İran’da bir rehabilitasyon merkezinde geçen belgesel, çocuk yaşta olan ve toplum tarafından suç işlemeye yöneltilen kızların topluma kazandırılma sürecini anlatıyor. Bu topluma kazandırılma süreci, kazandırılmaktan çok, kızlara durumlarının zorla kabul ettirilmesinden ibaret oluyor. Aileleri tarafından değer görmeden yetiştirilen, başlarına gelen kötü olaylardan yine kendilerinin suçlandığı, ailelerinden hiçbir manevi destek veya koruma alamayan bu çocuklar çareyi kaçıp sokağa düşmekte, ailelerini öldürmekte ya da evlenmekte buluyor. Suçlu olduklarına dair bir çeşit maske takınsalar ve sokak hayatının bir parçasıymış gibi davransalar da, aslında aile sevgisine muhtaç birkaç çocuktan ibaret oldukları belgeselin en çarpıcı anlatım ögelerinden biri. Belgeselin yönetmeni Mehrdad Oskouei’nin sorularını yönelttiği rehabilitasyon merkezinde kalan çocukların konuşmalarından da bu sonucu rahatlıkla çıkarabiliyoruz. Dini ibadetlerini yaptırmak amacıyla oraya gelen hocaya karşı dahi tüm cesaretleriyle dini sorgulayabilen kızlar, ailelerinin değişmesini ve yalnızca onlar tarafından sevilmeyi isterken geri kalan herkes sorunları çözmek yerine kabullenmeye teşvik ediyor. Psikolojik açıdan izlemekte zorlanacağınız Starless Dreams belgeselinde, empati yeteneğinizin sınırlarına ulaşacak ve duygularınıza hakim olamayacaksınız.