Canımız sıkkın olduğunda üzülmek yeterli, diyelim; arkadaşlarımızla geçirdiğimiz keyifli vakitlerdeyse neşeye teslim olmak… İstemediğimiz bir durum karşısında öfkelenivermek, sonra hemen yatışıp bir dondurmayla şenlenmek…
Çocukluk, basit ve temel birkaç duygumuzun ellerindeyken ya bir gün tümünü birden karıştıran endişe kapımızı çalarsa? Duyguların filmi olarak nitelendirilebilecek Inside Out 2 (2024), insan psikolojisine eğilerek hislerimizin beynimizdeki işleyişini konu ediniyor. Artık çocukluk günlerini gitgide geri bırakarak ergenliğin karmaşık dünyasına adım atan Riley için de hayatın yeni bir sayfası başlamıştır. Serinin ilk filminde tanıştığımız temel duygular, ergenliğin ikircikli ruh hâline yetişemediği için bıkkınlık, utangaçlık, gıpta gibi bilinçaltını dillendirmeye yardımcı yeni duygularla Riley’nin algı dünyası genişlemiştir. Hem vücudunda hem de zihninde gerçekleşen bu değişikliğe alışmaya çalışırken Riley, arkadaşlarıyla da yeni bağlar kurmak, kendini sosyal ortamda yeniden tanımlamak zorunda kalır.
Hokey takımı seçmeleri için davet edildikleri özel bir kampa katılan Riley ve arkadaşları için yeni duygular ve ortamlar, yetişkinliğe geçiş sürecinde zorlu bir psikolojik mücadeleye dönüşecektir. Ergenliğin getirdiği duyguları pek çok yönüyle ortaya koyan film, ilk yapımdaki sıcaklığını koruyarak Riley’nin zihninde konuşan tüm duyguları biz izleyicilere de hissettirmeyi başarır. Kimi zaman içinden çıkılmaz gibi görünen bu duygu karmaşasında, endişeyi bastırabilmek mümkün müdür?
Hem keyifli bir seyir sunan hem de âdeta psikolojik bir terapi etkisi bırakan Inside Out 2, bizleri çocukluk macerasının bir sonraki adımına, belki en tehlikeli ve hassas dönemimiz olan ergenliğin dünyasına davet ediyor.