Ebru Çavuşoğlu
Yaşamda üstlenilen kimlikler vardır ve toplumdaki yerimizi belirleyen bu kimlikler üzerinden var oluruz çoğu zaman. Cinsiyetimiz belki de bunların en başında gelen sıfatlardandır. Gördüğümüz muamele bile bu yönde farklılık gösterir. Tüm bu kimliklerin ötesinde gerçek olan tek şey aslında hissetmektir ve salt bu hissiyat hâli yaşadığımızın bir göstergesidir. Adı ister aşk, ister sevgi olsun bu hissin hiçbir zaman bir cinsiyeti ya da kimliği olmaz.
Milk (2008) Gus Van Sant tarafından yönetilmiş biyografik bir filmdir. Filmin öyküsünü ele aldığı karakter Amerikalı eşcinsel Harvey Milk’tir. Oscar’lar da dâhil olmak üzere birçok ödüle aday gösterilmiş olan film Sean Penn’in muazzam oyunculuğuyla gönülleri fethetmiştir adeta. Belgesel tadında açılışını yapan film, 1950-1960 yıllarında gey barlara yapılan polis baskınları ve tutuklanan geylerin gazete manşetleriyle seyirciyi selamlar. Ardından 27 Kasım 1978 tarihinde Harvey Milk ve başkan George Moscone’nin suikast haberinin anonsu ile devam eder. Yine o esnada vurularak öldürülmesinden birkaç gün evvel Harvey Milk, vasiyetini kayda almaktadır. Film, buradan bir geri dönüşle 40. yaş gününe geçer ve Milk 1970 yılında New York’ta aşkı Scott Smith ile karşılaşır. New York’ta ilişkilerini layığıyla yaşayamadıkları inancında olan çift San Fransisco’ya taşınır fakat burada da kabullenilmeleri pek de bekledikleri gibi olmaz.
Tüm bu olumsuzluklardan etkilenen Milk, hırsı ve hayal kırıklıklarıyla eşcinsel hakları savunucusu olarak etkin bir şekilde hayatına devam etmek ister. Tam da bu noktada sesini daha ciddi bir şekilde duyurmak adına siyasete atılır. Milk’in kendisini bu denli siyasete adamasını kaldıramayan Scott, Milk ile yollarını ayırır. Daha sonra bu uğurda birçok kayıp veren Milk pes etmez ve 1977’de şehrin denetim kurulunda kendisine bir yer edinir. Böylelikle Kaliforniya bölgesinde, halkın önemli bir kuruluşunda görev alan ilk gey olur.
Ardından eski polis ve yeni denetmen olan Dan White ile tanışır. Hem siyasi hem sosyal açıdan muhafazakâr bir bakış açısına sahip olan White ile ilişkileri karmaşık bir hal alır. White’ın henüz kendisine bile açılamayan bir gey olduğu fikrinde olan Milk’e karşı zamanla nefret besleyen White, gey karşıtı mücadeleye girişir. Daha da karmaşıklaşan durum hırsla çıkılan yolda ne denli büyük kayıplar olacağının başlangıcıdır.
Mumlarla Milk’e veda eden halktan görüntülerle kapanışını yapan film, hiç şüphe yok ki ifadesi zor olan bir konuyu, hem de siyasi ve tarihi açıdan seyirciye sunmayı başarmıştır. Milk, temelinde hislerden yola çıkan bir mücadelenin beyazperdede yeniden yaşatılmış hâlidir.