Ufak Hakikatler (2014-2015), İstanbul Modern’in kendisinin 10., sinemamızın ise 100. yılı dolayısıyla -İstanbul Kalkınma Ajansı’nın da katkılarıyla- gerçekleştirdiği beş kısa filmden oluşan özel bir proje. Yakın dönemde ses getiren uzun metrajlı filmlere imza atmış yönetmenlere çektirilen bu kısa filmlerin her biri, sinemamızın farklı bir yönüne dokunuyor.
Emre Akay’ın yönettiği Bizans Oyunu (2014) çok karmaşık bir film. Bunun bilinciyle çekilmesine rağmen işin ucunu fazlasıyla kaçırdığını söyleyebiliriz. Akay ve senarist Deniz Cuylan’ın kendilerini oynadıkları ve filmde de bizzat dillendirdikleri üzere Adaptation. (2002) ve Inception (2010) konseptlerinin birleşimi üzerinden tarih soslu Türk aksiyonlarına, Yeşilçam melodramlarına ve biraz da avantür filmlerine göndermelerde bulunuyor. Filmin teknik yönden -bilhassa sanat yönetiminin- çok başarılı olduğunu ekleyelim.
Geçen yıl Mavi Dalga (2014) ile kendilerinden söz ettiren Zeynep Dadak ile Merve Kayan ikilisinin yönettikleri Şimdi, Herkes (2015), kalabalık arkadaş grupları bir araya gelince sıklıkla oynanan vampir-köylü oyunu üzerinden ilerliyor. Beş okçu arkadaşın, antrenman sonrası oynadığı bu oyunu izlediğimiz film; manipülasyon, ikna kabiliyeti ve masumiyet kavramları üzerine dingin bir belgesel-deneme.
Resmi tarihimiz yalanlarla doludur, bilindiği gibi. Bugün kanıksadığımız bir sürü olay aslında hiç yaşanmamıştır. Doğal olarak sinemamızın tarihi de böyledir, üstelik milat noktası başta olmak üzere. Küçük adımlarla kendilerini geliştiren yönetmen ikilisi Melik Saraçoğlu ile Hakkı Kurtuluş’un çektiği Müjdeler Var Yurdumun Toprağı Taşına, Erdi Sinemam 100 Şeref Yaşına! (2015), ilk Türk filmi olduğu söylenen Ayestefanos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı‘nın (1914) durumunu en ince ayrıntısına kadar inceliyor. Altan Erkekli’nin de keyifli seslendirmesiyle bir süre sonra bir kahkaha bombardımanına dönüşen belgesel, hedefini her anlamda on ikiden vuruyor. Teknik açıdan da, bilgilendirme açısından da, seyir keyfi açısından da harika bir eser. Sadece bu projenin değil, son zamanların da en iyi kısa filmi!
Şimdiki Zaman (2012) ile çok farklı bir uzun metraja imza atan Belmin Söylemez, sinemaya adım atmasını sağlayan ünlü kadın yönetmen Bilge Olgaç’ı kendi bakış açısından anlatıyor. Bilge ve Öğrencisi: Bir Reji Asistanının Günlüğü (2015) Yeşilçam döneminin sonlarına, bu dönemde yönetmenliğe ve en önemlisi sektörde kadın olmaya dair bir belgesel. Samimiyeti hiçbir zaman elden bırakmayan Söylemez, başarılı bir kurguyla seyirciyi kolaylıkla avucuna almayı başarıyor. Sinemaseverlerin, bilhassa bu sektörde çalışanların (ve sektöre adım atmayı düşünenlerin) izlemesi gereken bir yapım.
Projenin son yapımı ise ilk filmi Zerre (2012) ile sinemaseverlere ismini öğreten Erdem Tepegöz’ün. Mutlu Son (2014) başrolün yönetmenin yatağından geçmesi, sinemacıya kız verilmemesi, figüranların acınası durumu gibi sinemamıza ait çeşitli klişelere kısa kısa dokunan bir saygı duruşu filmi. Parçalı yapısının getirdiği dezavantaja rağmen samimi atmosferini korumayı başarıyor.