”Barış”ı tanıdığım yerde, ne çiçekler vardı, ne de başı bulutlarda bir çınar… Simitçinin gevrek sesi bile giremezdi oraya. Taş avluya yalnızca kuşlar konardı bazen. Adının anlamı dünyayı kucaklasa taşta büyümezdi Barış, ama bunu bilmezdi anası. Babasının sevdiği bir şarkıcının adıymış -yalnızca bu yüzden konmuş adı… ”
Hapishanede büyüyen 5 yaşındaki bir çocuğun gözünden sevgi, adalet ve özgürlük kavramlarına değinen Uçurtmayı Vurmasınlar hiç kuşkusuz Yeşilçam’ın en dokunaklı hikayelerinden birine sahiptir. Annesinden göremediği ilgiyi, aynı hapishanede cezasını çekmekte olan siyasi suçlu İnci’de bulan küçük Barış için dünya hapishane avlusunun uzun sarı duvarlarının kapsadığı alandan ibarettir. Ancak yukarıdaki masmavi gökyüzü kuşlar aracılığıyla ona başka şeyler fısıldar. Yine de şikayet etmez o. Tahliyesi yaklaşan İnci giderken onu da yanında götürse kafidir. Ama İnci’nin gitmeden önce söyleyebileceği tek şey, ”Bakarsın, bir gün uçurtma olup dönerim,” olacaktır. Ne var ki, ipi kopan bir uçurtmayı geri almak kolay değildir.
Feride çiçekoğlu’nun aynı adlı romanından uyarlanan Uçurtmayı Vurmasınlar, 80’li yılların sonunda iyiden iyiye düşüşe geçen Türk sinemasında altın değerinde bir yapım olarak ortaya çıkar. O yıl katıldığı yerli ve yabancı festivallerin birçoğundan ödülle dönen film İstanbul Film Festivali’nde En İyi Film ödülünü kucaklar ve Türkiye’nin Oscar adayı olarak Akademi’ye gönderilir. Etkileyici hikayesi kadar siyasi söylemleriyle de adından söz ettiren filmin görüntü yönetmenliği de -özellikle filmin dramatik kurgusunda bir karakter kadar pay sahibi olan pan’lar- o yıllara göre oldukça dikkat çekicidir. İnci rolüyle 26. Antalya Film festivalinde En İyi Kadın Oyuncu ödülüne layık görülen Nur Sürer’in yanı sıra Füsun Demirel, Rozet Hubeş ve Meral Çetinkaya da oyunculuklarıyla göz doldururlar. Genel anlamda üst düzey bir oyunculuğun sergilendiği filmin yan rollerindeki bazı yetersiz performanslar ise -başta hapishane müdürününki olmak üzere- filmin başarısında büyük bir etkisi olan oyunculuğu aynı zamanda filmin zayıf karnı haline getirir. Kısacık rolünde eşine az rastlanır bir gardiyan profili çizen Sevim Çalışgir ise filmin yan rol/performans sorunsalına olabildiğine tezat bir örnektir.
