Çocukluğuma dair bulanık fakat “ürküntü verici” anılardan biri olan Atıf Yılmaz’ın 1986 yapımı çizgi dışı filmi Aaah Belinda !..’da feminist entelektüel bir tiyatro oyuncusu olan Serap’ın bir reklam oyunculuğu teklifi alması üzerine başına gelenler konu edilir. Zamanında birçok yabacı yapımdan esinlenilerek çekildiği iddia edilen film, temel olarak bir sahne oyuncusunun kendisine verilen rolü tam anlamıyla yapabilmesinin yolunun ancak ve ancak o rolü kendi dünyasında yaşaması ve deneyimlemesinden geçtiğini vurgulayan, bunun yanında sınıf farklılıkları, kapitalizm, geleneksel Türk aile kültürü, cinsellik, reklamlar ve sanat gibi konulara da sağlam göndermeler yapan, çekildiği dönemin şartları düşünüldüğünde oldukça başarılı bir yapım.
80’lerde `Film´ Olmak…
1980li yıllar, gerek toplumsal gerekse siyasi çalkantılar nedeniyle Türk sinemasının içinde bulunduğu durumun da oldukça belirsiz ve hatta kaotik olduğu bir dönem: 1970-1980 arası dönemde hızla yaygınlaşan politik filmler, Yılmaz Güney furyası, 1980 sonrası siyasi sıkıntıları, bir yandan televizyonun yaygınlaşmasıyla Yeşilçam’da meydana gelen çalkantılar, sinema salonlarının kapanması, seks filmlerinin sektöre etkisi, tüm bunların yanında arabesk filmlerin önlenemez yükselişi… Yerli yapımların ancak çok büyük finansörlerce desteklendiği takdirde gösterim olanağı bulabildiği, video pazarına yönelik çekilen filmlerin sayısının gitgide arttığı bir dönemde, salt kadını konu alan filmler çeken, fantastik sinema denemelerine balıklama dalan Atıf Yılmaz, hiç tartışmasız 80li yıllar sinemasında önemli yere sahip yönetmenlerden bir tanesi.
Atıf Yılmaz ve En Makul Muhalefet Cephesi: Feminizm
O dönemin siyasi kısıtlamalarının arasından sıyrılabilen, nispeten göze daha masum görünen bir akım o zamanlar Feminizm… Masum görüntüsüne rağmen birçok kadını etkileyen, değiştiren, dönüştüren bir akım. Atıf Yılmaz da işte tam bu noktada, bu değişen ve dönüşen kadınların hikayelerini anlattığı filmleriyle giriyor devreye. Bu filmlerin kimileri zamanın kriterlerinden sıyrılıp, günümüze kadar sürdürüyor başarısını. Dağınık Yatak (1984), Adı Vasfiye (1985), Dul Bir kadın (1985), Asiye Nasıl Kurtulur (1986), Aaahh Belinda (1986), Kadının Adı Yok (1988) bu filmlerden bazıları.
Oyunculuk Kavramı Üzerine
Yazımın başlığından ve girizgâh paragrafından da muhtemelen anlamış olduğunuz üzere, yukarıda saydığım filmlerden “Aaahh Belinda !..”yı ele almak niyetindeyim aslında. Zira benim gibi filmi 5-6 yaşlarında izlemiş ve ölesiye korkmuş yaşıtlarımın dimağında da aynı etkiyi bıraktığını, onları da hala Blendax marka şampuana temkinli yaklaşmaya zorladığını biliyorum. O zamanlar anlayamadığımız, filmi zevkle izleyen büyüklerimizin suratına hayretle baktığımız, gece yatağımıza yattığımızda “rahmetli Güzin Özipek yanında koca bir “Dunganga” ile odamıza dalıp bizi sepetine atıverecek” hissiyatından dolayı çok geceler uykusuz kalmamıza neden olan, tasarruf için ışıkları kapatılmış loş odalardaki oymalı kadife koltukların üzerinde büyüyen bir kuşağın ta iliklerine kadar işlemeyi başaran Aaahh Belinda, bugün baktığımızda “Fantastik Türk Sineması” alt başlığının ortaya çıkmasını sağlayan, Yeşilçam’ın yüz akı filmlerinden bir tanesi.
O dönemde tiyatro oyunculuğunun yerini ve tiyatro oyuncularının mesleğin diğer dallarına bakış açısını da deşen film, kendini bir başkasının yerine koyarak rol yapma eylemini ve bu eylemin gerekliliklerini de sorguluyor olması açısından oldukça önemli.
