Mexico City’de yaşayan fakir bir ailenin en büyük oğlu olan Alfredo, babasının içler acısı ölümünden sonra annesinin ve iki kardeşinin sorumluluğunu üstlenmek zorunda kalır. Ancak sıradan bir ailenin ihtiyaçlarından çok daha fazladır karşılaması gereken, zira yamyam ailesinin karnını doyurabilmek için eve ekmek değil, insan eti getirmelidir. Son yıllarda büyük bir ivme kazanan Meksika sinemasının gerçeklik ve vahşet arasında konumlandırdığı gerilim filmlerden biri olarak öne çıkan Somos lo que hay’ın en ayrıcalıklı tarafı, yamyamlık temalı çarpıcı bir film olmaktan öteye varıp, ekonomik ve sınıfsal sisteme güçlü eleştiriler bırakması. Jorge Michel Grau’nun ilk uzun metrajı olma özelliğini taşıyan filmdeki bütün sorun ve çözümlerin toplumun ötekileştirdiği bir kitle içinde (fakirler, eşcinseller, fahişeler, transseksüeller, yamyamlar) başlayıp son bulması ise ayrıca manidar.