17. Akbank Kısa Film Festivali’nden 12 Film Önerisi
Bu yıl 17. kez düzenlenecek olan Akbank Kısa Film Festivali çevrimiçi olarak izleyicisiyle buluşuyor.
Hem ülkemizden hem de dünyadan farklı tür ve perspektiflerdeki kısa filmleri seyirciyle buluşturarak kültürler arası yaratıcı etkileşimi artırmayı, kısa film yapımlarını desteklemeyi misyon edinen Akbank Kısa Film Festivali, bulunduğumuz coğrafyada gerek sinema sanatına gerek festival kültürüne değerli katkıları ile birlikte öncü bir rol üstleniyor. Uluslararası festivallerin seçkilerinde yer alan veya ilk kez seyirci karşısına çıkacak olan birçok filmi izlemek ve yeni kültürler keşfetmek için oldukça hevesli olan biz sinemaseverler ise yılın bu zamanlarını büyük bir heyecanla bekliyoruz. Zengin içerikli atölyeler, multidisipliner söyleşiler, tartışma platformları, proje aşamasındaki kısa filmlerin desteklenmesine yönelik kısa film senaryo yarışması, eğitimler ve forumlar Akbank Kısa Film Festivali’ni bir festivalden çok daha fazlası olarak konumlandırıyor ve her yıl olduğu gibi bu yıl da festival izleyicisine kıymetli deneyimler sunuyor.
22 Mart ve 1 Nisan tarihleri arasında ücretsiz ve çevrimiçi gerçekleşecek olan festivalin bölümlerine biraz daha yakından bakalım.
Festival, “Dünyadan Kısalar”, “Festival Kısaları”, “Kısadan Uzuna”,”Deneyimler”, “Belgesel Sinema”, “Özel Gösterim” ve “Perspektif” olmak üzere farklı bölümlerden oluşuyor.
“Dünyadan Kısalar” bölümünde dünyanın birçok farklı yerinden gelen başvuruların değerlendirilmesi sonucu seçilmiş filmler gösterilirken, “Festival Kısaları” bölümü de ulusal yarışma finalistlerini bir araya getirecek.
Uzun metraj ve kısa metraj filmlerle edindiği tecrübeleri ile adından söz ettiren yönetmenlerin konuk edildiği “Kısadan Uzuna” bölümünde bu sene Erdem Tepegöz yer alıyor. Başta Altın Portakal olmak üzere birçok ödüle layık görülen Zerre filmini ve Erdem Tepegöz’ün Kafes, Mutlu Son, Değneksiz Sahne Işıkları adlı kısalarını festivalde izleme şansı bulacağız.
Uzun soluklu kariyer deneyimlerinin paylaşıldığı “Deneyimler” bölümünde bu yıl Belçikalı yönetmen Jaco Van Dormael konuk edilirken, yönetmenin kısa filmlerinin yanı sıra gösterilecek olan The Brand New Testament filmi nostalji sever sinefilleri cezbedecek.
Çeşitliliği, deneyselliği besleyen, hem yerli hem de yabancı yapımlardan oluşan, bir kültür mozaiği olarak nitelendirebileceğimiz “Perspektif” bölümü, bu sene Uzak Doğu’yu yakın markaja alan “Özel Gösterim” bölümü ve belgesel severler için benzersiz bir seçki olan “Belgesel Sinema” bölümü keşfetmenin keyfine varmamızı sağlayacak.
Festival filmlerini 22 Mart Pazartesi itibariyle buradan izleyebilir; izlemek istediğiniz filmler ve seanslar için biletleri gösterim saatinden 1 saat önce alabilirsiniz.
Baharın gelişi ile birlikte festival heyecanını içimizde hissederken, programdan seçtiğimiz filmleri sizler için listeledik. İşte festival programına baktığımızda dikkatimizi çeken 12 film;
David (Yön. Zach Woods, 2020)
Yönetmenin ilk filmi olan David, bir terapistin oğlu ile hastası arasında kalmasını konu alıyor. Film, güreş maçında kendisini izlemesini isteyen oğlunun aniden bir terapi seansını kesmesiyle başlıyor. İntihara meyilli olan hastası ile oğlu arasında ortaya çıkan gerilimi dengelemeye çalışırken, mesleği ile babalık sıfatı arasında mekik dokuyan David, terapist ile yardıma ihtiyaç duyan rollerini oldukça başarılı bir şekilde sergiliyor. Birçok psikoterapi filmi gibi gerçekçi olayları samimi bir üslupla anlatan film, yalnızca danışanların değil bazen terapistlerin de yardıma ihtiyaç duyabileceklerini vurguluyor.
