Kısa metraj, dünya sinemasında uzun metraj kadar ışıltılı bir yer edinmiş olmasa da; çoğu büyük yönetmen için, sinema kariyerinin başlangıç basamağına ilk adımı atmak açısından büyük önem taşır. Bazen yedinci sanatın büyülü dünyasıyla tanışmak, bazen okullarda öğrenilen teknik bilginin pratiğe dökülme istenci, bazense ‘’Ben de film yapabilirim.’’ düşüncesine olan inancın somut bir meyvesi şeklinde ortaya çıkan kısa metrajları izlemek seyirciye, yönetmenlerin sinemaya bakışlarını kavramanın ve ilklerine tanıklık etmenin doyumsuz tatminini yaşatabilir. Sinemamızın büyük isimlerinden Nuri Bilge Ceylan, Koza’sı (1996) hakkında şunları söylüyor: ‘’Koza, teknik ve estetik birikimime rağmen film yapmaya bir türlü başlayamadığım ve sürekli ertelediğim için korkak ve mıymıntı olmakla suçladığım kendime ettiğim işkenceleri sona erdirmek için giriştiğim umutsuz bir denemeden başka bir şey değildi. Kendimi fırlatır gibi başladım o filmi çekmeye. Bitirdiğimde de neye benzediği konusunda gerçekten bir fikrim yoktu. Ama yine de Koza’yı çekmek, kendi yapıma uygun üretim koşullarını yaratmamı sağlayacak bütün ipuçlarını verdi bana.’’ Kısa filmler; bir keşfetme sürecinin altın anahtarı ve yönetmenin uzun soluklu serüveninin ilk merhabası… Karşınızda sanatın sonsuzluğuna uzanan yolculuğun ilk tohumları: On yönetmenin on kısa’sı.