Yüksek standartlardaki kentsoylu yaşam tarzından son derece memnun, entelektüel , çevresinde mütemadiyen sanat konuşulan, evlilik dışı ilişkisini gönül rahatlığıyla sürdürebilen, başarılı bir tiyatro oyuncusu olan Serap, para kazanmak ve yaşam standardını koruyabilmek için içine sinmeyen ve hatta son derece aşağılık bulduğu bir reklam karakterine bürünmek zorundadır. Bir şampuan reklamında, evli, iki çocuklu, gündüz işinde çalışıp akşam evde ailesine hizmet eden Naciye karakterini canlandırmakta olan Serap, bir anda kendini bu hor gördüğü hayatın tam ortasında sıkışıp kalan gerçek Naciye olarak bulur.
Yaşayarak Oynama Hadisesi
Saatler süren stresli çekimlerin, yönetmenin memnuniyetsizliğinin ve kendi gerilimlerinin bir sonucu olarak, sürekli durdurulan kayıtların ve genel olarak bu işkencenin bir an önce bitmesini dileyen Serap’ın arzularının bir karşılığıdır belki de bu durum. Çünkü kendini Naciye olarak hissetmezse ve izleyiciyi de Naciye olduğuna ikna edemezse bu çile asla bitmeyecektir. Sonuç olarak, bilinçsizce de olsa, feminist Serap kendini Naciye’nin kollarına bırakıverir… Yoksa Hulusi’nin kolları mı demeliydim?
Kocası Hulusi’yi canlandıran Tuncay’dan (Macit Koper) ölesiye tiksinen, aşağıladığı kadın karakterine sıkışıp kalan Serap, zamanla Naciye’yi ötekileştirmek yerine onu anlamaya, ona ayak uydurmaya başlar ve bu noktada “öteki” olanı anlamaya başladığı anda da kendi yaşantısına geri döner. Sosyal statü ve yaşam tarzının değişmesiyle özgürlüklerin nasıl kısıtlanabileceğini gözler önüne seren Aaahh Belinda, Serap ve Naciye’nin aynı kadının farklı hayat şartlarında yetişmiş farklı versiyonları olabileceği gerçeğini de bize ürpertiyle kabul ettirir. Üstelik aslında keyiften dört köşe olmuş seyirciye, yani bizlere, gerçek olanın Naciye mi yoksa Serap mı olduğu tereddüdünü yaşatmaktan bir an için bile vazgeçmez.
Sonuç olarak asıl zor olan Naciye’yi oynamak değil, bu toplum şartlarında Naciye’nin ta kendisi olmaktır.
Başarılı Senaryo
Yönetimini, oyuncularını, kurgusunu takdir ettiğimiz filmin paralel evren sarmallarında ustalıkla gezinen senaryosu da Barış Pirhasan imzası taşıyor. Senaristin aynı dönemde yazmış olduğu başka senaryoların da Adı Vasfiye ve Amansız Yol gibi ses getiren filmlere ait olduğunu göz önüne alırsak, Aaahh Belinda’nın başarısının da bir sürpriz olmadığını kolaylıkla söyleyebiliriz.
Burçak Çerezcioğlu ve Diğer İsimler
Tüm bu yukarıda saydığım özelliklere, güzelliklere, sıra dışılıklara, orijinalliklere ek olarak filmin oyuncularından da bahsetmek gerekiyor. Müjde Ar, Macit Koper, Yılmaz Zafer, Güzin Özipek, İsmet Ay gibi başarılı isimlerin yanında ailenin kızı İnci’yi canlandıran küçük oyuncunun Mavi Saçlı Kız Burçak Çerezcioğlu olduğuna ve Serap’ın Naciye olarak gözlerini açtığı gece tiyatrodan çalışma arkadaşlarını bulmak için gittiği barda gözümüze takılan simaların Deniz Türkali, Serra Yılmaz, Meral Okay, Nur Sürer ve Zerrin Arbaş’a ait olduğuna dikkat çekmek istiyorum.
“Yani Hulusi, Sen Çocuk Ruhundan Hiç Anlamıyorsun!”
Orta sınıfa mensup ailelerin yaşantısını başarılı şekilde yansıtan filmde, aslında sabahtan akşama kadar işinde çalışıp, akşam evine geldikten sonra kendisini ailesine adayan, yorulmadan eşlerinin ve çocuklarının isteklerini yerine getirdikten sonra bir de akşamları kocalarına güzel, bakımlı, sağlıklı görünebilmek için uğraşan, kısacası mutluluklarını şampuanlarına borçlu, ipek gibi, yumuşacık, sıcacık saçları olan kadınların hikayesini izledikten sonra sanırım “o” kadına bakış açınız değişecek.
Ne de olsa hepimiz mutluluğumuzu şampuana borçluyuz!
Tımarhaneye geri mi dönsem acaba?