Bu yıl Türkiye prömiyerini Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde yapan Birlikte, Yalnız (2022) filminin yönetmeni Kasım Ördek ile 23. İzmir Kısa Film Festivali gösteriminin ardından keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Herkese keyifli okumalar!
Merhabalar, sizinle 23. İzmir Kısa Film Festivali’nde tanıştık. Fil’m Hafızası’na bu söyleşi için vakit ayırdığınız için teşekkür ederim. Öncelikle kendinizden bahsetmek ister misiniz? Kasım Ördek kimdir, daha önce nasıl projelere imza atmıştır?
Bu röportajı benimle yaptığın için ben teşekkür ederim. Üç yaşımdan beri İstanbul’da yaşıyorum. Tüm eğitim ve öğretim hayatım da İstanbul’da geçti. 2017 yılında Kerata adlı ilk kısa filmimi çekerek yönetmenlik kariyerime başladım. Bu film ile mezun olduktan sonra belli başlı projelerde çalıştım. Aynı zamanda diğer iki kısa filmim olan Yağmur Olup Şehre Düşüyorum (2019) ve Birlikte, Yalnız (2022)’ı hayata geçirdim.
Ulusal Kurmaca kategorisinde En İyi İkinci Kısa Film, Ulusal Kurmaca kategorisinde En İyi Görüntü Yönetmeni ile Başka Sinema Dağıtım ve Destek Ödülü olmak üzere bu yıl 23. İzmir Kısa Film Festivali’nde üç adet ödül kazandınız. Tebrik ederiz! Üçüncü kısa metraj projeniz olan Birlikte, Yalnız diğer iki projeden farklı bir hikâyeyle bizimle buluştu. Peki bu hikâyenin çıkış noktası nasıl oldu, süreci nasıl gelişti? Bu hikâyenin oluşum sürecinde size ilham veren şeyler nelerdi?
Teşekkür ederim. Birlikte, Yalnız benden birçok iz taşıyor. İstanbul’da kozmopolit yapıya sahip bir mahallede büyüdüm. Çok dolaşan ve merak eden bir çocuktum. Sokakların nabzını ve orada dönen keşmekeş hayatı kısmen de olsa gördüm. Bu da beni bu hikâyeyi yazmaya itti.
Başrol oyuncuları Ecem Uzun ve Mert Doğan’ın bireysel olarak çok başarılı performanslar sergilediklerini, bununla birlikte ikisi arasında muhteşem bir uyum olduğunu düşünüyorum. Oyuncu seçimleri ve sizin bu ikiliyle bir araya gelme süreciniz nasıl gelişti?
Senaryoyu yazdığımda Ecem’i veya Mert’i tanımıyordum. Film için düşündüğüm oyuncular iş programlarının yoğunluğundan dolayı filme dahil olamadılar. Daha sonra yeniden oyuncu arayışına girdim. Onlarca oyuncu önerisi ve görüşmesinden sonra yardımcı yönetmenliğimizi yapan Emre Sefer’in tavsiyesi üzerine Ecem ve Mert projeye dahil oldular. İlk okuma provasında çıkan sonuca inanamadım. İlk provada bu kadar içime siniyorsa filmde ne olur diye içim içime sığmadı. Sonra her şey çorap söküğü gibi geldi.
Filmin ismindeki gibi birlikte günlük yaşantılarını devam ettirmeye çalışırken suç işleyen bir çifti görmekle birlikte özellikle kadın karakterin yaşadığı yalnızlık hissinin başlarına gelen olayla patlama noktasına ulaştığını görüyoruz. Filminiz de o yalnızlığın içerisinde yine de birlikteliğe tutunma iç görüsünü irdeliyor. Sizi böyle bir tema seçmeye iten şey neydi?
Kadın karakterini yazarken her zaman temkinliydim. Sürekli sektördeki kadın arkadaşlarıma okutup onlardan geri dönüş alıyordum. Ben böyle görüyorum ama aslında öyle değil mi, endişesi her zaman üstümdeydi. Hikâyenin temel olarak anlatmak istediği birkaç şeyden biri yalnızlıktı. Doğan’ı ve Sevgi’yi her ne kadar beraber görsek de Sevgi’nin yalnız kaldığı an bir şeylerden kaçmak istediği hissi var. Fakat her takıntılı ilişkide olduğu gibi burada da gidememe gerçeği var.
