Fil'm Hafızası
  • ANASAYFA
  • HAKKIMIZDA
    • BİZ KİMİZ?
    • EKİBİMİZ
    • GÖNÜLLÜLÜK İLANLARI
  • FİLM ÖNERİLERİ
    • Aksiyon / Macera
    • Animasyon
    • Belgesel
    • Bilim Kurgu / Fantastik
    • Biyografi / Tarih
    • Drama
    • Erotik
    • Komedi
    • Korku / Gerilim
    • LGBTİ
    • Müzik / Müzikal
    • Romantik
    • Savaş
    • Suç / Gizem
    • Western
    We Live in Time (2024)
    Drama

    We Live in Time (2024)

    Selin Tanyeri
    3 gün önce
    Aniara (2018)
    Film Önerileri

    Aniara (2018)

    Nesrin Karadağ
    1 hafta önce
    Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku (2014)
    Film Önerileri

    Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku (2014)

    Büşra Soylu Küçükkaya
    1 hafta önce
    Click (2006)
    Film Önerileri

    Click (2006)

    Merve Çolak
    1 hafta önce
    Bölük Pörçük: Bir Tuncel Kurtiz Biyografisi (2025)
    Film Önerileri

    Bölük Pörçük: Bir Tuncel Kurtiz Biyografisi (2025)

    Tuba Büdüş
    2 hafta önce
    Eddington (2025)
    Western

    Eddington (2025)

    Serkan Kalender
    2 hafta önce
  • SİNEMA YAZILARI
    • 44. İstanbul Film Festivali
    • 25. İzmir Kısa
    • 31. Altın Koza
    • Analiz
    • Eleştiri – İzlenim
    • Liste
    • Özel Dosya
    • Röportaj
    Yalnızlıktan Yakınlığa: Fallen Leaves (2023)
    Eleştiri - İzlenim

    Yalnızlıktan Yakınlığa: Fallen Leaves (2023)

    Selin Tanyeri
    3 gün önce
    Çürüyen Düzenin Aynası: New Order (2020)
    Sinema Yazıları

    Çürüyen Düzenin Aynası: New Order (2020)

    Nesrin Karadağ
    1 hafta önce
    Polizei (1988): İki Coğrafya, Bir Beden
    Sinema Yazıları

    Polizei (1988): İki Coğrafya, Bir Beden

    Büşra Soylu Küçükkaya
    1 hafta önce
  • HABERLER
    Grand Prix Sahibi Sentimental Value Filminin Fragmanı Yayımlandı
    Haberler

    Grand Prix Sahibi Sentimental Value Filminin Fragmanı Yayımlandı

    Ahmet Ege Çakırel
    13 saat önce
    Yönetmen Villeneuve, Yeni James Bond’unu 3 Genç Aday Arasından Seçecek
    Haberler

    Yönetmen Villeneuve, Yeni James Bond’unu 3 Genç Aday Arasından Seçecek

    Can Turbay
    18 saat önce
    M3GAN 2.0’ın Yönetmeni Gerard Johnstone: “Bu Film Çok Daha Zorlayıcı”
    Haberler

    M3GAN 2.0’ın Yönetmeni Gerard Johnstone: “Bu Film Çok Daha Zorlayıcı”

    Evin Arslan
    1 gün önce
  • KISA FİLMLER
    Mattia Ahmet Minguzzi Belgeseli (2025)
    Kısa Filmler

    Mattia Ahmet Minguzzi Belgeseli (2025)

    Deniz Tolga Güneysu
    2 ay önce
    Lucky Fish (2022)
    Kısa Filmler

    Lucky Fish (2022)

    Ayşe Şimal Gürdamar
    10 ay önce
    Sousaphone (2019)
    Kısa Filmler

    Sousaphone (2019)

