Başrolde ünlü Hollywood yıldızı Brad Pitt’in rol aldığı Fury (2014) filmi, İkinci Dünya Savaşı’nı konu edinen bir film. ABD birlikleri artık Almanya’ya girmiştir ve savaşın son günleri yaşanıyordur. Film, savaşın acı yüzünü bir kez daha gözler önüne serer. Her iki taraftan da ölen insanlar, sivillerin evlerini terk etmesi, yıkılan ve yakılan köyler, şehirler…
Yönetmen David Ayer savaşın şiddetini gözler önüne sererken, şiddet sahnelerinin de dozunu artırmayı ihmal etmez. Ölen bir askerin tankın içinde kalmış yüzünün bir parçası, duvardan temizlenen kanlar, tankların defalarca üstünden geçtiği ve bir paçavraya dönüştüğü yoldaki ceset, çatışma sırasında füzenin bir tankın komutanının kafasını koparması… Savaşta bundan çok daha kötü durumlar yaşanmıştır ve belki de yönetmen seyirciye savaşın acı yüzünü bir kez daha aktarmak istemiştir.
Bütün bunlar normal kabul edilebilir. Ancak üzerinde durmak istediğim ve izlerken dikkatimi çeken, yönetmenin “tecavüz” sahnesini, süsleyerek romantik bir aşk sahnesi olarak sunmasıdır.
Söz konusu sahnenin temelleri daha önceden hazırlanır. Göreve giden askerler tankla geçerken bir grup sivil ile karşılaşır. Acemi Er Norman’ın dikkatini güzel bir kız çekince arkadaşları hemen yardımına yetişir:
“Kendisini bir çikolataya becermene izin verebilir .”
Ancak filmin de ana karakterlerinden biri olan Norman bunun gerçek olmadığını ifade eder. Tartışmaya başka bir felsefi boyutu da Wardaddy (Brad Pitt) lakaplı çavuş katar:
“Anlaşılan onları öldürebiliriz, ancak onlara dokunamayız, çünkü İncil’de böyle diyor.”
Bu konuşmalarla ekip, görev yerine doğru devam eder. Ekipte beş kişi vardır. En “masumları” ekibe yeni katılan, savaşı kaldıramayan, göreve giderken düşmana ateş edemeyen, yanan düşman askerlerine acıyarak onları öldüren Er Norman. En “kötüleri” ise Kıdemli Er Travis’dir diyebiliriz. Ekip kendi arasında tartışırken bile ona “Sen hayvansın, sen bir itsin!” diye hakaret eder.
Ekipten kısaca bahsettikten sonra asıl konumuz olan sahneye dönelim. Amerikan askerleri görev yerleri olan kasabaya gelerek “güvenliği” sağlar. Bir kısım Alman askeri teslim olur. Amerikan askerleri esirlere dokunmaz. Tabii aralarında çocuk yaşta askere alınanlar da vardır ancak tek bir esiri öldürürler. Çavuş Wardaddy’nin de emri ile bir asker, yaralı ve teslim olan bir SS subayını kurşuna dizer ve hemen sonrasında saatini alarak görevine devam eder.
Hemen ardından filmin ana karakteri olan çavuş, bir şüphe üzerine bir eve girer. Korkudan yatağın altında saklanan genç bir kızı çıkarır ancak sonra “iyi tarafı” üstün gelerek onlara yumurta (daha önceki çikolata kısmını hatırlatıyor) “ikram etmek” kararını alır. Genç kızın korkusu bir anda yerini şaşkınlığa bırakır, bir rahatlama yaşar. Acemi Er Norman’ın ise piyano çalarken iyice “endişeleri gider” ve şarkı söylemeye başlar.
Bu arada çavuş odanın ortasında üstünü çıkarıp tıraş olmaya hazırlanırken, genç ve güzel Alman kız ise şarkı söylüyordur. Az önce yatağın altında saklanırken duyduğu korku, yerini şarkı söylemeye bırakmıştır. Bu neşe, kızın çavuşun sırtındaki yaraları görmesi ile sona erer.
Tecavüz sahnesi de işte burada başlar. Şarkının kesilmesi üzerine Çavuş Wardaddy’nin “O iyi ve temiz bir kız. Eğer sen onu yatak odasına götürmezsen, ben yaparım.” sözlerinden sonra, Alman kız “kendisi çekiştirerek” acemi eri yatak odasına götürür. Masum Amerikan askeri de onu izler, ancak odaya giderken silahını da yanına almayı unutmaz.
İşte “masum, sevgi dolu, öldürmeyi sevmeyen, piyano çalacak kadar sanatçı ruhlu Amerikan askerinin temiz bir kızı çirkin çavuştan kurtardığı” bu sahneyi, yönetmen izleyiciye romantik bir aşk sahnesi olarak sunar. Tabii yatak odasından çıktıktan sonra kızın yüzündeki tebessümü, Er Norman ayrılırken ona sarılarak ayrılmak istememesini ve daha sonra da Alman bombardımanında evin yıkılması ile kızın öldüğünü de unutmamak gerekir. “Masum” Amerikan askerinin “mutlu” ettiği Alman kızını, kendi ırkında olan “düşman” Alman askerleri katletmiştir.
Tabii artık herkes “olmayan tecavüz sahnesini” unutur. Kızın üzücü sonu akılda kalır. Bir de sonrasındaki yumurta yeme sahnesi vardır. Kimse ilk başta “hayvan ve it” diye bahsedilen kıdemli erin yaptığı çirkin davranışları, genç Alman kızı incitmesi sonrası “masum” Amerikan askerinin “yapmadığı ve hiç yaşanmayan tecavüz” olayını hatırlamayacaktır.
Filmi izleyen kaç kişi bu sahneyi yönetmenin sunduğu gibi bir “kısa aşk” öyküsü olarak görmüş, kaç kişi bunu, askerlerin silah zoruyla girdiği bir evde genç bir kıza tecavüz etmesi olarak algılamıştır?
Bütün bunları düşünerek filmin sonunda “masum” erin ekipten hayatta kalan tek kişi olduğunu ve onu bulan askerlerin “Sen bir kahramansın.” dediğini de hatırlayın.
Javanshir Gadimov