Carne (Yön. Gaspar Noé, 1991)
İnsan ruhunun karanlık bölgelerine korkusuzca giren ve ilhamını bu karanlıktan alan, Fransız sinemasının yaramaz çocuğu Gaspar Noé, Carne (1991) ile seyirciyi kendi gerçekliği ile baş başa bırakıyor. Hayatın rutinini bir türlü kıramayan ve bundan şikayetçi de olmayan, aynı tezgâhın başında ayların, yılların avuçlarından kum taneleri gibi süzüldüğünü iliklerine kadar hisseden bir kasap, bir kız çocuğu sahibi olur. Umutsuzluklarını, yenilgilerini, tutkularını kızının yüzünde hisseden bu kasap; sevgilisi tarafından kızının olduğu gün terk edilir. Usta yönetmenin Seul Contre Tous (1998) ve Irreversible (2002) filmlerinde de peşini bırakmayan bu hikâye, yönetmenin sonraları rahatsız edici ilân edilecek olan tüyler ürpertici sinemasının atılan ilk adımı oluyor.
Koza (Yön. Nuri Bilge Ceylan, 1996)
Nuri Bilge Ceylan’ın filmleri, insan ruhuna yapılmış ziyaretler gibidir. Bu ziyaretleri kendine has bir sinema dili ve özgün bir gerçeklik algısıyla süsleyen Ceylan’ın sinema tarihinde sağlam bir yer edinmesinin fitilini ateşleyen Koza (1996), bu sinema dilinin ilk meyvesidir. Sinema yolculuğu boyunca deşmekten asla vazgeçmeyeceği taşra yarasını ilk defa yokladığı Koza’da, taşraya kısılmışlığı, insan ilişkilerinin karmaşık çıkmazlarını Tarkovskyvari bir dille ele alan Ceylan, insana ve hayata dair daha söylenecek çok sözü olduğunun işaretlerini veriyor ve Koza, büyük bir sinema dehasının gelişini müjdeleyen ilk film oluyor.