    Yiğit Aksan
    10 ay önce
  • SPOTIFY
    • Playlists
    • Podcasts
  • ETKİNLİKLER
    • Dinner Talks
    • Fil’m Hafızası Akademi
    • Keşfetmenin Keyfi
  • GALERİLER
    • BiReplik
    • Bunları Biliyor Muydunuz?
    • Etkinlikler
    • Hafızadan Çıkmayanlar
  • İLETİŞİM
No Result
View All Result
  • ANASAYFA
  • HAKKIMIZDA
    • BİZ KİMİZ?
    • EKİBİMİZ
    • GÖNÜLLÜLÜK İLANLARI
  • FİLM ÖNERİLERİ
    • Aksiyon / Macera
    • Animasyon
    • Belgesel
    • Bilim Kurgu / Fantastik
    • Biyografi / Tarih
    • Drama
    • Erotik
    • Komedi
    • Korku / Gerilim
    • LGBTİ
    • Müzik / Müzikal
    • Romantik
    • Savaş
    • Suç / Gizem
    • Western
    We Live in Time (2024)
    Drama

    We Live in Time (2024)

    Selin Tanyeri
    3 gün önce
    Aniara (2018)
    Film Önerileri

    Aniara (2018)

    Nesrin Karadağ
    1 hafta önce
    Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku (2014)
    Film Önerileri

    Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku (2014)

    Büşra Soylu Küçükkaya
    1 hafta önce
    Click (2006)
    Film Önerileri

    Click (2006)

    Merve Çolak
    1 hafta önce
    Bölük Pörçük: Bir Tuncel Kurtiz Biyografisi (2025)
    Film Önerileri

    Bölük Pörçük: Bir Tuncel Kurtiz Biyografisi (2025)

    Tuba Büdüş
    2 hafta önce
    Eddington (2025)
    Western

    Eddington (2025)

    Serkan Kalender
    2 hafta önce
  • SİNEMA YAZILARI
    • 44. İstanbul Film Festivali
    • 25. İzmir Kısa
    • 31. Altın Koza
    • Analiz
    • Eleştiri – İzlenim
    • Liste
    • Özel Dosya
    • Röportaj
    Yalnızlıktan Yakınlığa: Fallen Leaves (2023)
    Eleştiri - İzlenim

    Yalnızlıktan Yakınlığa: Fallen Leaves (2023)

    Selin Tanyeri
    3 gün önce
    Çürüyen Düzenin Aynası: New Order (2020)
    Sinema Yazıları

    Çürüyen Düzenin Aynası: New Order (2020)

    Nesrin Karadağ
    1 hafta önce
    Polizei (1988): İki Coğrafya, Bir Beden
    Sinema Yazıları

    Polizei (1988): İki Coğrafya, Bir Beden

    Büşra Soylu Küçükkaya
    1 hafta önce
  • HABERLER
    Grand Prix Sahibi Sentimental Value Filminin Fragmanı Yayımlandı
    Haberler

    Grand Prix Sahibi Sentimental Value Filminin Fragmanı Yayımlandı

    Ahmet Ege Çakırel
    13 saat önce
    Yönetmen Villeneuve, Yeni James Bond’unu 3 Genç Aday Arasından Seçecek
    Haberler

    Yönetmen Villeneuve, Yeni James Bond’unu 3 Genç Aday Arasından Seçecek

    Can Turbay
    18 saat önce
    M3GAN 2.0’ın Yönetmeni Gerard Johnstone: “Bu Film Çok Daha Zorlayıcı”
    Haberler

    M3GAN 2.0’ın Yönetmeni Gerard Johnstone: “Bu Film Çok Daha Zorlayıcı”

    Evin Arslan
    1 gün önce
  • KISA FİLMLER
    Mattia Ahmet Minguzzi Belgeseli (2025)
    Kısa Filmler

    Mattia Ahmet Minguzzi Belgeseli (2025)

    Deniz Tolga Güneysu
    2 ay önce
    Lucky Fish (2022)
    Kısa Filmler

    Lucky Fish (2022)

    Ayşe Şimal Gürdamar
    10 ay önce
    Sousaphone (2019)
    Kısa Filmler

    Sousaphone (2019)

