Ratcatcher (Yön. Lynne Ramsay, 1999)
Lynne Ramsay’in bir dizi kısa filminden sonra çektiği ilk uzun metraj filmi olan Ratcatcher, Cannes ve Bafta gibi prestijli festivallerden ödül ve adaylıklar alabilmiş bir film. Oyuncu kadrosunun çoğunlukla filmin çekildiği çevrelerin sakinlerinden oluştuğu Ratcatcher, bu görece dezavantajın üstünden hayranlık uyandırıcı gerçekçilikte bir işçi sınıfı mahallesi resmetmeyi başararak geliyor. 1973 yılının Glasgow’unda meraklı, bir o kadar da hassas bir çocuğun şehrin gri ve depresif havasıyla bütünleşmiş hikâyesini anlatan Ratcatcher, geçtiği zamanların dökümasyonu olmaktan çok daha fazlasını büyüleyici görselliğiyle başarıyor.
My Name is Joe (Yön. Ken Loach, 1998)
Son filmi I, Daniel Blake (2016) ile Cannes Film Festivali’nden Palme d’Or ile dönmeyi başaran İngiltere’nin elli yılı devirmiş kariyeriyle Ken Loach’u, My Name is Joe’da eski bir alkolik olan ve şimdilerde boyacılık yaparak hayatını kazanan Joe ile yerel bir sağlık ocağında çalışan Sarah’ın romantik öyküsünü muhalif gerçekçi bir bağlamda ele alıyor.
Twenty Four Seven (Yön. Shane Meadows, 1997)
Ken Loach’çu bir gelenekten geldiğini söyleyebileceğimiz, kendisi de bir işçi sınıfı ailesinden gelen Shane Meadows’un ikinci uzun metraj filmi olan Twenty Four Seven, Shane Meadows’un işçi sınıfı yaşam biçimini ve insan tipini tüm doğallığıyla resmetmeyi başarabildiği bir düşüş draması. Kendisi de sokak hayatının yıpratıcı deneyimlerden geçmiş idealist bir adamın, gençleri çeşitli suçlardan uzak tutmak amacıyla açtığı bir boks kulübünün neleri başarabileceğini örnekleyen film; sıradan bir propaganda filmi olmaktan daha fazlasını, yarattığı karakterlerin hikâyelerini öncelemesi, ucuz bir dayanışma idealizminden uzak durarak resmettiği çevredeki gerçekleri manipüle etmemesiyle vaat ediyor.