetişkin ve bilinçli bir Maverick izleriz. Eğer uçak mühendisi, pilot ya da hava kuvvetlerinde değilseniz veyahut jet uçaklara karşı özel bir ilginiz yoksa filmin teknolojik yetkinliği haricinde -seyretmek için- en göz dolduran özelliği başarılı bir devam filmi olmanın ötesine geçemiyor. Hâl böyle olunca mecburen duygusal bir bağ kurarak yaklaşıyor seyirci. Çünkü Maverick, otuz yıl sonra Top Gun’a kıdemli eğitmen olarak çağrılıyor ve yıllar önce test uçuşunda kaybettiği merhum dostu Goose’un oğlu ile yüzleşiyor. Kendisine Rooster ünvanını layık gören genç adam ile Maverick mizaç bakımından birbirine çok benzer tasarlanmış; Maverick’in yıllarca Rooster’a gölge babalık yaptığı aşikâr, üstelik bu detay senaryonun devamlılığı açısından da büyük bir öneme sahip. Maverick’i güçlendirmek için Goose karakterine, Goose’u anmak için de oğlu Rooster’a ihtiyaç duyuluyor. Dostluk-kardeşlik yardımıyla sık sık geçmişe gönderme yapılıyor.
İki film arasında verilen otuz yılı aşkın süre riskli olsa da genele bakıldığında yönetmen Joseph Kosinski, Tony Scott’tan aldığı emaneti başarılı bir şekilde koruyabilmiş görünüyor. Ancak efsaneye saygı kapsamında filmde ana unsur Tom Cruise’un devinimlerini takip etmekten öteye tam anlamıyla geçemiyor ne yazık ki. Uçağa ve Maverick’in vizyonuna yüklenen anlam, insan ve araç kavramlarının çok ötesine taşınıyor. Scott duyguları ve aşkı ön plana katarken Kosisnki gelişen uçak sektörüne görünürlük sağlamak istemiş olsa gerek. Üstelik sürekli tekrarlanan “iş uçakta değildir pilottadır” sloganı adeta F-18 araçlarını Maverick üzerinden arzu nesnesi hâline getiriyor.
Top Gun Serisi, Neden Mutlu Sondan Vazgeçmiyor?
Edebiyat eleştirmeni Vladimir Propp, masalların aynı yapısal dizilim sonucu oluştuğunu düşünür. Anlatının folklorik olarak farklılaşma olasılığını da göz ardı etmemek gerektiğini söyler. Masalı Top Gun (1986) ve Top Gun: Maverick (2022) senaryosu olarak düşünürsek hikâyeyi geliştirecek işlevler Maverick ve mürettabatı çevresinde gelişmektedir. Öncelikle Maverick’e güç bir iş önerilir. Top Gun’a gitmek gibi. Güç iş yerine getirilir; öğrencileri F-18’lerle prova etmek gibi. Kahraman dönüşüme uğrar; geçmişiyle yüzleşip kendini affetmeye çalışmak gibi. Kahraman yeni bir görünürlük kazanır; görevi tamamlayıp beyaz üniformaya geçmek gibi. Kahraman yeni bir ilişkiye başlar, evlenir ya da rütbesi artar. Tüm bu maddeler hikâyenin seyirci tarafından kabul edilip bağdaşım kurabilmesi için tasarlanmıştır. Filmin hem bilişsel hem de duyuşsal olarak bitimini algılayabilmek için mutlu bir sona sahip olması ana akımda oldukça önemlidir: Hollywoodvari anlatının mihenk taşıdır. Bu sebeple mutlu olmayan kesin bir son filmi kendi içinde tamamlanmaya ve çözüme götüremediği için başarısız görünür. En azından popüler sinemada durum böyledir. [1]
Değinmezsem Olmaz
İlk filmde hakkında homoerotik okumalar yaptıran plaj futbolu sahnesi Maverick (2022) devam filminde yine aynı özenle kullanılıyor. Üstelik en az karakterler kadar önemli bir yere sahip. Deyim yerindeyse plaj sahnesi filmin geri kalan oyuncuları kadar başarılı bir markelemeyle sergileniyor. Düzgün ve kaslı vücutlar, yakın mercekte saniyelerce kalan erkek bedeni Top Gun’ın hakkında çıkan kuir film iddialarını kulak ardı etmeyerek ne düşünmemiz gerektiğini biz seyircinin takdirine bırakıyor. Başarılı bir şekilde pistten havalanan uçaklar, militarist erkekler, kullanılan materyallere hakimiyet gibi detaylar iktidar sahibi yaklaşımla aktif bir erkeklik vizyonu sağlıyor. Maverick koşullar ne olursa olsun zorlukların üstesinden geliyor. İdeal olan erkek algısı üzerine düşünmemizi sağlıyor.
Esinlenme:
[1] VLADİMİR PROPP’UN YAPISAL ÇÖZÜMLEME YÖNTEMİ
ÇERÇEVESİNDE “TADEO JONES 2: KRAL MİDAS’IN
SIRRI” FİLMİ İNCELEMES- DergiPark