Phoebe Gloeckner’in sevilen çizgi romanından uyarlanan The Diary of a Teenage Girl, 70’lerin aykırı kültürünün etkisinin fazlasıyla hissedildiği San Francisco’da yaşayan ergen bir kız olan Minnie Goetze’nin “büyüme” maceralarını konu ediniyor.
Yalnız ve sanatçı ruhlu bir kız olan Minnie, tecrübelerini ve hislerini etkileyici çizimlerle ve fazlasıyla dürüst bir şekilde tuttuğu teyp günlüğüne yaptığı itiraflarla ifade etmektedir. Annesinin erkek arkadaşıyla yalnız geçirdiği bir gecede “yeni filizlenen” cinselliğiyle tanışan Minnie için o andan itibaren anlaşılması güç durumlar başlamıştır.
İngiliz aktris Bel Powley’nin başrolünde yer aldığı filmde, annesi rolünde Kristen Wiig ve “ortak” aşkları rolünde Alexander Skarsgård’ın çarpıcı performansları, filmin bu seneki Sundance Film Festivali’nde oldukça güzel yorum almasını sağladı.
Fragmandaysa, filmin 1970’lerin renkleri sarı ve kahverenginin senaryonun uyarlandığı çizgi romana saygı duruşu niteliğinde filmle harmanlanmış animasyonlarını ve orijinal görsel stilini gözlemleme şansımız oluyor.
İlk yönetmenlik denemesi olan film hakkında Marielle Heller filmin “ahlak aşılama” niteliği taşımadığını belirtip ekliyor; “Bu kızın ilişkisine veya yaşadıklarına dair yargılayıcı bir şekilde yaklaşmıyoruz. Sadece bu yaşlarda ergen bir kız olmanın ne anlama geldiğini göstermeye çalışıyoruz.”
Zaten filmin bu denli beğenilmiş olmasının sebebi de “ucuz” olmayı seçmemiş olup, zevksiz bir şekilde böyle bir hikayeyi sömürmek yerine Minnie’nin perspektifinden konuyu incelemeyi seçmiş olması.