Daha önce ünlü yapımlarda rol alan Zach Woods, bu filminde ele aldığı baba- oğul ilişkisini trajikomik bir pencereden oldukça başarılı bir şekilde anlatıyor. Terapist babanın “işin uzmanı” olmasına rağmen oğluyla pek de iyi bir iletişime sahip olamayışı hayli ironik. Nitekim hem hastasının hem de oğlunun aynı isme sahip olması bir tesadüf değil. Tabiri caizse yönetmen, terziye kendi söküğünü diktiriyor.
22 Mart Pazartesi saat 20:30’da ve 27 Mart Cumartesi saat 16:00’da Dünyadan Kısalar bölümünde çevrimiçi olarak gösterilecektir.
İğne (Yön. Ceylan Beyoğlu, 2020)
27 Mayıs 1995’ten bu yana her cumartesi günü Galatasaray Meydanı’nda sessiz oturma eylemi yapan kayıp ve faili meçhul siyasi cinayetlere kurban gidenlerin yakınlarına “Cumartesi Anneleri” denir. Acısını sadece gözleriyle haykıran anneler, herkesin hafızalarında yer eder yıllar içinde. Bu öyle bir acıdır ki kelimeler kifayetsiz kalır. Aradan geçen yirmi altı yıl içerisinde sık sık saldırıya uğrayan anneler, yıllarca kesintiye uğrayıp yeniden başlayan eylemler ile ilgili film ya da belgeseller yapılmış, yaşananlar acı bir şekilde dile dökülmeye çalışılmıştır. Fakat bazen acıyı, kısacık bir anda, belli belirsiz bir fırça darbesinde, bir rengin göz kırpışında ya da bir simgenin anlık belirişinde daha yoğun hissetmek mümkündür. Hem de hiç konuşmadan…Tıpkı eylemlerdeki gibi sessizce.
İşte Ceylan Beyoğlu’nun üçüncü animasyon filmi İğne (2020), Cumartesi Anneleri’nden bir annenin kaybolan oğlunu arayışını anlatıyor. Fakat Beyoğlu, bu yürek yakan süreci bir iğnenin vücuttaki yolculuğuyla anlatmayı tercih ediyor. Biliyor musunuz, vücuda bir şekilde giren iğne öyle ya da böyle kalbe kadar ulaşırmış. Yani acı minicik bir iğne deliğiyle başlayıp tüm vücuda sirayet ederek kocaman bir kalp yarasına dönüşebiliyormuş. Ne ilginç değil mi? İşte eğer bu kalp yarasının nasıl açıldığını Beyoğlu’nun muhteşem fırça darbelerinde görmek isterseniz bu filmi kaçırmamalısınız.
23 Mart Salı saat 11:00’da ve 28 Mart Pazar saat 13:00’da Perspektif bölümünde çevrimiçi olarak gösterilecektir.
Sarı, Siyam, Kanocular ve Ev Sahibi (Yön. Esme Madra, 2020)
Esme Madra’nın sürreal öğelerle bezenmiş filmi Sarı, Siyam, Kanocular ve Ev Sahibi; doğanın içinde sessizliğe çekilmiş bir ev sahibinin sabaha karşı kendisini ziyarete gelen birtakım yabancıları fark etmesi üzerine deneysel bir film olarak izleyiciyle buluşuyor. Filmin sinematografik başarısı, işlediği konuyu metaforik anlamların ötesinde tinsel ve görsel olarak harmanlamasından kaynaklanmaktadır. Müzik, dans, doğa, orman, ateş ve gökyüzü gibi insan oluşun dünyayla buluşma boyutlarını resmeden Esme Madra, görselliği konuşturma becerisine henüz lise yıllarında yazmaya ilgi duyduğu gerçeküstü hikâyelere borçlu.
Uluslararası Antalya Film Festivali Kısa Film Seçkisi’nde gösterilen Sarı, Siyam, Kanocular ve Ev Sahibi, hikâye anlatıcılığının diyalogsuz da mümkün olduğunun görsel kanıtı olma özelliği taşıyor. Madra’nın filmi diyalogdan uzak; ancak oyunculuk performansıyla anlam yaratan karakterler olarak resmedilmektedir. Filmin kadrosu; Ulaş Tuna Astepe, Öner Erkan ve Ece Ekşi gibi başarılı isimleri barındırıyor.
