Sovyet Rusya Kurgu Denemeleri
Moskova Film Okulu, 1919 yılında Rus Devrimi’nin ortasında kurulmuş ve birçok yönetmene ev sahipliği yapmıştır. Bu keskin değişim döneminde film teorileri yaratmak şüphesiz ki film yaratmaktan çok daha kolay olmuştur; bu da tekniksel açıdan filmin incelenmesine ve yeni biçimlerinin öngörülmesine olanak sağlamıştır. Bu okulun önde gelen profesörlerinden Lev Kuleshov, Sovyet Kurgu Teorisi’nin en önemli öncüsüdür. Filmde sadece bir karenin yönetmenin amacını ve vermeye çalıştığı duyguyu aktaramayacağı fikrinden yola çıkarak, ileride Kuleshov Efekti’ne de adını verecek kısa filmini çeker. Filmde, ünlü aktör Ivan Mosjoukine’nin yüzü ondan önce farklı karelerde yerleştirilmek üzere yakın çekimle gösterilir; bunlar bir kase çorba, tabutta küçük bir kız ve koltukta uzanan bir kadındır. Verilen bu imgelerle Mosjoukine’nin yüzündeki ifade aynı olsa da seyircide yaratılan duygu çok daha farklıdır: Açlık, üzüntü ve arzu. Kuleshov, Sovyet Kurgusu’nun tarihsel başlangıcı olsa da, teoriyi sistemleştiren, düzenleyen ve kategorilere ayıran yönetmen Sergei Eisenstein olmuştur. Karl Marx’ın eytişimsel özdekçilik (diyalektik materyalizm) kavramını sinemaya uyarlayarak yazdığı “Film Biçimine Eytişimsel Bir Yaklaşım” makalesinde montajın amacını ve anlamını incelemiş, kurgu kavramını kodlaştırmıştır. Eisenstein’a göre tüm sanatlar gibi sinema da doğası gereği politiktir. Bu nedenle Marx’ın teorilerini almış ve politik çatışmanın sinemada kurgu yoluyla yansıtılan teknik çatışmayla pekiştirilebileceğini savunmuştur. Ona göre, sanatın görevi “izleyicinin kafasındaki çelişkileri kamçılayarak hakça görüşler yaratmak, birbirine karşıt tutkuların devimsel çatışmasından doğru kavramlar oluşturmak”tır. Ona göre sanatın temeli içinde taşıdığı çelişkidedir ve filmde kurgu bu çelişkiyi diğer sanatlardan daha iyi perçinler; çünkü film, tiyatronun erişemeyeceği imkânlara ve araçlara sahiptir.
Eisenstein, beş tane kurgu yöntemi listelemiştir. Bunlar; Ölçümlü Kurgu, Dizemsel Kurgu, Titremsel Kurgu, Üsttitremsel Kurgu, Anlıksal (Entelektüel) Kurgu. Bunlardan sonuncusu Kuleshov’un kısa filminde metaforlar ve seyircide duygusal tepkiler oluşturma yönünde yapılan çağrışımsal bir yöntemdir. Ölçümlü Kurgu, en basit kurgu yöntemi olmakla beraber iki farklı uzunluktaki kesitin birbirini takip etmesi ve bunun müziksel bir denge yaratmasıdır. Dizemsel Kurgu ise farklı karelerin görsel düzen içindeki devamlılığını ifade eder. Titremsel Kurgu, zamansal uzunluğu veya ritmi ön plana almadan seyircide uyandırılan duygusal tepkinin görsel tonlamalar üzerinden aktarılmasıyken, Üsttitremsel Kurgu diğer yöntemlerin birleşimi ve yoğunlaşması olarak açıklanabilir; bu da soyut ve karmaşık bir bir etkiye yol açar. Bu kurgu yöntemlerinin neredeyse hepsi Sergei Eisenstein’ın Battleship Potemkin (1925) filminde gözlemlenebilir. Genel Sovyet Kurgu teorisyenlerinden Kino-Glaz akımıyla ayrılan Dziga Vertov’un The Man With A Movie Camera (1929) filmi de bu zamanların, hatta tüm zamanların, en önemli filmlerindendir ki sinemada sosyal gerçekçiliğin ve tarih belgeselciliğinin gelenekçi anlatılarının üstüne çıkmaya çalışmıştır; hayatı habersizken yakalamaya ve insan gözüyle ulaşılamayana kamerayla ulaşmayı amaçlamıştır. Film, biçimi içeriğin önünde tutarak kurguyla ne kadar çok şey yapılabileceğini çeşitli yöntemlerle göz önüne sermiş, özdüşünümsel yapısıyla da zamanın önüne geçmiştir. Her ne kadar kaçınılmaz olarak aralarında biçimsel ve içeriksel farklar olsa da, filmde zamansal ve uzaysal boyutları sorgulamaları ve doğrusal anlatılardan sapmaları bakımından 1910, 1920, 1930’lu yıllarda kurgusal deneyler yapmış olan Sovyet Rusya yönetmenleri sinema sanatını biçimlendirmişlerdir.
Sergei Eisenstein, “Film Biçimine Eytişimsel Bir Yaklaşım”, Film Biçimi, çeviri Nijat Özön, 1985, sayfa 61.
İpek Ömercikli