“…Mümkün olan herkese yardım etmek istiyorum. …Hepimiz birbirimize yardım etmek isteriz. İnsanoğlu böyledir.” Chaplin’in çektiği ilk sesli film olan The Great Dictator, akıllarda sadece hümanist kapanışıyla yer etmez. 40’ların gergin atmosferinde, bir kıtada savaş pek çok hayatı, gaz ve kül gibi havaya savururken, bir başka kıtada Charles Chaplin, büyük diktatörlerin karikatürünü çizmiştir. Gelecek beş sene içinde yaşanacaklardan habersiz çekilen bu filmi, bugün kimsenin kahkahalarla izleyemeyeceği muhakkak. Fakat Chaplin’in Amerikalı bir muhalif kimliğinde çektiği film –ki sonrasında muhalif değil, komünist denecektir-, Hitler’e büyük bir diktatör gözüyle değil, gülünecek, alay edilecek, küçük bir adam olarak bakmamıza zemin hazırlar. Tomania’nın büyük diktatörü Hynkel, ari bir ırk oluşturma çabası içindeyken, bir yandan insanlığı şaşırtacak savaş teçhizatları geliştirmeye, bir yandan da Bacteria diktatörü Napaloni’yi Avusturya topraklarından uzak tutmaya çalışır. Bütün sinsi planları, toplama kampından kaçan Yahudi bir berber tarafından alt üst edilecektir. Döneminde beş dalda Oscar’a aday gösterilip, kazanamayan The Great Dictator, sinema tarihinin yüz aklarından biridir.