Sarı, Siyam, Kanocular ve Ev Sahibi’nin diyalogsuz olarak sunulması en önemli detaylarından birini oluştururken, kullanılan mekân ve yaratılan zaman, onu izlenmesi gereken filmler listesinin ilk sıralarına taşıyor. Üstelik büyük bir titizlikle hazırlanan filmin afişi, somut öğeleri başarılı bir illüzyonla görselleştiriyor.
23 Mart Salı saat 13:00’da ve 28 Mart Pazar saat 20:30’da Festival Kısaları bölümünde çevrimiçi olarak gösterilecektir.
Ondan Bahsetmiyorum (Yön. Ayris Alptekin, 2020)
57. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin Ulusal Kısa Metraj Film Yarışması’nda prömiyerini yapan Ondan Bahsetmiyorum (2020), 30 Mart tarihinde çevrimiçi olarak düzenlenecek Akbank Kısa Film Festivali’nin Ulusal Yarışma bölümünde izleyicisiyle buluşacak. Merakla beklenen filmin yönetmen koltuğunda, daha önce Kot Farkı (2017) adlı kısa metrajıyla 28. Ankara Uluslararası Film Festivali dâhil birçok festivalden “En İyi Kısa Film” ödülüyle dönen, Kar (2017) filmine yaptığı kurgu ile 24.Adana Film Festivali ve SİYAD “En İyi Kurgu” dalında ödül kazanan Ayris Alptekin oturuyor.
Senaryosunu kaleme alan ve aynı zamanda filmin başrolünde de yer alan yönetmen, örgütlenmiş asimetrik planlar ve mizansenlerden oluşan görüntüleriyle, ergenliğin doruklarında ilişki kurmaya çalışan iki gencin bir gününü merceğine alıyor. Ali, Derya’nın “rahat” bir kız olduğunu öğrenir ve ailesinin yokluğundan faydalanarak Derya’yı eve davet eder. Gençliğin heyecanlı, tekinsiz ve naif enerjisinin aktarıldığı, heteroseksüel ilişkilerde hissedilen ilk uçurumun idrak edildiği o ilk anı, anlatımının merkezinde tutan film, toplumsal cinsiyete dayalı iletişim sorunlarını mizahi ve çarpıcı bir dille ele alıyor. Film izleyicileri zamanda yolculuğa çıkararak; hissedilen ilk heyecanları, ilk hayal kırıklıklarını ve ilk kutuplaşmayı bizlere yeniden yaşatacak niteliğiyle dikkat çekici yapımlar arasında festivaldeki yerini alıyor.
24 Mart Çarşamba saat 13.00’da ve 28 Mart Pazar saat 20:30’da Festival Kısaları bölümünde çevrimiçi olarak gösterilecektir.
Zerre (Yön. Erdem Tepegöz, 2012)
Festivalin dikkat çeken bölümlerinden ‘’Kısadan Uzuna’’da Erdem Tepegöz‘ün senaryosunu kaleme aldığı ve yönetmenliğini üstlendiği ilk uzun metrajlı filmi Zerre yer alıyor. 49. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nden En İyi İlk Film ve En İyi Yönetmen ödülü dahil; SİYAD, Uluslararası Moskova Film Festivali ve bir çok festivalden ödülle dönen Erdem Tepegöz imzalı film, toplumun farklı kesimlerine ve pek çok toplumsal meseleye değinerek, seyirciyi içinde bulunduğu düzenin gerçekliğiyle yüzleştiriyor. Hayatının belli bir kesitine şahit olacağımız, işsizlikle mücadele eden Zeynep’in (Jale Arıkan) küçük kızı ve annesiyle birlikte metropolde ayakta kalma mücadelesini çarpıcı bir dille aktarıyor film.
‘’İşsizlikle dolu bir şehirde, insanların dertleri ve hayatları; sayısız dağılmış parçacıklar kadar sıradan, gelişigüzel ve küçük mü? Küçük kızı ve annesiyle hayata tutunan Zeynep, bu uçsuz bucaksız evrende ne kadar yer kaplıyor?’’
Ataerkil bir düzende yaşayan Zeynep’in, kapitalist sistemde ayakta kalma mücadelesini samimi bir dille aktaran film, insanın ‘’var olma’’ çabasına tanıklık ediyor. Toplumun farklı kesimlerine ve pek çok toplumsal meseleye değinerek ,seyirciyi içinde bulunduğu düzenin gerçekliğiyle yüzleştiren yönetmen; sunduğu gerçekçilikle, seyircinin zihninde iz ve soru işareti bırakmayı hedefliyor.
