Baştan söyleyeyim bu yazı tavsiyelerle ve bilgilerle dolu bir gezi yazısı olmayacak. Geçtiğimiz hafta Kos’ta geçirdiğimiz beş saati ufak izlenimlerle ama büyük ölçüde fotoğraflarla paylaşacağım. Çünkü Kos’ta 5 saat geçirerek detaylı bir kılavuz hazırlamak pek mümkün değil, işin o kısmını önümüzdeki ilkbahar sonu için planlıyorum.
Aniden aldığımız bir karar ile bayramın ilk gününü Kos’ta geçirmeye karar verdik kardeşimle. Bilet alım işini tabii ki de son dakikaya bırakmadık. Bodrum’dan Kos’a Nisan- Ekim ayları arasında feribot seferleri var. Bu periyodun başlangıcında ve sonuna doğru günlük sefer sayılarını azaltsalar da yine de erişim imkanının sürmesi bir avantaj. Online bilet alımı size oralarda artı zaman olarak geri dönüyor, aman gişeden alınır deyip geçmeyin. İşlemlerinizi Bodrum Ferry üzerinden gerçekleştirebiliyorsunuz. Komşu, Schengen’in var mı diye soruyor bunu bilelim. Yemedik ya adanı sabah gidip akşam geleceğiz diyemiyorsunuz. Fakat kapıda vize işlemi gibi bir opsiyon var. Ama ona da birkaç gün önceden evraklarınızla başvuru yapmanız gerekiyor. Bizim kalkış saatlerine göre seçtiğimiz feribot 60 dakikada vardı adaya. 45dk ve 30dk seçeneklerini tercih etmeniz de mümkün. (Motorunuzla ya da arabanızla geçiyorsanız bir saatlik feribot yolculuğuna baştan tamam demek zorundasınız.)
Bodrum’dan ayrılırken hava gayet güneşliydi. Yolculuğun tam ortasında teşrif eden bulutlar bize Kos karşılaması hazırlamaya başladılar ve harika bir sağanak ile adaya giriş yaptık. Hemen kendimizi bir restorana attık yağmurdan korunma ve beslenme amaçlı. Bodrum-Kos arası bir fiyat kıyaslaması yapacaksam eğer Kos biraz daha ucuz kalıyor diyebilirim. Girişlere yerleştirdikleri panolarda Türkçe konuşuyoruz, demleme çay var gibi ibarelere rastlayabilirsiniz. Ama konuştukları Türkçe’ye güvenmeyin çünkü çoğu teşekkürler, iyi bayramlar,hoş geldiniz minvalinde.
Yemek sonrasında yağmurun dinmesini de fırsat bilip gelişigüzel yürümeye başladık. Gördüğümüz plajların içinden birini seçip attık havluları. Daha iyi olanların biraz daha uzakta olduğunu sonradan öğrenecektik. Çok uzun sürmedi sağanak yağışın geri gelmesi ama biz dahil birkaç grup hiç istifini bozmadı. Direkt denize atlayanlar ya da şemsiye altında uyumaya devam edenler olarak hepimiz tadını çıkardık atmosferin. Ama bir süre sonra baktık ki yağış şiddetleniyor, bir kafe bulup orada oturalım deyip toparlanmaya başladık. Günün mizah konusu ise değişim kabinine eşyalarıyla koşturup sonradan üstünün açık olduğunu fark eden kızkardeşimdi. Alman turist grubunu baya güldürdü. Daha fazla ıslanmadan plaj havlularımızı şemsiye yapıp kahkalar eşliğinde attık yola kendimizi.
Yol üstünde karşımıza çıkan Yacht Cafe kurtarıcımız oldu. Dünyada işini severek yapan garsonlar listemde ikinci sırada kendine yer bulan Stella ile tanışmamız da burada oldu. Bize yerlisi olarak nerede ne yapılır, nerede yenir içilir bir bir anlattı. Biz de bir sonraki Kos seyahatimizde kullanmak üzere not ettik tüm bilgileri. Stella öncelikle bizi İtalyan sandı ve girizgahı ona uygun yaptı.Türk olduğumuzu anlayınca da annesinin İstanbul aşığı olduğundan ve Türk dizilerinden bahsetti. Stella yılın altı ayı çalışıp altı ayı çalıştığı zamanda kazandığı paraları harcamakla hayatını geçiriyormuş. Kos’un bu izoleliği bu anlamda bir dezavantaj. Zaten adanın sakinleri de yaz dönemi buraya gelip çalışıp kış dönemini de Avrupa’da geçiriyormuş. Ölü sezonda adada kalanlar ise aşırı sakin bir yaşama evet diyebilenler. Feribot saatimizin yaklaştığını fark ettiğimizde Stella ile vedalaşıp, önümüzdeki ilkbaharda görüşmek üzere sözleştik. Seni tanımak güzeldi muhteşem enerjili insan.
Baş klişelerden biri bu esnada gerçekleşti tabii ki. Bizim ayrılma saatimiz yaklaştıkça hava güzelleşti. Güneş çılgınlar gibi yakmaya başladı. Biz de limandan çok uzaklaşmadan gezebildiğimiz kadar sokak gezip oraların havasını solumaya karar verdik. Yazının bundan sonraki kısmında fotoğraflar eşlik ediyor olacak çoğunlukla.
Genel bir değerlendirme yapacak olursam bizim orada kaldığımız 5 saat oldukça keyifliydi. Ama tam bir keşif için gecesini de görmek lazım. Bu nedenle buraya seyahat programı yaptığınızda bir gece, iki gün fazlasıyla yeterli olacaktır. Seneye tekrar görüşürüz Kos!
Daha fazlası “Dünya Kaç Bucak ?“ta!
Not: Tüm yaz dönemi boyunca basından da takip ettiğiniz üzere mülteci konusu geçen haberlerde Bodrum ve Kos’un fazlasıyla ismini duymuşsunuzdur. Gördüğüm yerler kadarıyla değerlendirecek olursam belirli bir bölgede çadır kurup kümelenmiş mülteciler gözüme çarptı. Yaz dönemi gün geçirmek için daha rahat belki ama mesela o gün yağan yağmurdan fazlasıyla etkilenmişlerdi.Kimi turistlerin valizlerimi taşırsan 5 EUR vereceğim şeklindeki teklifleri de ziyadesiyle hazin bir durumdu.