Yıllardır süregelen “ırkçı Hollywood” suçlamaları bu ay vizyona giren iki filmle birlikte tekrar gündeme geldi.
2 Ekim’de ülkemizde gösterime giren bilimkurgu filmi The Martian(Marslı)’nın ünlü yönetmeni Ridley Scott, filmin uyarlandığı Andy Weir imzalı romanda Asya kökenli olan iki karakterin filmde İngiliz ve Kanadalı aktörler tarafından canlandırılması sebebiyle ırkçılık suçlamalarıyla karşı karşıya kaldı. Geçtiğimiz yıl ise Ridley Scott’un Exodus: Tanrılar ve Krallar filminde Mısırlı kahramanların rollerini Arap olmayan oyuncular oynamıştı. Eleştirilere Scott veya yapım şirketinden henüz bir yanıt gelmedi.
Bu ay ABD’de vizyona giren Pan(Joe Wright) filminde ise Kızılderili bir kahramanın ünlü ve beyaz oyuncu Rooney Mara tarafından oynanması büyük tepki aldı. Hatta bunun üzerine internet üzerinden başlatılan “Farklı renklerden karakterleri oynamaları için beyaz oyunculara rol vermeyin!” sloganlı imza kampanyasında 100 bine yakın imza toplandı.
Diğer örnekler; 2013’te Lone Ranger filminde Kızılderili karakteri Johnny Depp’in oynaması ve Pers Prensi: Zamanın Kumları adlı filmde İsveç ve Yahudi kökenli başrol karakteri Jake Gyllenhaal’ın oynaması tepki almıştı.
2008 yapımı Tropic Thunder filminde siyahi karakteri yine ünlü ve beyaz oyuncu Robert Downey Jr.’ın siyaha boyanarak canlandırması bu söylemlerin en büyük dayanaklarından.
Siyahi yönetmen Steve McQueen‘in çektiği ‘12 Yıllık Esaret‘ filminin ve Meksikalı yönetmen Alfonso Cuaron’un 2014 Oscarları’ndan ödülle ayrılması, Hollywood’un ırkçılığının kırılmaya başladığına dair bir işaret olarak görülmüştü. Ancak Guardian gazetesi yazarı Steve Rose’a göre ırkçı yaklaşım bitmedi, animasyon film dünyasına doğru ilerledi. Rose, kötü karakterlerin ağırlıklı olarak Meksikalılardan oluştuğuna(Despicable Me) ve sadece beyaz karakterlere yer verilen Frozen’ın Oscar almasına dayanarak bu yaklaşımın devam ettiğini ifade etti.
Irkçılık Konusunu Ele Alan Bazı Filmler;
1. The Birth of a Nation (D.W. Griffith -1915)
2. To Kill A Mockingbird (Robert Mulligan -1962)
3. Do the Right Thing (Spike Lee -1989)
4. Malcolm X (Spike Lee -1992)
5. American History X (Tony Kaye -1998)
6. Schindler’s List (Steven Spielberg -1993)
7. The Green Mile (Frank Darabont -1999)
8. This Is England (Shane Meadows -2007)
9. La Vita E Bella (Roberto Benigni -1997)
10. The Help (Tate Taylor -2011)
Bu noktada karakterler beklenildiği gibi farklı ırklardan seçilseydi, filmler bu kadar izlenir miydi bunu sorgulamak gerek sanırım. Yeteneklerini ispatlamış, dünyada tanınan oyuncuları tercih ettikleri için yönetmenleri bu kadar suçlamak doğru mudur?
İçselleştirilmiş ırkçılık yüzünden beyaz ırk en güzel en karizmatik ve en akıllı taraf oluyor. Amerika ve dünya artık beyazların sanat tekelini kırmaya başladı. Tek sorun bilinçlerde yerleşmiş olan ırkçı kalıpların yok edilmesi. Pozitif ayrımcılık yapılmasını savunmuyorum tabiki de bunları söylerken. Klişeleşmiş rollerin ırklara yüklenmesi artık sona erdirilmeli. Eğer bu sona erdirilire kapitalist sisteme bir zarar gelmez merak etmeyin. Filmler zarar elde etmez. Daha fazla kar elde edip sisteme daha çok bağımlı yaparsınız insanları.
Tropic Thunder filminde Robert Downey Jr. ın canlandırdığı karakterin tüm esprisi beyaz bir aktörün siyah bir karakteri canlandırması aslında.Burada rolleri için çok fazla fiziksel değişime uğrayan aktörlere gönderme olması için böyle absürt bir karakter yaratılmıştır.Bu filmin diğerlerinden ayrı tutulması gerekir bence…