24 Mart Çarşamba saat 16:00’da ve 1 Nisan Perşembe saat 11:00’da Kısadan Uzuna bölümünde çevrimiçi olarak gösterilecektir.
Yüzünü Unutmaktan Korkuyorum (Yön. Sameh Alaa, 2020)
“Sevgilisinden ayrı kaldığı 82 günün ardından; Adam, onunla yeniden bir araya gelebilmek için zorlu ve cesaret gerektiren bir yolculuğa çıkmaya karar verir. “
Mısır, Fransa, Belçika, Katar ortak yapımı olan Yüzünü Unutmaktan Korkuyorum (I Am Afraid To Forget Your Face); yönetmen Sameh Alaa’nın son kısa metraj filmi, üstelik senaryosunda da kendi imzasını taşımakta. İlk kısa filmi Fifteen (2017), dünyanın prestijli festivallerinden; Toronto Film Festivali’nde prömiyerini gerçekleştirdi. Bu film ile birçok festivalden ödül alan yönetmen; I Am Afraid To Forget Your Face (2020) filmiyle de başarısını sürdürüyor. Geçtiğimiz yıl Cannes film Festivali’nde ‘Altın Palmiye’, Uluslararası Moskova Kısa Film Festivali’nde ‘En İyi Kısa Film’ ödülünü alan Sameh Alaa, yarattığı sinema tarzıyla yükselişine devam ediyor.
“Hayal gücümüz daima bize sunulan görüntüden daha güçlü.” Diyen ve ülkesi için bir ilki gerçekleştirerek; 2020 yılında Mısır’dan Cannes Film Festivali’ne katılan Alaa 4:3 formatında çektiği filmiyle izleyicilere kendi yolculuklarını keşfedebilecekleri anlar sunuyor.
Sinemayı medyatif bir deneyim olarak gören yönetmen, seyircilere gözlem yapmak için bir alan bırakmanın iyi olduğunu düşündüğünü söylüyor: seyircilerin gördükleriyle zaman geçirmesi gerektiğini düşünüyor. Bu gözlem anlarında bir denge ve ritim oluşturmaya çalıştığını söylüyor.
I Am Afraid To Forget Your Face, size alanlar sunan özel ve incelikli bir hikâye olma niteliği taşıyor.
24 Mart Çarşamba saat 20:30’da ve 30 Mart Salı saat 16:00’da Dünyadan Kısalar bölümünde çevrimiçi olarak gösterilecektir.
Cengiz (Yön. Haydar Taştan, 2020)
Cengiz bir süredir işsizdir, ailesiyle birlikte akıp giden hayatında, çocuklarının rol alacakları ‘Milli Kahramanlık Haftası’nın provaları için onlara yardım eder. Bu süreç içinde Cengiz’in de davranışları değişmeye başlar.
Görsel hikâye anlatıcısı olan yönetmen Haydar Taştan, kariyerine foto muhabir olarak başladı. Çalışmalarını çoğunlukla belgesel fotoğrafçılığı ve film yapımı üzerinde yoğunlaştırdı. Taştan’ın işleri The New York Times, Der Spiegel, De Telegraaf, Af Örgütü Dergisi, Sputnik News ve diğer yerel ve uluslararası yayınlarda yayınlandı. Yönetmenin ilk kısa filmi Cengiz, 57. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde gösterildi.
“Öl baba, öl!”
Cengiz, Türkiye’nin son dönemlerde toplumun yaşamakta olduğu sıkıntının, umutsuzluğun ve çaresizliğin iyi çizilmiş bir portresi. İşsizlikte mücadele eden Cengiz, aslında sadece işsizlikle mücadele etmiyor aynı zamanda yardım beklediği tanıdıklarının ilgisizliği ve umursamazlığıyla, karısının öfkesi ve isteksizliğiyle, çocuklarının oyuncak kılıçlarının darbesiyle de mücadele ediyor. Cengiz’in boğazını her dakika daha fazla sıkan otorite, sonunda onu başka bir role sokuyor.
Umut, beklenti, güç ve inanç kavramları üzerine ters köşeli bir hikâyesi olan Cengiz, başarılı sinematografisi ve oyuncu performanslarıyla dikkatleri üzerine çekiyor.
25 Mart Perşembe saat 11:00’da ve 31 Mart Çarşamba saat 20:30’da Festival Kısaları bölümünde çevrimiçi olarak gösterilecektir.
