Le Havre, Fin yönetmen Aki Kaurismäki’nin Cannes’da “FIPRESCI En İyi Film” ödülü alan son filmi. Yönetmenin 1992 yapımı filmi La Vie De Boheme’de de yer alan Marcel Marx karakterini bu filmde tekrar görüyoruz. Bohem hayatını geride bırakarak evlenmiş ve karısı Arletty ile Fransa’nın Le Havre kasabasında sade bir hayat sürdürmektedir. Geçimini ayakkabı boyacısı olarak sağlayan Marcel’in yolu konteynırda kaçak olarak Le Havre’ye gelen Afrikalı göçmen bir çocuk ile kesişir. Eşi Arletty ise amansız bir hastalığa yakalanıp hastaneye kadırılır ama Marcel’e durumunun ciddiyetinden hiç bahsetmez. Marcel ve dostları göçmen çocuğa yardım için çabalarken, onları sıkı takibe almış bir polis memuru da göz açtırmamaktadır. Aki Kaurismäki’nin kendine has sade anlatımını ve mizahi yaklaşımını bu filminde de görmek mümkün. Diğer filmlerinden farkı ise oldukça umut dolu ve iyimser oluşu. Kasabadaki hemen herkese hakim bir iyilik, içtenlik ve yardımseverlik duygusu var. Yönetmenin Fransa’nın bir kasabasında Fransızca olarak çektiği filminde Fransız Sineması’na göndermeler de mevcut. Marcel ve Arletty, isimlerini Cennetin Çocukları (Les enfants du paradis) filminin yönetmeni ve başrol oyuncusundan alıyor.