Son sahne kişilerin birliktelik için çaba harcamalarına rağmen yine bireysel arzu ve alışkanlıklarını ön planda tuttuklarını bize gösteriyor. Ben filmin son sahnesinin tüm hikâyeyi desteklediğini ve hayatta da olduğu gibi çok gerçek bir yerde sonlandığını düşünüyorum. Böyle bir son kurarken aklınızda neler vardı?
Tutkulu fakat hastalıklı bir ilişkinin ortasında kalmış bir kadın ile Türkiye gerçekliği ve savurganlığı üstünde olan bir erkeğin hikâyesi nasıl sonlanıyorsa öyle sonlandı film. Bazen bir film bitmemişse de bitmiştir. Açıkçası film ne anlatıyorsa odur benim için. İzleyeni veya okuyanı buradan ikna etmek gibi bir niyetim yok. Hikâyenin sonu için bir şeyler demek gerekiyorsa biraz daha içselleştirmek gerekir. Sevgi ve Doğan gibi suçun içinde kalmadan da bunu yapabileceğimizi düşünüyorum.
Benim gibi son sahneyi çok seven birçok kişi vardır, eminim ki. Bu son sahneyle ilgili sanırım kurgu sürecinde atılan bir kısım varmış. Orada kurgudaki sürecin ve karar aşamasının nasıl gerçekleştiğini merak ediyorum açıkçası. Neler söylemek istersiniz?
Senaryoyu yazdığımda daha farklı bir sonla filmi tamamlıyordum. Provalar zamanında o son sahneye ihtiyaç olmadığını fark ettim. Fakat yine de çekim programına ekleyip o sahneyi çektik. Kurgu sürecinde birkaç versiyonla ekledik ancak bir türlü istediğim gibi olmuyordu. Farklı bir anlam çıkıyordu. Ben de şu anki son sahnede bitmesine karar verdim.
Diğer filmler gibi Birlikte, Yalnız’ın da festivallerde kendinden söz ettireceği malum. Filmin festival süreci nasıl devam ediyor? Biz İzmir Kısa Film Festivali’nde çok keyifle izledik. Yurtdışı festivallerde de gösterildiğini biliyoruz. Sizin aldığınız yorumlar ve seyirci tepkileri nasıldı?
Genel olarak filmin atmosferinden ve oluşturulan karakterlerin gerçekliğinden dolayı olumlu yorumlar geliyor. Olumsuz yorumları izleyici kendine saklıyor normal olarak. İlla ki sevmeyen, eleştiren vardır ki bunlar normal şeyler. Her şehrin seyircisi de farklıdır zaten. Filmi ele alma biçimi, o filmi sevme hisleri değişkenlik gösteriyor. Ankara’daki seyircinin sevdiği filme Antalya’daki seyirci başka bakıyor. İyi film üretmek yetmiyor, iyi izleyici de bulmamız gerekiyor yorum almak için.
Son olarak ileriki zamanda izleyebileceğimiz kısa veya uzun metraj yeni projeleriniz varsa bize bunlardan bahsedebilir misiniz?
Şu sıralar üzerine çalıştığım uzun metraj bir proje var. Önümüzdeki mart ayına kadar biteceğini umuyorum.
Gösterim sonrasında direkt size ilettiğim gibi Birlikte, Yalnız benim için izlemesi çok keyifli bir projeydi. Üzerine sizinle konuşmak da çok kıymetli. Zaman ayırıp bu söyleşiyi gerçekleştirdiğiniz için çok teşekkür ederim. Umarım hem Birlikte, Yalnız’ın hem de diğer projelerinizin yolculukları başarılarla dolu olur.
Röportaj arşivime bu güzel sohbeti eklediğim için çok mutluyum. Umarım tekrardan yollarımız kesişir ve yine söyleşiriz. Bize zaman ayıran Fil’m Hafızası okurlarına da şükranlarımı sunarım.