Devek (Yön. Uriya Hertz, 2021)
Brothers (2014) filmiyle tanıdığımız ve ilk uzun metrajlı filmi The Rabbi (2017) üzerinde çalışmaya devam eden Kudüslü yönetmen Uriya Hertz, kısa filmleriyle katıldığı uluslararası festivallerden pek çok ödülle ayrılmayı başardı. Yönetmenin filmografisinin son parçasını oluşturan Devek (2021), sancılı bir anne-oğul yüzleşmesini masaya yatırıyor. Filmde hasta annesini iyileştirme umuduyla elinden gelen her şeyi yapan Eliya’nın, Ölü Deniz civarında bulduğu bir medyuma gitmesiyle işler sarpa sarar ve geçmişle gelecek, karanlık yüzleşmelerle dolu bir anılar geçidine dönüşür. Bir yandan ömrünün son demlerini yaşayan hasta bir anneyi iyileştirme isteği diğer yandan ebeveynle kurulan bağın derin kırılganlığı Eliya’nın büyük çelişkilerin içine düşmesine sebep olacak ve onu ruhsal açıdan çıkması zor bir ikilemin yol ağzında bırakacaktır.
Festivalin Perspektif bölümünde izleyiciyle buluşacak olan film, seçkide kaçırılmaması gereken kısalardan biri olarak yerini alıyor.
25 Mart Perşembe saat 13:00’da Perspektif bölümünde gösterilecektir.
Aile (Yön. Rok Bicek, 2017)
Hayatın gerçeklerinden yararlanmayı seven Slovenyalı yönetmen Rok Bicek, Aile ile başarılı bir belgesel filme imza atmış bulunmakta. Film, ana karakter Matej’in hayatından on yıllık bir zaman dilimini ele alıyor. Bir yandan zihinsel engelli ailesini ve kızını refah içinde yaşatmaya çalışan Matej, diğer yandan kendi içinde yaşadığı duygusal devinimlerle uğraşıyor. Çocukluktan gençliğe uzanan bu serüven, içten bir üslupla ve anti kahraman bakış açısıyla ele alınmaktadır.
Yönetmen, genç yaşta kendi ailesini kuran Matej’in beklentileri ile hayatın Matej için kurduğu planları sergiliyor. Film, hem kendisinin hem ailesinin hem de toplumun içinde bulunduğu durumu pek çok yönden ele almakta olup sağlık, bürokrasi, ikili ve aile ilişkileri gibi konulara değinmesi sebebiyle zengin bir içeriğe sahip. Gerçekleri filtrelemeden ele alan yönetmenin, Romanya Yeni Dalgası etkisinde olduğunu söylemek mümkün.
26 Mart Cuma saat 16:00’da ve 31 Mart Çarşamba saat 11:00’da Belgesel Sinema bölümünde çevrimiçi olarak gösterilecektir.
Görünmeyen Nehir (Yön. Pham Ngoc Lân, 2020)
Vietnamlı yapımcı ve yönetmen Pham Ngoc Lân’ın, Berlin Film Festivali’nde ses getiren kısa filmleri sonrası yeniden yönetmen koltuğuna oturduğu son filmi Görünmeyen Nehir (2020), hikâyesini usulca akan suskun bir nehrin berraklığından ve insanlık hâllerinin karmaşık doğasından alıyor. Bir nehir boyunca anlatılan farklı öyküleri bir araya getiren film, yönünü bazen inancın şifa arayan ümit var yolculuğuna bazense eski bir tanıdıkla karşılaşmanın buruk yalnızlığına çeviriyor. Suyun aktığı, aktıkça enerjisini insan ruhunun özüyle birleştirdiği Görünmeyen Nehir, izleyiciyi Vietnam’ın tılsımlı coğrafyasında, gözlerini renklerin buğusundan bir an bile ayıramayacağı büyüleyici bir yolculuğa çıkarıyor. Modern görünümlü genç çiftlerle, kendilerini muhafazakârlığın dış dünyaya sıkı sıkıya kapalı, durağan akışına hapsetmiş olan keşişlerin karşılaşmalarını konu alan film, merkezine zıtlıkların yarattığı tinsel uyumu yerleştiriyor. Nehri canlı bir varlıkmış gibi kadrajına taşıyan Görünmeyen Nehir, tıpkı rahibin söylediği gibi nazik ve kucaklayıcı; akmaya ve aktıkça çaresizliğin omuzlara çöken keskin ağırlığını hafifletmeye devam ediyor.
