Infinitely Polar Bear (2014), yönetmen Maya Forbes’un kendi yaşamından yola çıkarak çektiği bir film olma özelliğini taşıyor. Cam (Mark Ruffalo), manik depresif ve bipolar bozukluğu olan evli, iki çocuk babası bir adamdır. Hastalığı nedeniyle bir süre akıl hastanesinde kalan Cam, oradan çıktığında biri siyahi diğeri beyaz olan iki kızına bakmak ve tüm bunların yol açtığı sosyal sorunlarla uğraşmak zorunda kalacaktır. Cam’in eşi Maggie (Zoe Saldana) ise kızlarını babalarıyla bıraktıktan sonra daha iyi bir hayata sahip olabilmek için eğitim almak üzere New York’a gidecektir. Anne ile baba rollerinin, hayatlarında tersine döndüğünü gören Amelie (Imogene Wolodarsky) ve Faith’in (Ashley Aufderheide) bu duruma adapte olmaları hiç de kolay olmayacaktır. Babalarını çoğu zaman kendilerinden daha çocuk olarak bulan küçük kızlar, bazen kendilerini babalarına ebeveynlik taslarken bulacaklardır. Kurdukları yeni yaşamlarında, kaosun içinden kendilerine bir düzen yaratan Stuart ailesi, aile kavramı ve ailenin sosyal çevredeki yeri üzerine yeniden düşünmenize neden olacak. Yönetmen Maya Forbes’un gerçek hayatta babası olan Cam’in, Wes Anderson’a Rushmore (1998) filmindeki Bill Murray’li asansör sahnesine dahi ilham verdiği bilinenler arasında.