Amr Salama’nın 2014 yapımı komedi-drama filmi Excuse My French, Mısır toplumunun sosyal dinamiklerini irdeleyen bir yapıt olarak karşımıza çıkar. Hikâye, orta sınıf Mısırlı Hristiyan bir aileden gelen on iki yaşındaki Hany’nin etrafında döner. Film, Mısır’daki kültürel önyargılar ile kimlik mücadelesini bir çocuğun gözünden aktarır.
Babasının ölümünün ardından, Hany’nin konforlu yaşamı dramatik bir şekilde değişir. Annesi, maddi zorluklar nedeniyle Hany’yi özel okuldan alıp devlet okuluna kaydettirmek zorunda kalır. Bu yeni ortam, Hany için oldukça farklı ve yabancıdır. Devlet okulundaki yeni çevresi, daha az ayrıcalıklı ve daha muhafazakâr bir öğrenci kitlesinden oluşmaktadır. Üstelik Hristiyan kimliğiyle çoğunluğu Müslüman olan bir okulda eğitim görmek durumunda kalır. Bu değişim, Hany’nin sosyal farklılıkları deneyimlemesine neden olur.
Fransızca dersinde yaptığı bir hata sonucunda Müslüman sanılması, Hany için beklenmedik bir fırsat doğurur. Bu yanlış anlaşılmayı avantaja çevirmeye karar vererek sınıf arkadaşlarının onayını kazanmaya çalışır. Ve Müslüman gibi davranır. Hany’nin dışlanmamak adına benimsediği bu sahte kimlik, izleyiciye iki önemli perspektif sunar.
İlk olarak, Hany’nin sınıf arkadaşlarının gözünde kabul görmek için dini kimliğini gizlemek zorunda kalması, toplumsal yapıdaki hoşgörüsüzlüğü ve çoğunluk-azınlık dinamiklerini açıkça ortaya koyar. Bu durum, Mısır’daki dini kimliklerin toplumsal statü üzerindeki etkisini gözler önüne serer.
İkinci olarak, izleyiciye farklılıkları kabul etmenin önemini vurgular. Hany, sosyal etkileşimlerinde belirli bir rol üstlenerek kendini sunar ve dışlanmaktan kaçınır. Hany’nin yalana sığınması ve dışlanmaktan kaçınma çabaları, bireyin aidiyet ve kimlik arayışında karşılaştığı zorlukları düşünme fırsatı sunar. Bu durum, toplumsal kabul ve kimlik inşasının ne kadar kırılgan olduğunu gösterir. Toplum tarafından kabul görme ihtiyacı, özellikle bir çocuk için, kimliğin bile önündedir.
Çocuk karakterlerin gözünden anlatılan hikâyeler, toplumun yapısal sorunlarını daha net ve çarpıcı bir şekilde ortaya koyar. Çocukların masumiyeti doğal bir güven oluşturduğundan hikâyenin gerçekçiliğini artırır. Hany’nin masumiyeti ve popüler olma çabaları, filmin hem duygusal hem de mizahi boyutlarını güçlendirmektedir.
Çocukların hayal gücü geniş olduğundan, çocuk karakterlerin gözünden anlatılan hikâyeler genellikle daha masalsı ve fantastik unsurlar içerir. Mısırlı yönetmen bu unsurları sürprizli anlatım teknikleriyle filme yerleştirir. Film ilerledikçe standart bir hikâyeye dönüşme eğiliminde olsa da yönetmenin anlatım tarzı, izleyiciye Hany’nin renkli hayal dünyasını aktarmayı başarır ve hikâyeyi sürükleyici kılar.