Meantime (Yön. Mike Leigh, 1983)
Gençliğinde Sosyalizmle yakında ilgi olmuş, Sosyalist gençlik örgütlerine katılmış olan Mike Leigh’in, Bleak Moments’tan (1971) epey sonra çektiği ikinci uzun metraj filmi olan Meantime, şimdilerde dünyaca ünlü olan Gary Oldman’ın da çıkış yaptığı film olma özelliği taşıyor. Günlerini sıkıcı bir rutinle sürdüren bir İngiliz işçi ailesinin çocuklarının yaşadıkları umutsuz ve geleceksiz hayatın, varoşlardan kurtulabilmiş teyzelerininkiyle çatıştığı bir drama olan Meantime, Thatcher dönemi İngiltere’sinin içler acısı durumunu ve Neo-Liberalizmin sancılı doğum sürecini müthiş bir beceriyle yansıtıyor.
The Match Factory Girl (Yön. Aki Kaurismaki, 1990)
Finlandiya’nın Blues aşığı Aki Kaurismaki’nin Proletariat üçlemesinin son filmi olan The Match Factory Girl’ün başrolünde otuz yılı aşkın bir süredir çeşitli filmlerinde rol verdiği Kati Outinen var. Film, bir kibrit fabrikasında çalışarak annesi ve üvey babasıyla yaşadığı evi geçindirmesi beklenilen Iris’in bir gece barda tanıştığı bir adamdan hamile kalarak içine girdiği açmazı ve intikam arayışını, artık Kaurismaki’yle özdeşleşmiş olan kopuk ve hissiz oyunculuğun ağırlığıyla anlatıyor.
Two Days, One Night (Yön. Jean-Pier Dardenne, Luc Dardenne, 2014)
Dardenne kardeşlerin bir başka Palme d’Or’a aday filmleri Two Days, One Night, işten çıkarılması karşılığında 1000 Euro bonus alacak olan arkadaşlarını ikna etmeye çalışan fabrika işçisi Sandra’nın yolculuğunu anlatan, senaryosuyla günümüz işçi sınıfının gelirinin kırılganlığını, psikolojik dirayetin hassaslığıyla aynı paydada buluşturan vurucu bir hikâye. Marion Cotillard’ın oyunculuğuyla göz doldurduğu yapım, Dardenne kardeşlerin sıradan insanların hikâyelerini anlattıkları filmografilerinde politik duruşuyla sivriliyor.