    Yiğit Aksan
    10 ay önce
  • SPOTIFY
    • Playlists
    • Podcasts
  • ETKİNLİKLER
    • Dinner Talks
    • Fil’m Hafızası Akademi
    • Keşfetmenin Keyfi
  • GALERİLER
    • BiReplik
    • Bunları Biliyor Muydunuz?
    • Etkinlikler
    • Hafızadan Çıkmayanlar
  • İLETİŞİM
No Result
View All Result
Fil'm Hafızası
No Result
View All Result
Home Sinema Yazıları Röportaj

Banu Bozdemir ile Söyleşi

Gökhan Kalan Gökhan Kalan
11 yıl önce
Röportaj, Sinema Yazıları
Okuma Süresi: 8 min
0
0
Banu Bozdemir ile Söyleşi
Facebook'ta PaylaşTwitter'da PaylaşWhatsapp'ta Paylaş

SİYAD üyesi, sinema yazarı Banu Bozdemir ile artık asırlık çınar diyebileceğimiz sinemamızı konuştuk.

Bildiğiniz gibi Türkiye Sineması 2014 yılı ile birlikte 100. yaşını kutluyor. Asırlık sinema tarihimize baktığımızda, yıllar geçtikçe artan bir kalite ve başarıdan söz edebilir miyiz? Yoksa inişli çıkışlı bir grafik mi çiziyor sinemamız?

Bana yönetmen sineması sorulduğunda ben hala Yılmaz Güney’i ilk sıraya koyuyorsam, aslında o aşamaya hala gelinmediğini düşünüyorum. Onun tahtını sallayacak, onun bakış açısını geçebilmiş, senaryo ve yönetim anlamında ya da ülkenin politik ve sosyal düzeyine bakış anlamında onu geçmiş bir yönetmen çıkmamış ki. Benim hala ilk sıramda Yılmaz Güney var. Yılmaz Güney dışında da 60’larda, 70’lerde ve 80’lerde ara ara çok önemli dönemlerimiz var. Metin Erksan’ları, Lütfi Akad’ları, Atıf Yılmaz’ları, Şerif Gören’leri yok sayamayız.  90’ların başında ise tam anlamıyla içine kapandı Türk Sineması. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde yarışacak film bulunamıyordu neredeyse. Yedi film katılıyordu ki yedisi de birbirinden kötü. Festival yapmanın anlamsız olduğu yıllardı. O yıllardan sonra şu an baktığımızda durum çok daha iyi. Üretim arttı. 60 – 65 film başvurdu Altın Portakal’a geçen sene.

Nicelik olarak öyle, peki nitelik olarak da çok iyi bir yerde mi son dönem Türkiye Sineması?

1996 yılındaki Eşkıya’dan sonra Türk Sineması en parlak dönemlerinden birini yaşadı. Hem üretim hem de kalite anlamında. Ancak son yıllarda bir duraklama dönemine girdiğini söyleyebilirim sinemamızın. En son Altın Portakal’da 90’larda yaşadığım durumu yaşadım. Evet, evet son Antalya’da hepimiz yaşadık bu durumu. Kalite olarak çok düşük bir seviyede bulduk filmleri. Bu da Türk Sineması’nın duraklama dönemine girdiğini gösteriyor maalesef.

Bu duraklamanın nedenleri ne olabilir sizce?

 5 – 6 yıl önce Kürt Sineması’nın kendini aktif olarak ifade etmesiyle, genç ve ilk filmler diyebileceğimiz bir dönem başladı. O kadar güçlü bir biçimde girdiler ki sinemamıza. Söyleyecek çok şeyleri vardı toprakları adına, bunca yıldır yaşadıkları adına. Onların kazandırdığı bir ivme oldu ama şimdi biraz geri çekildiler. Söyleyeceklerini söylediler. Son birkaç yılda ise ortalık biraz ilk filmler mezarlığına döndü. İlk filmlerini çektiler ama devamını getiremediler. Bu yüzden Türk Sineması’nın bir ivme kaybettiğini düşünebiliriz.

Yeşilçam, Türkiye Sineması’nın neresinde? Sadece ticari veya nostaljik olarak mı bir önemi var? Yoksa sanatsal yönden son dönem Türk Sineması’na yansımaları oluyor mu?