”…Neden orada olduklarını bilenler de bilmeyenler de sevdiler Barış”ı. Barış da onları sevdi, ama içlerinden birine tutkundu. Bizimki alışılmadık türden bir sevda öyküsüydü…”
Oyunculuklardan bahsederken o zamanlar daha 4.5 yaşında olan Ozan Bilen’e ayrı bir parantez açmak gerekir. Bu rol için 500 çocuk arasından seçilen Bilen, derin bakışları, yarım sözcükleri ve şirinliğiyle Feride Çiçekoğlu’nun kitabındaki Barış’ın ete kemiğe bürünmüş halidir adeta. Sünnet olacağı vakit sırayla herkesin elini öperken sıra İnc”ye geldiğinde takındığı mahcup gülümseme, Gülsüm Ana’nın torunları geldiğinde onlarla kendini mukayese ederkenki jestleri ve hatta küfür ederkenki çocuksuluğuyla dünya sinemasında bile nadir görülecek derinlikte bir çocuk karakter yaratır. Tunç Başaran’ın ”Bu yaşınız ve birikiminizle Uçurtmayı Vurmasınlar’ı bir daha çekmek ister miydiniz?” sorusuna ”Çocuğun filme büyük katkısı vardı, o kocaman gözler, mahzun, içine kapanık… öyle bir çocuk bulamazsınız bir kere,” deyişi bundandır. Nur Sürer ise onu şu sözlerle anlatır: ”Biraz tepeden bakan, yönetmenle çok iyi geçinen, kendi özeline kimseyi fazla sokmayan, hakikaten muhteşem bir çocuktu Ozan. 4.5 yaşında bir profesyonel gibiydi. Diyaloglarını ezberliyordu. Ayrıca şımarık bir çocuk da değildi.” Sinemaya yıllar sonra Zeki Demirkubuz’un Kader (2006)’iyle dönüş yapan Ozan Bilen’in filmin eskimeyen etkisindeki payını ne kadar anlatsak az kalır kısacası. Barış karakterini ele alırken biraz da hem filmin uyarlandığı kitabın hem de senaryo haline getirilmiş halinin yazarlığını yapan Feride çiçekoğlu’ndan bahsetmek gerekiyor sanırım.
12 Eylül askeri darbesi sonrası dört yıl boyunca tutuklu kaldığı cezaevinde yaşadıklarından esinlenerek yazdığı Uçurtmayı Vurmasınlar’ın her bir karakterinin, koğuştaki her bir kadının hikayesi öyle tanıdıktır ki senaryodaki kah eğlenceli kah hüzün dolu anların tarif edilemez gerçekliğinde bu yaşanmışlığın tatlarını alırsınız. Ancak senaryodaki asıl incelikler Çiçekoğlu’nun çocuk psikolojisine yaklaşımındaki ustalıkta yatar. Zira Barış’ın her bir repliği defalarca düşünülüp tartışıldıktan sonra yazılmışçasına yalın ve samimidir.
”…Kuş kanadına binip çayırlara gitmeyi öğretti Barış bana. Düş ve gerçek onun o yarım sözcüklerinde öylesine iç içe geçerdi ki, dünyanın bütün çirkinlikleri bir bulut gibi kayıp giderdi minik göğümüzden. Küçük avluda düşsel uçurtmalar uçurtmayı işte öylece öğrendim Barış”tan.”
Üzerinden kaç yıl geçerse geçsin Tunç Başaran filmografisinin en kıymetlisi Uçurtmayı Vurmasınlar’ın onu izleyen herkesi etkilemeye devam edeceği bir gerçek. Çünkü hepimizin bir zamanlar çocuk olması bir tarafa, hepimizin büyürken tutamayıp elinden kaçırdığı birkaç uçurtması olmuştur.
Merhaba,
Öncelikle yazınız oldukça güzeldi, teşekkür ederim.Benim bir sorum olacak.Uçurtmayı Vurmasınlar filmini ne zamandır izlemek istiyorum ancak maalesef film satan hiçbir mağazada bulamadım.İnternet üzerinden de herhangi bir şeye ulaşamadım (korsan var ancak hem trt çekimi hem de arkaplanda korkunç bir cızırtı sesi var).Kısacası, filmi orjinal bir şekilde izlemek ve kopyasını satın almak istiyorum, bu konuda ne yapabilirim, yardımcı olursanız çok sevinirim.
Merhaba Barış,
Uçurtmayı Vurmasınlar’ın bandrollü dvd’sini ben de bulamadım internette. Ancak Kabalcı, Mephisto ve DnR gibi kitap-film-müzik marketlere sorabilirsin. Eğer ellerinde yoksa dağıtımcı firmadan temin etmeleri için sipariş verebilirsin. Yine aynı şekilde İdefix gibi sitelerle kontağa geçip onlardan da benzer bir talepte bulunabilirsin. Sahaflara ve minör dvd marketlere bakabilirsin… Kitabının yazarı Feride Çiçekoğlu, Bilgi Üniversitesi’nde eğitim vermekte, belki son çare olarak kendisine ulaşıp durumu izah edebilirsin.
Korsana hayır deyip emeğe saygı duyduğun için ekibimiz adına sana teşekkür ediyorum.