Ölü Dalgıcın Hazinesi ve -2 adında bağımsız kısa filmler çeken ve uluslararası birçok festivalde adından söz ettiren Hakan Gül ile bir söyleşi gerçekleştirdik.
Keyifli okumalar dileriz.
Hakan Gül kimdir, neler yapar ve nasıl filmler çeker?
Nasıl filmler çektiğime yanıt veremeyeceğim sanırım çünkü ben de halen arayış içerisindeyim. Neler yaptığıma gelirsek lisans sinema eğitiminden sonra Marmara Üniversitesi’nde yine sinema yüksek lisansı yapmaktayım. Aynı zamanda “Olay Yeri İnceleme” adındaki ekip ile reklam, kamera arkası ve fotoğraf/video çekimleri yaparak geçimimi sağlamaktayım.
2. Ölü Dalgıcın Sonbaharı adlı kitaptan serbest uyarlama olan Ölü Dalgıcın Hazinesi kısa filminden bahsederek seni biraz daha yakından tanıyalım mı? İlk olarak kitaptan uyarlama bir eseri çekmek ve onu doğru donelerle aktarabilmek zordur. Kaldı ki; Onur Selamet’in bu eseri esasında soyut, anlatılması çok da kolay olmayan bir konuyu işliyor. İnsanoğlunun varlığının sorgulandığı ve birçok imgelerle gerçek kavrama dönüşen ütopik bir eseri mercek altına almak nereden aklına geldi? Filminde hangi temele dayanarak bir hikâye oluşturdun?
Aslında buna uyarlama değil de ilham dersek belki daha doğru olacaktır. Çünkü dediğiniz gibi aslında soyut bir dünya var ve ben öyküyü okurken bana ilham sağlayan imgeleri seçip onları görsel bir anlatıyla öyküleştirerek aktarmaya çalıştım. Bu imgelerin öncüsü tabii ki ölü dalgıçtı. Ancak ben de anlam oluştururken doğrudan bir anlatım olmaması için çaba sarf ettim. Bu sayede herkes kendi dünyasında göstergeleri yorumlayarak öyküyle bir paralellik bulabilirdi.
3. Peki birçok festivalde gösterime giren filminin ardından izleyiciden nasıl tepkiler aldın?
Türkiye’de iki festivalde gösterildi onlar dışında genelde yurt dışı festivallerinde gösterildi. Bu nedenle seyircilerin çoğunluğuna ulaşamadım. Ancak izleyen kişilerin ya çok beğendiğini ya da hiç beğenmediğini söyleyebilirim. Bunun nedeni izleyen kişilerin seyir deneyiminde beklentilerinin farklı olması olabilir. Bu yanıtı Onur Selamet’in öyküsü için de diyebilirim. Nasıl ki onun bu öyküsü bende yeni anlamların oluşmasını sağlayarak bir kısa film çekmemi sağladıysa bazı öyküleri de bende karşılıksız kaldı. Göstergelerin yorumlayanın da tamamlandığını söylersek belki bunun nedenine açıklık getirebiliriz.
4. “Okyanusu ciğerlerinize doldurmaya hazır mısınız?” kitabın giriş cümlesi. Sen de filminde anahtarı bir metafor olarak kullanmayı tercih etmişsin. Anahtar burada merak mı? Kapıyı açmaya çalıştığımızda sonumuz ölüm mü hakikaten?
Anahtar hakkında daha çok karma diyebiliriz. Çünkü merak aslında olumsuz bir şey değil ancak kendi merakımız uğruna etik değerlerden uzaklaştığımızda olumsuz bir duruma dönüşebilir ve tercihlerimizin sonuçlarını yaşamamıza neden olur. Benim filmimdeki durum da bu aslında.
5. Filmde, özellikle kadrajdan bahsetmek istiyorum. Daha çok gökyüzünü kadraja aldığın açılara rastladım. Doğanın insana karşı üstünlüğü diyebilir miyiz yoksa tamamen tesadüf mü? Hep filmdeki karelere anlam atfetmeye çalışır ya, bunu yapmamak adına soruyorum. (Gülüyor.)
Anlam atfetmeye çalışılması beni mutlu eder çünkü filmin amacı da o. Göstergebilim denen bir kavramdan söz edeceksek sanat içeren her metinde (bu görsel bir metin de olabilir) yeni anlamlar ortaya çıkarmak bilinçli izleyicinin yapması gereken bir şeydir bence. Buna kaçamak bir yanıt vermiş olmamak adına benim de böyle düşünerek kadrajımı belirlemediğimi de söylemem gerek. Gökyüzünün bilinmezi sembolize ettiğini söylersek eğer benim anlatımımda da ona ulaşma çabası var. Finalde sonuçlarıyla beraber anlama ulaştığımızda seyirci olarak gökyüzünde konumlandığımızı ve yeryüzüne baktığımızı söyleyebilirim.
6. Peki -2’ye geçmek gerekirse; öncelikle bilim kurgu kategorisinde mi geçiyor? Genel olarak monotonluk ve sıkıcılık içerisindeyken karakterlerin bir anda bambaşka bir yolculuğa çıktığını görüyoruz. Her zaman ki gibi sıradan olacağını öngördüğümüz bir güne, bambaşka bir hikâye, sıkışmışlıkla devam ediyoruz. Ancak filmin sonu bizi bir sürprizle karşılıyor. Tabii sürpriz bozan (spoiler) vermemek adına bundan bahsetmeyebiliriz. Ancak önceki filminin aksine burada daha çok insan egemen diyebiliriz. İnsan duygularının üstünlüğünden mi bahsediyoruz? Biraz açabilir miyiz?