 Yeşilçam nedense yeni dönem sinemamızda unutturulmak isteniyor. Genç ve yeni yönetmenler arasında takdir gördüğünü düşünmüyorum. Bir şekilde Yeşilçam’dan uzaklaşmaya çalışıyorlar. Ama bence Yeşilçam, ülke sinemasının yapıtaşıdır, nasıl ayırabiliriz ki?  Hala insanlar en fazla Yeşilçam filmlerini izlerken etkileniyorlar. O ciddiye almayanların bile etkilendiğini düşünüyorum aslında. Bazı şeyleri modernize etmek adına göz ardı ediyoruz. Rus Sineması’na Fransız Sineması’na öykünmemiz, kendi sinemamıza öykünmemizden fazla. Ulusalcı düşünmüyorum, önce bizim sinemamız da demiyorum. Tabi tüm akımlardan etkilenmeli bir yönetmen, Alman Sineması da etkileyebilir. Ama bu kendi sinemanı yok saymanı gerektirmez diye düşünüyorum. Yeşilçam bence şu an nostaljik olarak devam ediyor. Son dönem Türk Sineması’na bir etkisinin olduğunu söyleyemeyiz.

Sinemamızın 100 yıllık tarihinde bıçak gibi kesilen bir ara varsa o da şüphesiz 12 Eylül darbesi. Peki, 12 Eylül’le yüzleşebilen filmlerimiz var mı? Ya da yüzleşebilenler bir Costa Gavras veya Güney Amerika darbe filmlerinin başarısına ulaşabildiler mi?

Bu soruyu sorduğun an aklıma pek az filmin gelmesi başarısız olduğunu gösteriyor aslında. Çok geç başladı 12 Eylül’ü konu alan filmler ve o dönem dahi darbenin bahsinin geçmesi yasakmış gibi algılandı. Gerçi belirli bir zaman geçmesi de gerekiyor, geriye dönüp onun yansımalarına bakmak gerekiyor. “Gezi direnişi üzerine bir şey yapmayı düşünüyor musunuz? ” diye sorduğumuz yönetmenler  “biraz zaman geçmesi, yolunu çizmesi gerekiyor” diyorlar. Darbenin üzerinden ise neredeyse 40 yıl geçti. Ama aklıma ilk etapta sadece, Eylül Fırtınası (1999),  Eve Dönüş (2006) , Beynelmilel (2006) ve Ses (1986)  geldi. Çok fazla hesaplaşıldığını düşünmüyorum. Belki de acıları hatırlamak istemedi, sünger çekti yönetmenler.

Her sinema kendi ülke tarihinden de beslenir. Türkiye Cumhuriyeti’nin bir utanç tarihi var. Sivas, Maraş, Çorum katliamları, 6 – 7 Eylül olayları, 1915 ve Dersim katliamları,  Mübadeleler, varlık vergileri, suikastlar, faili meçhuller, Uludere… Bunlar da pek sinemamızı ilgilendirmedi sanki. Ne dersiniz?

6 – 7 Eylül olayları dokuz on yıl önce  Güz Sancısı (2008) ile gelmişti perdeye. O da başarılı bir örnek değildi. Hem sayı olarak az, hem de tatmin edici örnekler çıkmıyor. Varlık vergisine Salkım Hanımın Taneleri (1999) değindi ama mesela Sivas Katliamı yok sinemamızda. Belgesel olarak var, Menekşe’den Önce (2013) çekildi geçen sene. Saklı Hayatlar (2010), Alevi kız – Sünni erkek aşk hikayesinin arka planında kullandı Çorum Katliamı’nı.  Maraş Katliamı’na da Babamın Sesi (2012) değindi. Hepsi o kadar.

Böyle az olmasının sebebi için ne diyebiliriz? Korku veya çekinme olabilir mi?

