A Very Long Engagement (2004), kendisini Amelie (2001), Delicatessen (1991), The City of Lost Children (1997) gibi filmlerle tanıdığımız Jean-Pierre Jeunet’nün Amelie’den sonra koltuk başına oturduğu bir başka epik film. Filmografisi boyunca geliştirdiği kendine özgü absürt komedi anlayışı, renkleri masalsı bir anlatım paralelinde kullandığı görselliği, set, kostüm ve makyaj tasarımının karikatürize abartıcılığıyla Jeunet, modern sinemanın en boyalı ve rüyamsı gerçekliklerinden birini yarattı ve yaratmaya da devam ediyor. Her ne kadar filmlerinin konusu birbirinden hayli farklı olsa ve onları birbirine bağlayan ortak bir tematik anlayıştan bahsedilemese de, Jeunet gerek bilim-kurguyu, gerek komediyi ve epik savaş dramalarını kendi filtresinden geçirerek her birini alamet-i farikası gösterenlerle bezemeyi başardı. İşte, A Very Long Engagement da yarattığı nevi şahsına münhasır tiplemeleri, set tasarımı ve set tasarımın içerdiği film platosunu dolduran her şeyin titizlikle hazırlanması ve sıradan gerçekliği bir tabloya dönüştürürcesine bozan görselliğiyle tam anlamıyla bir Jean-Pierre Jeunet filmi olmayı başarıyor.
En başta bir dönem filmi olan A Very Long Engegement, tarihin dönüm noktalarından birine, Birinci Dünya Savaş’ına, öncesi ve sonrası birkaç yılına konuk oluyor. Fransa boyunca ve savaş menzileri arasında mekik dokuyan film, iki farklı zaman dilimini ve bu dilimlerde yaşanan birçok farklı olayı film boyunca birbirine içkin olarak anlatıyor. Bu anlamda, A Very Long Engagement sık sık zamanda geriye dönüş ve ileri sıçrayışların yaşandığı, bir dedektif gizeminin yavaş yavaş çözülüşü gibi birçok belirleyeni ve detayı olan bir muammanın aydınlatıldığı bir hikâye olma özelliği taşıyor. Konusunun merkezine çocuklukları birlikte geçmiş ve o zamandan beri birbirine aşık olarak evlenme planları yapan Mathilde (Audrey Tautou) ve Manech’in (Gaspard Ulliel) birlikteliklerini alan film, Manech’in Somme cephesine gönderilerek Birinci Dünya Savaş’ına katılması ve orada başına ne geldiğinin belirsizliğiyle aksiyon kazanır. Film boyunca takip ettiğimiz bu belirsizlik, her ne kadar Manehc’in ölümü askeriye tarafından kesinkes kabul edilse de, Mathilde’in buna ikna olmayarak sevgilisini bulma arayışına çıkmasıyla ortaya çıkar. Bu nokta, filme dahil olan çeşitli karakter ve olayın, yer ve zamanın iç içe geçmeye başladığı anın habercisi olur.
İkincil olarak bir serüven filmi olan A Very Long Engagement, seyircileri sevgilisinin yaşadığına aksini gösteren her şeye rağmen inanan Mathilde’in kırılamayan azminin motive ettiği sonu muamma bir yolculuğa çıkarır. Çekirdeğini bu serüvenin oluşturduğu ve içinde tutkulu bir aşkın epik bir gösteriye dönüştüğü arayış, Jean-Pierre Jeunet’ün kendine has hikâye anlatımı, tiplemeleri ve görselliğiyle romantik bir kovalamacadan, insan doğasının ve deneyimlerinin keşfedildiği, savaşın ve sebeplerinin tartışmaya açıldığı sorgulamacı bir dramaya dönüşür. Film her ne kadar Mathilde ve Manech’in destansı aşkının yörüngesinde ilerliyor olsa da, bu arayış savaş sırası ve sonrasının etkilerinin de keşfedildiği, çeşitli insan tanışıklıkları ve onların şahitlikleriyle genişleyen kapsayıcı bir insan manzarasının da temelini hazırlar. Mathilde, sevgilisi peşinde birçok farklı insanla tanışırken, her birinden bir başka öykünün izlerini takip eder ve A Very Long Engagement ana hikâyesinden sık sık bölünen küçük hikâyelerin de eşlik ettiği bir keşfediş deneyimi sunar.
Üçüncü olarak görsel içeriği ve sıra dışılığıyla öte-dünyaların yaratıldığı masalsı bir gerçeklik olan film; bir dönem filminden ziyade, kendi zaman ve uzamına sahip bir yapının içinde ilerler. Daha önce Delicatessen filmindeki kullanımıyla ürpertici bir korku atmosferi yaratan sepya filtresi, A Very Long Engagement’ta da karşımıza çıkar. Savaş sahneleri dışında filmi saran her çevrenin sepya görüntüsü, gerçekliği yumuşatır ve neredeyse Mathilde’in naif romantikliğinin ve çocuksu hayalciliğinin temsili haline gelir. Öte taraftan filmin bu sarı ‘tülünün’ altında birbirinden farklı onlarca kahraman, filme hâkim olan rengin altında gerçekdışı karakteristliklerle bezenir ve masalsı boyutlar kazanır. Bu anlamda, Jeunet’in karakter yaratırken onları nevi şahıslarına münhasır özellikleriyle tiplemelere dönüştürmesi; kostüm, makyaj ve prop tasarımlarıyla mümkün hale gelir. Her ne kadar bu çeşit tasarımların titizliği bir dönem filmi için vazgeçilmez olduğu kadar sıradan olarak algılansa da; Jeunet, seçtiği oyuncuların beden özellikleri ve fiziksel engeliliklerinden (Örneğin Mathilde çocuk felcidir ve topal yürür) savaşta kaybedilen bir elin yerine yapılan tahta bir tanesinin tasarımından değin, her bir özelliğin tiplemerini şahsileştirecek detaylar olmasından emin olmaya çalışır. Bu noktada film görseli, onu çevreleyen renkler ile onun içinde var olan tüm detayların bir toplamı haline gelir ve film dilinin açınlayıcısı olarak hikâyenin anlatımının temelini oluşturur. Bu, Jeunet’in kendine has dünyasının yapı taşı olarak A Very Long Engagement’ta da karşımıza çıkar ve filmi Jeunet’in alameti-farikalarıyla doldurur.
Audrey Tautou’dan Judie Foster’a, Marion Cotillard’tan Gaspard Ulliel’e kadar birçok yıldız oyuncuyu kadrosunda barındıran ve fazla ‘Amerikan’ bulunduğu için Cannes Film Festival’inde yarışamayan A Very Long Engagement, Jean-Pierre Jeunet’in en epik ve olgun işlerinden biri olarak filmografisinde parlamaya devam ediyor. Dönem, serüven ve neredeyse bir ‘tablo’ filmi olma özelliklerini aynı potada birbirlerine içkin olarak eritebilen Jeunet, türler arası geçiş yaptığında da kendisi olarak kalmayı başarmasıyla takdir edilmeyi hak ediyor.