Yıl 1989. Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir darbe ile iktidara gelir. Sudan’da darbe hak ihlalleri, kapatmalar, baskılar ve kısıtlamalarla hayatın her alanına dokunduğu gibi darbe ile birlikte sinemaya da dokunur. Berlin Film Festivali Panorama Bölümü’nde En İyi Belgesel, İstanbul Film Festivali’nden de Jüri Özel Ödülü ve FIPRESCI Uluslararası Ödülü’nü kazanan Sudanlı yönetmen Suhaib Gasmelbari’nin Talking About Trees belgeseli 30 yıl önce darbenin kapattığı bu sinema kapılarını yeniden açmaya çalışan yetmişli yaşlarındaki dört eski dostun mücadelesine odaklanıyor. Belgeselin adı Bertol Brecht’in 1940’ta yazdığı “Bizden Sonra Doğanlar” şiirinin “Nasıl bir çağdır bu, ağaçlardan bahsetmenin neredeyse suç sayıldığı” dizelerinden gelir. Ve başarısızlıklar bazen öyle büyük olur ki umut yeşermek zorundadır: “Ağaçlardan bahsetmek zorundayız” der film.
Shaddad, Suliman İbrahim, Eltayeb Mahdi ve Manar Al-Hilo ise Sudan’ın zamanında film çekebilmiş, ödül kazanmış yapımcı ve yönetmenleridir. 1960-70 yıllarında sinema okumak için Sudan’dan ayrılan ve Almanya, Mısır ve Rusya’da eğitim gören dört arkadaş daha sonra tekrar ülkelerine dönerek Sudan Film Grubu’nu kurarlar. Ancak bu dört sinema tutkunu arkadaşın ülkeleri artık geride bıraktıkları gibi değildir. Darbe sonrasında sürgüne gönderilen ve uzun yıllar ayrı kalan arkadaşlar yıllar sonra tekrar bir araya geldiklerinde hayallerini gerçekleştirmeye karar verirler: “Sudan’a yeniden sinema getirebilmek” Ancak Sudan’da sinemaya dair kalan tek şey oturulabilir koltukları bile olmayan terk edilmiş sinema salonları ve toz yığınları içerisinde kalan makaralardır. Sinema salonları ve tiyatro mekânları kapanmış, ülkede film gösterebilecek tek bir yer kalmamıştır ve sinema için ayrılacak bir bütçe yoktur. Ancak kapatılan eski açık hava sinemasının etrafına altı tane camii yapılmıştır. Dörtlünün katıldığı bir radyo röportajında Sudan’da sinemanın neden yok olduğunun sorulması üzerine Shaddad “Sudan sineması öldü, ama doğal bir ölüm değildi” der. Gasmelbari filmde suçu dikta rejimlerine ve bu rejimlerin İslam’ı bir kontrol aracı olarak kullanmalarına atmaktan çekinmese de, belgeselin odağında aslında siyasetten çok ülkelerinde insanların tekrar sinemaya gitmesini isteyen ve bu uğurda mücadele eden bu dört adamın kararlılığı yer alıyor.
Gasmelbari ,Sudan Sinemasının yeniden kurulması ve sinema salonlarının tekrar açılması için mücadele eden dört arkadaşın sinemaya olan tutkusunu bize daha filmin ilk beş dakikasında gösterir. Hartum’da sık sık yaşanan elektrik kesintileri ile başlayan belgeselde İbrahim Shaddad başına mavi bir eşarp sararak Billy Wilder’ın ünlü “Sunset Boulevard (1950)” filminden Gloria Swanson’ın merdivenlerden indiği sahneyi yeniden canlandırır. 45 yıllık dostların büyük bir umutla canlı tutmaya çalıştıkları sinema tutkuları Hartum karanlığında ışık saçar.
Sudan Film Grubu’nun emektarları yıllar sonra eski sinema ve tiyatro sahipleriyle temasa geçerek Devrim Sinemasını hayata döndürmenin mümkün olup olmadığını araştırmaya başlıyorlar. Ekipman tedarikçilerine ulaşılmaya çalışılıyor, halka ne tür bir film izlemek istedikleri ve hatta hiç sinemaya gidip gitmedikleri soruluyor. Hindistan filmleri izlemekten sıkılmışlar sinema perdesinde “Django Unchained (2012)” görmek istiyorlar. Ancak kimse Ömer El Beşir ile ters düşüp mekânını vermek istemiyor. Sinema perdesi, donanım, oturacak sandalye nasıl bulunur diye tartışılırken en az iki camiinin daha açılacağı haberi geliyor. Bu habere üzülmüyorlar. Hatta açık hava sinemasının tepesine çıkıp hem ezanla hem de camii sayısının çokluğu ile dalga geçip gülebiliyorlar. Belgeselin görüntüleri 2015 yılından yani Sudan’da Ömer El Beşir’in tekrar seçimle iktidara geldiği ve televizyonlara çıkıp “istikrarın kazandığını” haykırdığı yıl. Dört arkadaş, El Beşir ile de dalga geçmekten ve saygınlığını yitiren iktidarına gülmekten çekinmiyorlar. Bir gün sinemanın Sudan’a döneceğine ne kadar inanıyorlarsa diktatörlüğünde bir gün son bulacağına o kadar inanıyorlar.
Ve bizim belgeseli izlediğimiz gün 12 Nisan 2019 tarihi Sudan’da aylardır süren halk ayaklanmalarının sonucunda El Beşer’in tutuklanmasından bir gün sonrası. Biz de tüm Beyoğlu Sineması olarak onlarla birlikte gülüyoruz, alkışlıyoruz: Sudan’a sinema geri dönecek. Ülkesinde yaşanan tarihi değişikliğe tanık olabilmek için İstanbul Film Festivali’nin kapanış törenine gelip ödülünü alamayan Suhaib Gasmelbari de mutluluğunu festivale gönderdiği mektup ile paylaşıyor: “Festivale katılamadığım için üzgün olsam da Sudan’daki bu tarihi değişikliklere tanık olmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum: Sudan’da sömürge dönemi sonrası en uzun ve kanlı diktanın sonu geldi. Geçtiğimiz Aralık ayında başlayan devrim sonrası faşist iktidarın baskısına karşı inanılmaz bir cesaret ve birlikle duran kadınlar ve erkekler Ömer Elbeşir’i devirmeyi başardı…. Sudan devriminin, hayallerin gerçekleşmesine doğru bir başlangıç adımı olduğundan eminim: Hakiki bir özgürlük ortamında Sudan sinemasının yeniden kurulması ve kısıtlama ya da baskı olmaksızın sinema salonlarının yeniden açılması.”