Dramatize edebilecek bakış açısından yoksunuz bence. Ama korku ve baskılanma da var. Acı şeyleri tekrar yaşamama ve yaşatmama hali de olabilir. Yine de bazı yönetmenlerimizden beklerdim. Mesela Zeki Demirkubuz. O da insanın iç dünyası ile ilgili filmlerle yetindi. Ben aslında yönetmenlerin o konuyu oradan çekip çıkartamadıklarını düşünüyorum. Karakter çıkartamıyorlar. Aziz Nesin’in itfaiye merdivenindeki halinden bile oturup öykü yazarım ben. O kadar trajik ki… Biz bunu öyküleyemiyorsak drama eksik. Estetik duygusunun da çok fazla yerleşmediğini düşünüyorum sinemamızda. Ağır bir eleştiri oldu ama o yüzden belgeselle sınırlı kalıyoruz.

O zaman başta söylediğinize gelelim. Kürt Sineması bu bağlamda bunu daha iyi başardı diyebilir miyiz?

Evet, onlar daha cesur çıktılar belki de. Güçlü filmler yaptılar ama onların da teknik yoksunlukları vardı ne yazık ki.

Utanç tarihini geçtim, kendi resmi tarihini de başarılı ve önemli bir filmle anlatamadı Türk Sineması. 70’li yıllar Atatürk filmi tartışmaları ile geçti. Ama tam anlamıyla önemli ve başarılı bir film yapılamadı. Fetih 1453’ün gişe başarısından sonra bu yöne bir eğilim olabilir mi?

Aslında var çekilmiş filmler. Cumhuriyet (1998), Veda ( 2010). Ama önemli prodüksiyonlar değildi. Fetih 1453 (2012)  bu bakımdan farklı. Ciddi para harcanmış büyük bir prodüksiyondu. Ancak onun da içerikle ilgili sıkıntıları vardı. Konu yok, prodüksiyona yığılmış bir güç gösterisi var. Bana göre Türk Sineması komedi türünden devam eder. Son yıllarda gişe başarısı denilince yine de öncelikli olarak akla komedi filmleri geliyor.

O zaman tür üzerinden gidelim. Türk sineması hangi türlerde dünya sinemasını yakalamaya daha yakın. Hangi türlerde çok gerideyiz?

Mesela bilim kurgu ve animasyon türlerini Türk Sineması için şimdilik imkansız kabul edebiliriz. Çocuk filmleri de diplerde. Korku ise aslında çok fazla sayıda çekildi. Deneniyor hala korku sineması .Ama bizim ‘korku’larımız kimi zaman korku ile komedi arasındaki sınırı geçemiyor. Korkunç olamadığı için bir süre sonra gülünçleşiyor, yapılamayan efektler yüzünden. Ama bizimkiler iddialı çekmeye devam ediyorlar. (gülüşmeler) Bir damar yakaladılar cinler perilerle ve bir korku sineması yarattılar. Politik sinemada da zayıf olduğumuzu düşünüyorum ama buna Kürtler itiraz edebilir.

Gişede komedi, sanatsal sinemada da dram türünün öne çıktığını düşünüyorum. Minimal kasaba, taşra hikayeleri de sanat filmlerinin bulduğu damar oldu. Bir de festival için film çekmek gibi bir durum ortaya çıktı. Ödenen ödüllerin miktarı göz kamaştırıcı. 40 bin liraya çekilen bir film, 350 bin liralık ödül alabiliyor. Bu, sırf festivale yollamak için çekilen filmler dramanın da ayarını bozdu biraz. Çünkü bu türde çok kötü filmler de çekildi.

Konu açılmışken festival filmlerine girelim. 60 film başvuruyor. Katılan 10 – 12 filmin bile gişedeki hali ortadayken diğer filmlere ne oluyor?

Çekilmesi güzel bir şey, çekilmesini destekliyoruz ama seyirci ile buluşmadığı sürece anlamlı olduğunu düşünmüyorum. Bazı yönetmenlerimiz diyor ya “Buluşmasa da olur, ben kendim için çekiyorum.” Bunun doğru bir düşünce olduğunu sanmıyorum.

Vizyon şansı bulan festival filmlerinin de izlenirliliği ortada. Tabi bir ticari film başarısı beklenmez ama yine de makasın bu kadar açık olması normal mi? 6.5 milyon kişi tarafından izlenen filmin olduğu yerde, Altın Portakal ödüllü film 12 bin kişi tarafından izlendi mesela.

