İlk kısa metrajlı filmi “Kabuk” (Crust), 2018’deki 71. Cannes Film Festivali’nde gösterilen yönetmen ve senarist Mustafa Deniz, ikinci filmiyle Paris, New York ve İsveç film festivallerinden ödüllerle döndü.
”En İyi Drama Filmi” Ödülüne Layık Görüldü
Yönetmen Deniz‘in ikinci kısa metrajlı filmi “Kış Bahçesi“, bu yıl ağustos ayında düzenlenen New York Sinematografi Ödülleri’nde “En İyi Drama Filmi” ödülüne layık görülerek festivale Türkiye’nin adını yazdırdı.
Mustafa Deniz‘in kısa filmi, bu yıl içinde ayrıca Avrupa Sinematografi Ödülleri‘nde “En İyi Drama”, İsveç Film Ödülleri‘nde “Jüri Özel Ödülü”nü aldı.
Miami Independent Film Festivali, Moskova Kısa Film Festivali, 21. İzmir Uluslararası Kısa Film Festivali ve New York İstanbul Kısa Film Festivali‘nde de resmi seçki bölümünde yer alan yapım, son olarak 20-27 Eylül’de düzenlenen Paris Kısa Film Festivali‘nde Türkiye’yi temsil etti. Paris Kısa Film Festivali’nde, “En İyi Film” ödülünü kazanan eser, 73. Cannes Film Festivali “Short Film Corner” programına da dahil edildi ancak festivalin bu bölümü, yeni tip koronavirüs tedbirleri kapsamında ertelendi.
İlk Kısa Filmi ”Kabuk” 71. Cannes Film Festivali’nde Gösterime Girmişti
Annesinin başrolde olduğu ilk kısa metrajlı filmi “Kabuk” (Crust), 2018’de 71. Cannes Film Festivali‘nde gösterime giren 35 yaşındaki yönetmen Mustafa Deniz, soruları yanıtladı.
Deniz, sinemanın hayatında çok etkili ve büyülü bir yeri olduğunu belirterek, “Nasıl yaşanması gerektiğini, hayatta ne yapılır biraz da filmlerden öğrenirdik. Ama tabii o yıllarda, bir film çekmek çok uzak bir ihtimalmiş gibi gelirdi.” dedi.
Üniversite yıllarında fotoğraf çekmeye başladığını, uzun süre fotoğrafçılık yaptığını anlatan Deniz, bu süreçte yavaş yavaş teknik ve estetik birikime kavuştuğunu, film çekme düşüncesinin de böyle başladığını kaydetti.
”Annemin Yapabileceğini Hemen Anladım” Dedi
İlk filminden önce annesi Şengül Deniz ile deneme çekimi yaptığını dile getiren Deniz, şunları anlattı:
“Annemin yapabileceğini hemen anladım. Senaryoyu da zaten annemi düşünerek yazmıştım. Annem belki de tanıdığım, sezgileri en güçlü insan. Filme hazırlık olsun diye çekimlerden önce bir süre bağımsız kısa filmleri takip etmiş. Bunu bana çekimlerden sonra söyledi. Bir de ‘Kabuk’ta olduğu gibi ‘Kış Bahçesi’nde de annemin oynadığı Şengül karakterinin oyunculuk performansından çok ifadesi ile öne çıkması bu kararı almamda rasyonel bir zemin oluşturmuş olabilir. İlk filmimde olduğu gibi ikinci filmimin de merkezinde nostalji, iletişimsizlik, yas, melankoli, hiçlik gibi duygular var. Bu da rol gereği de olsa annemin melankolik yüz ifadesinin dramatik yapıda işlev kazanmasına zemin hazırladı diye düşünüyorum. Zaten his olarak yine aynı filmi çektim diyebilirim. Hem ablam hem ben anneme sabrı, pratik zekası ve çalışkanlığından dolayı gizli bir hayranlık besledik.”