Özcan Alper’in 11 Aralık’ta vizyona girecek son filmi Rüzgârın Hatıraları (2015), 52. Uluslararası Antalya Film Festivali’nde (Altın Portakal) En İyi Müzik Ödülü’nü Kalandar Soğuğu (2015) ile paylaşırken; En İyi Görüntü Yönetmeni Ödülü’nün de sahibi oldu. Bu ödüller daha izlemeden bize Rüzgârın Hatıraları hakkında çok şey söylüyor ancak film sadece muhteşem görüntüler ve müziklerden oluşmuyor. Bu ödüller, Özcan Alper’in üçüncü uzun metrajında, kendi sinemasının üzerine koyarak ne kadar ilerlediğinin de bir göstergesi. Ayrıca görüntü yönetmenini değiştirmiş olması kimileri tarafından olumsuz eleştiriler almasına sebep olmuşsa da işe yaramış gözüküyor. Görüntü yönetmeni Andreas Sinanos’a verilen malzeme ile her sahnenin bir tabloya dönüşmesini olanaklı kılan şüphesiz Özcan Alper’in imzaları; sonsuz derinlik, yansımalar, portreler, çerçeveler…
Film II. Dünya Savaşı sırasında, 1943 yılının erken dönemlerinde, İstanbul’da başlıyor. Aram’ı (Onur Saylak) Türkçe-Ermenice dergi çıkaran, aynı zamanda çevirilerle boğuşan ve resim yapan bir karakter olarak karşımızda buluyoruz ve takip ediyoruz. Dönemin şartlarında devlet mekanizması ve toplum, azınlıklara olan tepkisini farklı yollardan uygulamaya koyuluyor. Bundan Ermeni azınlığına mensup biri olarak Aram da etkileniyor. Aram, baskılar altındaki hayatı tehlikeye girince kaçmak için yola çıkıyor. Ancak Aram, Rusya’ya geçmek isterken sınırdaki bir dağ köyünde sıkışıp kalıyor. Tam olarak da filmin hikâyesine konu olan, teması ile mükemmel bir uyum sağlayan bu “aradalık” hissi başarılı bir şekilde ele alınıyor. Olaylar, evlerine sığındığı Mikail (Mustafa Uğurlu) ve Meryem’in (Sofia Khandemirova) çevresinde olgunlaşıyor.
Özcan Alper’in hayata dönüş operasyonlarını konu edinen Sonbahar (2008), ardından faili meçhullerle ilgilenen Gelecek Uzun Sürer (2011) ile amaçladığı takdire şayan, toplumsal belleğe ait problemleri ele alma gayreti bu filmi ile devam ediyor. Ancak diğer yandan Rüzgârın Hatıraları bağlamını bulamamış ya da bu bağlamı karıştırmış hissini veriyor. Konu olarak Yahudi Soykırımı’nı ele alan filmlerin imajları ile Rüzgârın Hatıraları filminin imajları büyük ölçüde benzerlik gösteriyor. Ermeni meselesinin tehcir boyutunu ele alırken, kendisini zaman dilimi olarak II. Dünya Savaşı dönemine konumlandırması ve bahsettiğimiz benzer imajlar bize, iki olayın da aynı potada değerlendirilmesi gibi analizi acemice yapılmış bir yöntem izlendiğini gösteriyor. Sinemamızda geçmişle hesaplaşan, toplumsal belleğe ışık tutan bu kalitede filmlerin azlığı söz konusu olunca Rüzgârın Hatıraları görülmeye değer.
Gözlerini yum çocuğum şiirini bulamıyorum:(
Rıfat Ilgaz’ın ‘Saklambaç’ adlı şiirinin bir mısrasında bulacaksınız.