Bu artık normalleşti. Seyirci, festival filmine gittiğinde keyif almadığını görüyor. Sanatsal dediğimiz sinema herkese hitap etmez – etmesin de zaten-. Onlar da on binli bir kategoriye razı olmak durumunda oluyorlar. Seyirci bu festival filmleri bombardımanından kustu ve gitmek istemedi. Hatta bazı yönetmenler seyirciyi korkutmamak için Cannes veya Antalya amblemlerini afişe koymasak mı acaba diye söylerler. (gülüşmeler)  Seyirciyi suçlayabilir miyiz? Evet, suçlayabiliriz de. Bir bakıma kendilerini biraz zorlamalarını bekleyebiliriz. Sevebilir de, kendinden bir şeyler de bulabilir. Ama kötü örnekler üst üste gelince seyirci dediğim gibi kustu ve reddetti. Ödüllerin de gişeye hiçbir etkisi olmuyor. 10 bin barajını 20 binlere bile taşıyamıyor.

Peki, ticari filmler arasındaki rekabette hangi özellik ön plana çıkıyor? Oyuncuların gişeyi etkilediğini söyleyebilir miyiz?

Evet, bunu söyleyebiliriz, hala yetmişli yıllardaki kadar olmasa da. Özellikle komedide karakter ön plana çıkıyor. Mesela Recep İvedik veya Cem’in (Yılmaz) tiplemeleri. Televizyonda ünlü olmuş oyuncuların da gişeye etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Düğün Dernek’te olduğu gibi.

Televizyon ülkeye ilk olarak girdiğinde, bunun en büyük negatif etkisi sinemaya oldu. Sinema salonları boşaldı. Televizyon, özellikle de diziler günümüzde ikinci altın çağını yaşıyor. Ama bunun sinemaya olumsuz bir etki yaratmadığını söyleyebiliriz. Hatta belki de bu sefer pozitif bir katkısı var.  Bu tespite katılır mısınız?

Evet, televizyon dünyasında dönen paralar sinema için kaynak da oluyor, bu önemli. Televizyonla sinemanın komedi bazında etkileşimde olduğunu düşünüyorum. Orada yaratılan tiplemeler, sinemaya uyarlanabiliyor ve izleyicisi peşinden geliyor. Ama bu başarının sadece komedi türünde olduğunu düşünüyorum.

banu bozdemir2

 Türkiye Sineması’nın en önemli sorunu desem ne dersiniz?

Senaryo. Kesinlikle senaryo diyebilirim. Bir şekilde estetize duygusunun eksik olduğunu düşünüyorum bizim senaryolarımızda. Aktaramama sorunu var. Güçlü bir senaryo yazamıyoruz galiba. Bu da tabi, dolaylı olarak oyunculuğa da etki ediyor, filmin dramasına da etki ediyor, tekniğine bile etki ediyor.

Biraz da gelecekten söz edelim. İlk filmler çöplüğü dediniz. Peki, yarına kimler kalacak? Hangi genç yönetmenlerin lokomotif olabileceğini düşünüyorsunuz?

Özcan Alper diyebilirim. Sonbahar çok iyiydi ama ikinci filminde aynı başarıyı yakalayamadı. Üçüncü filmini ne zaman çekebilecek belli değil. Kültür Bakanlığı ödenekleri de azalttı. Büyük bir kaynaktı ve buradaki kısıtlama genç sinemacıları zorlayacak. Emin Alper’den umutluyum. Onun da ikinci filmi ödenek alamadı.

Son olarak yarınlarda Türkiye Sineması’ndan neler bekliyorsunuz?

Yarınlar için yeni isimlere ihtiyacımız var. İkinci bir Nuri Bilge Ceylan istemiyoruz aslında. Nuri Bilge Ceylan filmlerini, biz o çektiği için sevdik. Taklitleri yerine, tamamen kendi tarzını yaratmış, yeni isimlere ihtiyacı var Türk Sineması’nın. Bir de yarınlar için Kürt yönetmenlerden de komedi filmleri bekliyorum. Kürt sinemasının üstündeki acı, atılmaz belki ama onların da biraz daha rahatlaması lazım.

