İstanbul Modern Sinema yeni uluslararası bir projeye başlıyor. “Boşluğa Dikkat” ismiyle açıklanan proje sinema sektöründe çalışan kadınlara alan açmayı hedefliyor.
İstanbul Modern Sinema’nın yeni projesinde sinema sektöründe faaliyet gösteren kadınların desteklenmesi hedefleniyor. Proje kapsamında gerçekleşecek olan ilk etkinlikte kadın yönetmenlerin filmlerinden oluşan bir seçki açık havada sinemaseverlerle buluşacak.
Boşluğa Dikkat: Açıkhava Sineması
Bir süredir faaliyetlerine ara veren İstanbul Modern Sinema geçen yaz haziran ayında “Unutma Biçimleri” isimli programıyla yeniden izleyicilerle buluşmuştu. İstanbul Modern Sinema’nın yeni programı “Boşluğa Dikkat” sinema sektöründe faaliyet gösteren kadınlara daha fazla alan açmayı hedefleyen ve ustalık sınıfı, sohbetler, atölye çalışmaları gibi birçok etkinliğe yer vermeyi planlıyor.
Projenin ilk etkinliği olan “Boşluğa Dikkat: Açıkhava Sineması” gösterimleri ise 18-23 Ağustos tarihleri arasında düzenlenecek. Program kapsamındaki gösterimler İran’dan Şili’ye kadın yönetmenlerin katılımıyla da gerçekleşecek.
Program kapsamında beş film izleyici ile buluşacak. İranlı belgeselci Firouzeh Khosrovani’nin ödüllü filmi Radiograph of a Family (2020), Antalya Altın Portakal ve İstanbul Film Festivalleri’nden ödülle dönen Ekin İlbağ ve İdil Akkuş’un yönetmen koltuğunda oturduğu Düet (2022), prömiyerini Cannes Film Festivali’nde yapan Manuela Martelli‘nin filmi 1976 (2022), prömiyerini yine Cannes’da yapan July Jung imzalı Da-eum So-hee (2022) ve Sundance Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü’nü kazanan Charlotte Regan‘ın son filmi Hırçın filmleri gösterilecek.
Bir Seçki, 5 Film
1976 (2022)
Santiago’da varlıklı bir doktorun eşi olan Carmen ailenin sahil kenarındaki tatil evini yeniden dekore etmekle uğraşırken düzenli gittiği kilisenin rahibi kendisinden yaralı bir gence bakmasını ister. Böylece Carmen burjuva hayatındaki gündelik işlerinin arasında gizlice Pinochet karşıtı direnişin dünyasına girmiş olur. Artık kendisi ve ailesi için de tehlike çok yakındır. Pinochet döneminin haletiruhiyesini anlamaya çalışan yönetmenin bu ilk uzun metrajındaki en büyük güç, başroldeki Aline Küppenheim’ın göz dolduran oyunculuğu.
Da-eum So-hee (2022)
Cannes’da Eleştirmenler Haftası kapsamında prömiyerini yapan film gerçek bir olaya dayanıyor. Film, lise öğrencisi Sohee’nin çağrı merkezindeki sömürücü stajının ardından yaşadığı trajedi üzerinden kapitalizmin ölümcül bedelini sorgularken, ikinci yarısında kadın dedektif Oh Yoo-jin’in soruşturmasıyla gerilimli bir polisiyeye dönüşüyor. Bu kasvetli politik dramın odağında Güney Kore’deki gençliğin umutsuzluğu, sistemin bozukluğu ve bunun sorumlusu kim sorusu kadar Sohee’nin insanlığı da var. Ve sıradaki Sohee’yi bu sistemden kurtarmak yine bir kadına düşüyor.
Radiograph of a Family (2020)
Batı’da okumuş seküler bir baba ve dindar bir annenin kızı olan Khosrovani, Amsterdam Uluslararası Belgesel Film Festivali’nde ödül kazanan bu filminde aile hikâyesini anlatır. Aynı çatı altında nasıl bir arada yaşadıklarını, ebeveynleri arasındaki mektuplar, aile arşivinden fotoğraflar ve videolar ile gözler önüne serer. Devrim öncesinden bugüne modern İran tarihindeki temel çatışmalar üzerine düşündüren bu belgesel, batı medyasının insanlık dışı gösterdiği siyasi bir duruma dair son derece içten ve insani bir görüş sunuyor.
Düet (2023)
Mısra ve Defne senkronize yüzme sporunda düet partneri olan iki yakın arkadaş. Mayo diktirmenin bile sorun olduğu, gerekli şartları sağlamayan federasyon ve ülkenin gölgesinde kalan ikili, olimpiyat hayallerinin peşinden gittikleri bu yolda yalnız bırakılırlar. İki yönetmen, sporcu belgeseli çekmek için yola çıkmış olsalar da dört yıl boyunca bu iki yol arkadaşının hem duygusal dostluğuna hem de kadın olarak su balesi sporundaki zorlu mücadelelerine tanık olurlar.
Hırçın (2023)
Charlotte Regan’ın ilk uzun metrajı annesini kaybettikten sonra yalnız kalan 12 yaşındaki hayalperest Georgie’nin bir gün kapısında beliren babasıyla yeniden ilişki kurma hikâyesini anlatıyor. Film, pastel renkleri ve eğlenceli anlatımıyla tatlı bir şehir masalı olduğu kadar İngiliz sinemasındaki sosyal gerçekçi dramı da koruyor. Başrolü paylaşan Lola Campbell ve yakın zamanda Hüzün Üçgeni’nde izlediğimiz Harris Dickinson’ın enerjisiyle hayata geçen bu alışılmadık baba kız öyküsü bu yıl Sundance’de Jüri Büyük Ödülü’ne layık görüldü.
Biletler Satışta
Boşluğa Dikkat: Açıkhava Sineması kapsamındaki filmlerin biletleri şu anda satışta. Biletler müze gişesinden de alınabiliyor.
Kaynak: İstanbul Modern Sinema