Farklı tarzı ve ikonik bıyığı ile Salvador Dali, zamanla modern dünyada bir ikon hâline gelmiştir. Ressam kimliğinin ötesine geçen ünü, Dali figürünün tanımlanması için önemli bir unsura dönüşmüştür. Mary Harron’un yönettiği Dalíland (2022), bu ikonun ardındaki kişiliği odağına alır. Film, birçok biyografik ayrıntıyı içermesine rağmen, sanatçının hayatını doğrudan merkeze almaz. Bunun yerine, sanatın ticarileştiği ve sanatçıların pazarlamacılara dönüştüğü bir dönemin portresini sunar. Dali, bir kişilik olarak eserlerinden daha ünlüdür. Ancak geçim derdi, sonunda ismiyle ilişkili talep nedeniyle insanları sahte ürünler almaya ikna etmesine ve kötü bir şöhrete yol açmasına neden olmuştur. Bir zamanlar saygı duyulan bir sanatçı, şöhretli bir şekilde ölmüş, ancak lekelenmiş bir miras bırakmıştır.
Filmin ana karakteri, Dali’nin çevresinde bulunan bir gözlemcidir. Idaho’dan bir sanat okulu öğrencisi olan James Linton (Christopher Briney), bir sanat galerisinde asistan olarak işe başlar. Dali’nin eserlerinin sergileneceği galerinin açılışından üç hafta önce şehre gelir ve burada Dali ile tanışır. Galeri direktörü Christoffe (Alexander Beyer), James’e hassas bir görev verir. Sanatçının esas patronu, yardımcısı, güvendiği eleştirmeni ve sert savunucusu olan Gala’ya (Barbara Sukowa) bir zarf dolusu nakit teslim etmesi gerekmektedir. Bu şekilde başlayan tanışmayla birlikte James, bu çiftin geleneksel olmayan ilişkisinin içine düşer ve izleyici, James’in gözünden Dali çiftinin sosyal girdabına tanıklık etmeye başlar.Film, Dalí’yi sadece bir sanatçı olarak değil, adeta bir sanatçıyı taklit eden bir oyuncu olarak tasvir eder. Dalí’nin pahalı yaşam tarzının kaotik sahneleri arasında, Harron ve görüntü yönetmeni Marcel Zyskind, sürrealist ressamın bıyığını boyadığı, kaşlarını koyulaştırdığı ve dikkatlice tasarladığı gösterişli kostümler seçtiği samimi anları yakalar. Güçlü ve etkileyici bir kimliğe sahip olan bu karakter, büyük bir oyunculuk gerektirir. Dali’nin yaşlı hâlini canlandıran Ben Kingsley, etkileyici bir şekilde onun “deha” yönünü kucaklar ve asla karikatürleştirmez. Kingsley’in performansı, senarist John Walsh’ın zekice kaleme aldığı senaryo ve Harron’un tutkusuyla birleşir. Kingsley, izleyiciye tuhaf hikâyeyi insanlaştırma noktasında ilerletir. Karakter yaşlandıkça, izleyiciyi bu “ikonik bıyığın” arkasındaki adama empati kurmaya odaklar.
Gala’yı canlandıran Sukowa da, Kingsley ile mükemmel bir uyum içindedir; hızlı ve yüksek sesle konuşarak yüce konuşmalar yapmakta ve gerçek bir otorite ve güç akışını bedenleştirmektedir. O ve Kingsley, uzak bir zamandan, Avrupa sanatsal ve sosyal geleneklerinin karmaşık derinliklerinden gelmiş gibidirler. Gala ve Dalí, modernizmin efendileri olsalar da, oyuncular onları modernliğin ortaya çıktığı ve kabuklandığı geleneklerin karmaşık derinliklerine yerleştirir.
1960’ların modern sanat yatırım patlaması sırasında yaşayan birçok ressam ve heykeltıraş, bir zamanlar neredeyse manevi olan sanat sürecinin yoğun bir meta piyasasına dönüştüğünü görmüştür. Sapmalar bir yana, Dalíland, sanatçının popülaritesi durduktan sonra yaşam tarzını sürdürmek için çaresiz kaldığı ve kültür içindeki statüsünün yenilik hareketine dönüştüğü bir dönemi ele alır. Alex Mackie’nin kostümleri, filmin temposunu ve karikatürleri destekleyen bir dizi gösterişli görsel yaratır. Hayali cinsellik ve sahte duygusal durumlarla dolu bir gösteri sunar.
Dalíland, sanat dünyasının arkasındaki karmaşıklığı ve sanatçının ticarileşmesinin sonuçlarını ele alırken, aynı zamanda insan doğasının evrenselliği üzerine derin düşüncelere de yol açar. James’in arayışı, sanatın gerçek anlamını ve değerini keşfetmek için büyük bir dünyaya açılır. Filmin finalinde, izleyiciye gerçek ve sahteyi ayırt etmek için bir seçim yapma zorunluluğu sunulur. Harron, bu zorlukları izleyiciye bırakarak, Dalí’nin dünyasının ardındaki gerçeklik ve illüzyon arasındaki ince çizgiyi vurgular.