Filistin’de yaşayan ES (Elia Suleiman) çevresindeki insanların bencil ve düşüncesiz davranışlarından yılmış bir yönetmendir. Bu düşüncesinin etkisiyle ülkesinden ayrılıp Paris, New York gibi metropol ve medeniyetlerin beşiği sayılan ülkelere seyahat eder. Buralarda rahatlığı bulacağını, insan davranışlarının düzeleceğini sansa da tüm düşünceleri tersine döner; batının hipokrasisiyle karşılaşır. Ayrıca nereye giderse gitsin vatanından bir parça onu bırakmaz, bulunduğu yerlerde başına Filistin ile alakalı olaylar gelir.
Filistin’in dünyaya açılan muzip yüzü Elia Suleiman’ın son eseri olan It Must Be Heaven(2019), tarafsız bir gözün dünyanın dört bir yanındaki gözlemlerinin özetidir. Hikâyesinin gücünü nüktedan dilinden ve şairane tek planların ihtişamından alan film; vatan sevdasının insanı ne olursa olsun, bireyi ne kadar kaçarsa kaçsın başa döndürdüğünün ifadesi ve uygarlık denen kavramın ne kadar iki yüzlü olduğunun özetidir. Protest sayılabilecek, ancak tarafsızlığı sorgulanmaya kapalı olan yapıt, Cannes Film Festivali’nde Özel Mansiyon Ödülü ile Fipresci Ödülü’nü kucaklamıştı.