25 Mart Perşembe saat 20:30’da ve 31 Mart Çarşamba saat 16:00’da Dünyadan Kısalar bölümünde gösterilecektir.
Tanık (Yön. Ali Asgari, 2020)
2011 yılından bu yana çektiği kısa filmlerle Cannes, Venedik ve Sundance Film Festivalleri’nden ödüllerle dönen İranlı yönetmen Ali Asgari, 2018 yılında Disappearance isimli uzun metrajıyla oldukça ses getirmişti. Asgari, bir annenin, Tahran’daki alışveriş merkezinde gördüğü yaşlı kadına yardım etmesiyle gelişen olayları odağına alan Tanık filmiyle festivale konuk oluyor.
Asgari, tüm filmografisinde bir şekilde köşeye sıkışan, bürokrasi engeline takılan, geleneksel yapının kıskacına yakalanan karakterlere odaklanır. Bu çaresizlik içinde çırpınan, çıkar yol arayan karakterlerinin peşinde seyirciyi de aynı duygulara ortak eder. Tıpkı Bacheh veya Disappearance’da olduğu gibi. Bacheh’de bir genç kadının gayri meşru çocuğunu ailesinden gizlemek için çırpınmasını, Disappearance’de ise sevgilisi ile ilk cinsel birlikteliğinde beklenmeyen komplikasyonların görülmesi sonucu ülkesinde yaşadığı çıkışsızlığı gözler önüne serer. Ülkesinden Avrupa’ya giderek eğitim alan Asgari, her şeye rağmen filmlerini çekmek için ülkesinin dertlerine odaklanan bir yönetmen. İtalya’da film çekse tek derdi filmine fon bulmak olacakken İran’da bin türlü engele takılmayı, sansür ile boğuşmayı tercih etmiştir. Aslında tıpkı filmlerindeki karakterler gibi Asgari’de İran’ın bürokrasisi ve gelenekleri ile yıllardır boğuşup duran biri. Uzun lafın kısası nerdeyse 10 yıldır böylesine zor koşullarda ülkesinin dertleriyle öyle ya da böyle hemhal olan Asgari’nin filmini kaçırmak büyük bir talihsizlik olur.
22 Mart Pazartesi saat 20:30’da ve 27 Mart Cumartesi saat 16:00’da Dünyadan Kısalar bölümünde çevrimiçi olarak gösterilecektir.
Tatile Gidiyoruz (Yön. Ariel Goldenberg, 2020)
Köklerinden kopmanın belki de en eğlenceli yolculuğu olan seyahat etmek, ‘Akbank Kısa Film Festivali seçkisi’nde “Tatile Gidiyoruz (2020)” adıyla kısa metraj olarak yerini alıyor. Yönetmenliğini Ariel Goldenberg‘ün üstlendiği film, ‘değişen iklimler- değişen hayatlar’ teması üzerine yoğunlaşıyor. Tatile gitme sevincini eleştirel bir üslûpla inceleyen Goldenberg; bu olası yer değiştirme hâlini küresel ısınma sonucu tahrip olmaya başlayan ve verimliliği düşüşe geçen ‘Yeşilova Çiftliği Ailesi’ gözünden seyircilere sunuyor. Zorunlu bir terk edişi, toplumu yeren bir yaklaşımla görselleştiriyor.
Doğa, vermekte olduğunu almaya başladı. Küresel ısınma, kuraklık, kıtlık, yeşil alanların tahribatı, yol, bina asfalt inşası derken, bireysel zevklerinin derdine düşen insanlık binlerce yıllık nimetlerini, yaşam kaynaklarını imha etmekte. Hâlâ tabiatı, toprakları, iklimi koruyan yeryüzü savunucularının varlığını biliyoruz. ‘Yeşilova Çiftliği Ailesi’ de bunlardan biriydi; ancak ne yazık ki; çok sevdikleri çiftliklerinden, köklerinden koparak, geçmişlerini terk etmek zorundalar. Çevre bilincine dikkat çeken Tatile Gidiyoruz; Moskow Shorts Festival, ‘En İyi Senaryo Ödülü ve En iyi Kurmaca Film Ödülü’ne sahiptir. Ayrıca, Sabancı Vakfı Kısa Film Yarışması Üçüncüsü olmuştur.
28 Mart Pazar saat 11:00’da Özel Gösterim bölümünde çevrimiçi olarak gösterilecektir.