“1842 Mayısında Regent’s Park Hayvanat Bahçesi’ni ziyaret eden Kraliçe Victoria günlüğüne Kalküta’dan gelmiş bir orangutan gördüğünü yazmıştı: “Çayını fincana döküp içmeyi harika bir şekilde beceriyor, ama bu insani görüntüsü hiç de hoş değil, çok rahatsız edici.” (Bu satırları okuyunca kendimi Holiday Inn’in odalarına benzeyen bir kafese kapatılmış olarak düşündüm, kafesin ortasında bir kapak açılıyor ve günde üç öğün yemeğim geliyordu, televizyon izlemekten başka yapacak bir şeyim yoktu, işte ben o kafesteyken etrafımda bir grup zürafa toplanmış bana bakıp kıkırdıyorlar, beni kameraya çekiyorlar, kocaman dondurmalarını yalarken birbirlerine boyumun ne kadar kısa olduğunu söylüyorlardı.)”*
Yakın dönemde Quebec sinemasından çıkan en yetenekli yönetmenlerden biri olan Denis Côté’nin altıncı uzun metrajlı çalışması Bestiaire, insanlar ve hayvanlar arasındaki ilişkiyi; bakmak, görmek hatta farkında olmak hâlleri üzerinden kendine has bir üslupla izleyiciye sunuyor.
Film, bahsettiğimiz bu ilişkiye doğrudan bir bakışla, dört öğrencinin, eskiz çalışmaları için doldurulmuş bir hayvanı farklı açılardan çizmelerine odaklanarak başlıyor. Bu sahneyle John Berger’in “Niçin hayvanlara bakıyoruz?” sorusunu da yanımıza alarak belgeselini bir bakıma epigrafla açıyor Côté. Film boyunca hayvanları, yaşadıkları ortamla beraber gözlemleme şansını yakalıyoruz. Hatta dolduruluşlarına da tanık oluyoruz. Biz hayvanları izlerken onlar da bizi izliyor. Belki de birbirimizi bir şeylere benzetmeye ya da bir şeylerle özdeşleştirmeye çalışıyoruz. İşte Bestiaire‘yi özgün kılan belgesel perspektifi de burada devreye giriyor. Sınırlar çizmeden, yol göstermeden, insanları ve hayvanları birbirine yakınlaştırıyor. Sertliğini, sakinliğiyle sağlıyor.
Sundance, Berlin gibi prestijli film festivallerinde gösterilme şansı da bulan Bestiaire, hem Denis Côté ile tanışmak hem de farklı tonda bir belgesel izlemek için iyi bir fırsat.
*Alain de Botton, Görmek ve Fark Etmek, Sel Yayıncılık, İstanbul, 2008, s. 32.
Filmin Künyesi:
Yönetmen: Denis Côté