2008 yılında, Artvin’li genç bir yönetmen, yakın dönem sinemamızın en iyi ilk filmlerinden biri olarak nitelendirilen Sonbahar’ı çekip çok sayıda ödül aldığında, bu toprakların anlatacağı öykülerin henüz tükenmediğine bir kez daha şahit olmuştuk. Politik sinemamızın taze bir başyapıtı olarak akıllara kazanan Sonbahar’dan sonra Özcan Alper ‘e ve onun sinemasına yönelik beklentiler artarak çoğalmıştı.3 yıllık bir aranın ve büyük bir özenle sürdürülen çekimlerin ardından,Gelecek Uzun Sürer ile tanıştık.
Şu sıralar vizyona girmeye hazırlanan Rüzgarın Hatıraları ile gündeme gelen Özcan Alper, ikinci uzun metrajlı filmi Gelecek Uzun Sürer’de alışılageldik sinema kalıplarından uzakta seyreden, belgesel havasında kurmaca bir eserle karşımıza çıkıyor. Sonbahar ile 2000’lerin başındaki hayata dönüş operasyonlarına değinen Özcan Alper, Gelecek Uzun Sürer’de gözaltı kayıplarına, çocuklarının izini bıkıp usanmadan süren ailelere yer veriyor. Konusu Diyarbakır’da geçen ve Hakkâri’ye uzanan; çok dilli,çok kültürlü bu filmde, müzik araştırmaları yapan Sumru’nun ağıtlar üzerine yaptığı tez çalışması için yola çıkması ve yolda tanıştığı insanlarla ilişkileri, bir yol filmi atmosferiyle işleniyor. Sumru’nun(Gaye Gürsel), derin bir aşkla sevdiği erkek arkadaşının ortadan kaybolması ile içine gömdüğü acılar ve her şeye rağmen sürdürdüğü umutlu bekleyiş, tanıştığı insanların acılarıyla beraber su yüzüne çıkıyor ve Türkiye’nin gözyaşlarıyla örülü tarihi, sinemamızda çok nadir rastlanan bir sanatçı cesaretiyle belirginleşmeye başlıyor. Alper’in sineması hayatları darmadağın olmuş, kayıp vermiş, iki cümleyle geçiştirilen insanların hikayelerine odaklanıyor, onları her şeyden arındırarak sadece insan olarak görmemize, işitmemize vesile oluyor. Yüzleşmekten kaçındığımız, paspas altına süpürdüğümüz, görünce başımızı başka yöne çevirdiğimiz meseleler, karanlık bir salonda yüzümüze çarpıyorlar adeta.Acısını derinlerde saklayan, geçmişin karanlıkta kalan kuytu köşelerini didik didik arayan Sumru karakteri, başkalarının acılarıyla yüzleştiğinde kendi acısıyla, ağıtıyla da yüzleşerek rotasını Hakkari’ ye çeviriyor. Böylece film bireysel ve toplumsal belleğin bir parçası haline geliyor. Gelecek Uzun Sürer’in böylesi bir bellek sürecini propagandist ve slogan-vâri bir üslupla anlatmıyor oluşu filmin en başarılı yanlarından biri.
Özcan Alper, bir iç yolculuk üzerinden anlatmayı tercih ettiği, Kürt halkının kayıplarını, o coğrafyada işlenen faili meçhul cinayetleri ve yaşanan tüm acıları, biçimini politik sinemanın şiirsel damarından besleyerek oluşturduğu Gelecek Uzun Sürer ile görünür kılıyor. Alper, seyircisini aşkın devamı ve sevgilinin kaybı ile yüzleştirerek politik olanın en şahsi olan üzerindeki etkisini gözler önüne seriyor. Üstelik bunu sert bir gerçekliğin içinden, o gerçekliği gölgelemeden geçerek yapıyor. Dikiş tutmama riski yüksek olan belgesel gerçekliği ile şiirsel gerçekliği birleştiren yönetmen, her filme ve yönetmene nasip olmayan biçim-içerik uyumunu büyük oranda yakalıyor.
Film boyunca Özcan Alper’in sinemaya hâkim anlatım dili, riskli yollara sapmasına karşın tutarlılığını koruyor; ancak yine de filmin yer yer tempo sorunları yaşadığını söylemek mümkün. Özellikle bazı sahnelerde, film değil de sanki nefis doğa ve insan fotoğraflarından oluşan bir slayt gösterisi izliyormuş hissine kapılmamak elde değil. Tıpkı Sonbahar’da olduğu gibi samimi, buruk,yerel ve doğal dili; yaşamın içinden, gerçekçi karakterleri ile akıllarda yer eden bir yapım Gelecek Uzun Sürer. Filmi izlerken kafamızda oturtamadığımız,gerçekçi bulmadığımız tek şey, Durukan Ordu‘nun canlandırdığı, zorlama bir bohemlik katılarak yazılmış Ahmet karakteri, ancak Ordu’nun abartısız ve başarılı performansı bu karakterle ilgili içimize sinmeyen her şeyi görünmez kılıyor. Filmde kullanılan ve tamamlayıcı unsur olmaktan çok filmin ana unsurlarından biri haline gelen ağıtlar izleyiciyi acının diliyle gerçeğin içine çeker nitelikte.Doğanın çetinliğinin yaşamın çetinliğiyle yarıştığı bir coğrafyada geçen Gelecek Uzun Sürer’de,Feza Çaldıran’ın kasvetli ve bir o kadar da başarılı görüntü yönetimi, filmin hissettirmeye çalıştığı tüm insancıl duyguları dile getiriyor.
Sonbahar‘a oranla daha cesur ve öfkeli bir tavırla çekilmiş olan Gelecek Uzun Sürer, kesinlikle ciddiye alınarak izlenmesi gereken bir film. Filmi izledikten sonra yutkunamayanlara ve Özcan Alper sineması ile yeni tanışanlara, hafızalara ve gözlere şölen niteliğindeki görsellere göz atmaları şiddetle önerilir.