Bundan sonrası için, ne tamamen sinema boyutunu atlayıp gişeye odaklanmış filmler, ne de seyirciden kendini soyutlamış kimseyi takmayan filmler görmek istiyorum. Orta yol dediğimiz, sanat kaygılı ama izleyiciye de ulaşan filmler yarının Türk Sineması için en önemli gereklilik.

 

 

Gökhan Kalan

1978 İstanbul doğumlu. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Tv - Sinema mezunu. Türk Sineması’na ayrı bir merakı var.

Etiketler: anasayfabanu bozdemirgökhan kalankürt sinemasıpolitik filmlerroportajTürk Sinemasıyeşilçamyılmaz güney
Gökhan Kalan

Gökhan Kalan

1978 İstanbul doğumlu. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Tv - Sinema mezunu. Türk Sineması’na ayrı bir merakı var.

YazarınDiğer Yazıları

    Kader : Aşk için ölmeli aşk o zaman aşk…

    Kader : Aşk için ölmeli aşk o zaman aşk…

    3 Ekim 2014
    Bir Hayal Kırıklığı Fotoğrafı: Selamsız Bandosu

    Bir Hayal Kırıklığı Fotoğrafı: Selamsız Bandosu

    7 Ağustos 2014
    Bizim Büyük Çaresizliğimiz

    Bizim Büyük Çaresizliğimiz

    3 Ağustos 2014
Sonraki Yazı
The Last Black Sea Pirates (2013)

The Last Black Sea Pirates (2013)

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Editörün Seçtikleri

Ölümü İmgelemek: The Shrouds (2024)

Ölümü İmgelemek: The Shrouds (2024)

İpek Ömercikli
1 Haziran 2025

All Quiet On The Western Front (2022)

Psycho Therapy: The Shallow Tale of a Writer Who Decided to Write About a Serial Killer (2025) Üzerine

Nesrin Karadağ
17 Mayıs 2025

Zamansız, Yersiz, Ama Bize Dair: David Lynch’in Ardından

Zamansız, Yersiz, Ama Bize Dair: David Lynch’in Ardından

Fil'm Hafızası
2 Nisan 2025

81. Venedik Film Festivali’nden İzlenimler

Hegemonyayı Öldürmek: Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri (2024)

Tülay Işık Kalafat
8 Mart 2025

Foucault’un Biyo-İktidar* Perspektifinden Atwood’un Feminist Üstopyası: The Handmaid’s Tale (2017-…) -1

Foucault’un Biyo-İktidar* Perspektifinden Atwood’un Feminist Üstopyası: The Handmaid’s Tale (2017-…) -1

Tuba Büdüş
21 Temmuz 2024

  • Biz Kimiz?
  • Gizlilik Politikası
  • KVKK
  • Çerez Politikası
  • İletişim

Fil'm Hafızası © 2023

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Hakkımızda
    • Biz Kimiz?
    • Ekibimiz
    • Gönüllülük İlanları
  • Film Önerileri
    • Aksiyon / Macera
    • Animasyon
    • Belgesel
    • Bilim Kurgu / Fantastik
    • Biyografi / Tarih
    • Drama
    • Erotik
    • Komedi
    • Korku / Gerilim
    • LGBTİ
    • Müzik / Müzikal
    • Romantik
    • Savaş
    • Suç / Gizem
    • Western
  • Sinema Yazıları
    • 44. İstanbul Film Festivali
    • 25. İzmir Kısa
    • 31. Altın Koza
    • Analiz
    • Eleştiri – İzlenim
    • Liste
    • Özel Dosya
    • Röportaj
  • Haberler
  • Kısa Filmler
  • Spotify
    • Podcasts
    • Playlists
  • Etkinlikler
    • Dinner Talks
    • Fil’m Hafızası Akademi
    • Keşfetmenin Keyfi
  • Galeri
    • BiReplik
    • Bunları Biliyor Muydunuz?
    • Etkinlikler
    • Hafızadan Çıkmayanlar
  • İletişim

Fil'm Hafızası © 2023

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Create New Account!

Fill the forms below to register

All fields are required. Log In

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In