Ülkemizde Çevreyolu adıyla gösterilen Sacro GRA’nın esin kaynağı olarak bizzat yönetmeni tarafından işaret edilen Görünmez Kentler (1972) kitabında Italo Calvino, bir kenti kent yapanın kapladığı alanın ölçüleri ile geçmişinde olup bitenler arasındaki ilişki olduğunu söyler. Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan kazanan ilk belgesel olma ünvanına sahip Sacro GRA, Calvino’nun bu fikrini haklı çıkarmak istercesine, Roma’nın çevresini dolaşan 70 km’lik dev otoyolu ve hayatını bu otoyolun çevresinde geçiren insanları konu alıyor.
Farklı mesleklere ve sosyal statülere sahip bu insanların hayatlarını birbirine bağlamak ve bu bağlantıdan sosyopolitik bir çıkarım yapmak için yönetmen Gianfranco Rosi’nin hiçbir çaba sarf etmemesi dikkat çekici. Filmde, bireylerin hayatlarından sıradan kesitler sunulurken, aralara görüntüleri yerleştirilen bu devasa otoyol, onları yaklaştırmak yerine tam tersini yapıp, insanları birbirlerinden uzaklaştırıyor. Çok farklı insanlar, benzer mekânlarda, birbirlerinden tamamen farklı hayatlarını yaşarken mesafeler açılıyor ve Roma, sakinlerinin birbirleriyle temas edemediği kocaman, duygusuz bir kente dönüşüyor.
Son olarak şunu eklemek istiyorum: Bilinçli olarak dramatik yapıdan mahrum bırakılmış bir belgesel olan Sacro GRA’nın finalinde yapılan hamleyle içine katılan güçlü sinema duygusu sadece beni etkilememiş olacak ki bu sene festival kapsamında izlediğim sekizinci filmde ilk kez kapanış jeneriğine seyircilerin alkışlarının eşlik ettiğine tanık oldum.