Evet bilim kurgu kategorisinde geçiyor. Bu film benim ilk kısa filmim. Dediğiniz gibi insan duygularıyla ve zekasıyla derdi olan bir film. Üstünlük mü bilmiyorum ama duyguların kopyalanabilir olup olmadığını sorgulatmaya çalışıyor. Tabii ki duygu, çok komplike bir şey. Bilim adamları da yarattıkları yapay duyguların ne kadar dayanıklı olduğunu ve insan duygularıyla örtüşüp örtüşmediğini anlamaya çalışıyor.
7. Küçüklüğünden beri sinemayla ve özellikle hikâyelerle ilgilenen biri olarak kişisel yorumum; anlattığın hikâyelerde gerek akış gerekse sinematografi açısından oldukça pür, derdini net bir şekilde sıkmadan anlatan işler olarak ortaya çıkarmışsın. Peki, senin gibi derdini anlatmak isteyen bağımsız sinemacılar olarak Türkiye’deki sinema sektöründen bahsetmek ister misin?
Benim iki kısa filmim de klasik anlatı çerçevesinde alışıldık tema ve konuları işlemeyen filmler. Bu yönüyle biraz ayrı kategorize ediliyor ve özellikle Türkiye festivallerinde çok fazla yer bulamıyor. Bunda tabii ki benim filmlerimin çok fazla eksik yönü olmasının da etkisi vardır. Çözüm, türlere özgü festivallerin yapılması olacaktır. Çünkü türler arası kıyaslama yapmak çok doğru değildir ancak bazı türlerin seyirciyi daha fazla içine çeken bir yapısı olduğu söylenebilir. Bu tür festivallerin artması için bu tarz üretimlerin artması gerekir. Bu nedenle naçizane tavsiyem çevremde gördüğüm üzere insanların işlerinin satması için belli formüller kullanması yerine kendi ilgilerini çeken tema ve konulara odaklanması olabilir.
8. Film çekerken en çok zorlandığın noktalar neler oluyor? Distopik ve kuralları yıkan işler yapmayı sevdiğini düşünerek, sence sinemanın, bu sektörün içerisinde yer almak ve ortaya bir şeyler çıkarmak zor mu? Yoksa hayal gücünüz ve estetik bir gözünüz varsa bir i-Phone’la dahi film çekmek yeterli oluyor mu? Büyük bütçelerin ve desteklerin yerine daha bağımsız işlerin çoğalacağı bir sektör mü bekliyor bizleri?
En çok zorlandığım nokta tabii ki para bulmak. Bu tarz anlatıların çeşitli fonlardan destek bulması bir o kadar zor ki. Teknik yeterlilikler konusunda tamamen iPhone yeterli olur diyemem çünkü her öykünün beraberinde getirmesi gereken belli bir teknik donanımı olmalı bence. Anlatı oluşturmak için bazen çok farklı unsurlar gerekebiliyor. Örneğin Ölü Dalgıcın Hazinesi’nde yeşil perde ve ona bağlı bir ışık/kamera kurgusuyla bir şeyler anlatma fikirlerim vardı. Ancak ekonomik yetersizlikler buna engel oldu. Deneyimlediğim üzere, donanım olarak kısıtlanmak oto sansüre neden olabiliyor. Bu nedenle ben aksi düşüncedeyim.
9. Türkiye’deki festival yapısı ve yurt dışındaki yapıyı karşılaştırmak gerekirse; sence Türkiye’deki festivaller yeterince destekleyici mi, yoksa yurt dışındaki festivallerde daha çok seyirciye ulaşıyor, daha çok seyirciye ulaştığını ve anlaşıldığını mı düşünüyorsun?
Önceki sorularda da biraz yanıtladığım gibi Türkiye’de festival çeşitliliği pek yok. Bu nedenle benzer türdeki filmler dolaşıma girebiliyor. Ben de Marmara Üniversitesi’nde üç yıldır kısa film festivali düzenleyen biri olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, Marmara’daki film festivalinde türler arası bir düzenleme olmasa da üniversite öğrencilerine özel bir kategori var. Böylece dolaşıma giremeyen filmler için farklı bir kapı aralanıyor. Yurt dışında belli kategorilerin olması film çeşitliliğini sağlıyor bu nedenle seçilme oranı daha fazla oluyor. Bunun daha çok anlaşılma ile ilgili değil de festival yapılarıyla alakalı olduğunu düşünüyorum.
10. İki filmini de izleyen birisi olarak, kendi sinema dilini oluşturma konusunda emin adımlarla ilerlediğini düşünüyorum. Buradan sonraki işlerinde hangi konuları işlemeyi düşünüyorsun ve nereye yönelmek istiyorsun? Yeni bir projen var mı?
İki filmimde de benzerlikler var ama bu tarzda ilerlemek istiyorum gibi bir düşüncem yok. Şu an tamamen ters yöne giderek bir belgesel projesine yoğunlaşmaya çalışıyorum. Ben de halen yolun başındayım ve keşfetmem gereken çok fazla şey var. Zamanla nasıl bir yönelim istediğim şekillenecektir.
11. Kuralları yıkmak isteyen sinemacılara ne söylemek istersin?
Keşfetmek, düşünmek ve üretmek.
12. Son olarak filmlerine nereden ulaşabiliriz? 🙂
Ölü Dalgıcın Hazinesi halen festival gezdiği için maalesef açık bir izleme linki veremiyorum.
-2’ye Youtube’dan ulaşabilirler. Diğer filmimi de festival sürecinden sonra oraya yükleyeceğim.
Zaman ayırdığın için çok teşekkür ederim.
Asıl ben, fikirlerime ve filmlerime değer verip ilgilendiğiniz için teşekkür ederim.