İtalya Sineması
Yedinci sanat sinema, çeşitli coğrafyalarda olduğu gibi İtalya’da da uzunca bir süre “salt eğlence veren seyirlik görüntüler” olarak kabul edildi. Akabinde sinemanın kitleler üzerindeki etkisini fark eden diğer devletlerin yaptığı gibi Mussolini iktidarının çabasıyla propagandist ve didaktik formda filmler üretilmeye başlandı. İkinci Dünya Savaşı’nın peyda olması ise İtalya gibi sanatla birçok disiplinde tarihsel bağları kuvvetli bir coğrafyada sinemanın ele alınış şeklini değiştirdi. Yönetmenler, artık teorik ve pratik olarak bir retorik oluşturmuş film sanatını farklı şekillerde icra etme yöntemleri aramaya başladılar. İşlenen konular değişti. Savaşın yıkıcı sonuçlarından muzdarip İtalya için kırılma noktalarından biri de İtalyan Yeni Gerçekçilik Akımı oldu. Kameranın stüdyodan sokağa inmesi, amatör oyunculukların sıklıkla kullanılması, doğal ışıkla yapılan çekimler gibi yaklaşımlar film estetiğinde yeni bir kapı araladı. Belgeci, yer yer protest unsurlar taşıyan bu akım daha sonra İngiltere, Fransa, Türkiye gibi farklı coğrafyalardaki sinema ekollerini, sinemacıları etkiledi. Özel olarak, İtalyan Yeni Gerçekçiliği, zaman içerisinde önemini yitirse de İtalyan Sineması’nın dünyaya açılmasında azami bir önem taşıdı.
Sonraki dönemde ise İtalya Sineması’nda çeşitli janrlarda üretimler yapıldı. Neo-realismo sonrasında spagetti western, korku, polisiye, mitolojik temalı filmler üretildi. Diğer yandan günümüze dek Bernardo Bertolucci, Federico Fellini, Antonioni, Giuseppe Tornatore, Gabriele Salvatores, Sergio Leone, Matteo Garrone, Luca Guadagnino gibi birçok yönetmen yetişti. Tornatore ve Salvatores 1990 ve 1992 yıllarında Oscar Ödülleri’ni kazandı. Genel olarak İtalya Sineması tüm dünyada etkili bir anlatıma sahip oldu.
Pier Paolo Pasolini
Çoğunlukla, filmleri felsefe yapabilen yönetmenlerde görüldüğü üzere Pasolini, sinemacı kimliğine ek olarak bir şair ve yazardı. Kendini ifade etmenin, yaşamdaki sorgulamaların bir başka yöntemi olarak yedinci sanat onun zorlu yaşam yolculuğunda başkaldırıyla eşdeğerdi.
On dört senelik yönetmenlik kariyerinde, yaptığı her film için bir kesim tarafından tehdit olarak algılanan Pasolini, “Accatone (1961)” ile ilk filmini yapar. Mamma Roma (1962) ile sinema dilini geliştirir ve Il vangelo secondo Matteo (1964), Teorema (1968) münhasır bir şiirsellik taşıyan üslubunu derinleştirir. Gündelik yaşamdaki karakterleri anlatarak başlayan sinema kariyeri, eleştirel gücünden bir şey kaybetmeden sanatsal açıdan biçimsel öncelikler de barındıran şekle bürünür. Kendi dokunuşlarını katarak işlediği edebiyat uyarlamalarını alegorik anlatım tarzıyla harmanlayan Pasolini, Salò o le 120 giornate di Sodoma (1975) ile yaşamının son filmini yapar. Başta İtalya olmak üzere Avrupa’da faşist kesimler ve kilise tarafından sert eleştirilere maruz kalır. Yönetmenin aynı sene içinde katledilmesine sebep olan film bugün bile izlemesi güç, zorlayıcı sahnelere sahiptir.
Matteo Garrone
Gomorra (2008) ile Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye Ödülü, Reality (2012) ile yine Cannes’da Grand Prix ödülünü kazanan yönetmen Matteo Garrone, hikâye anlatımına ehemmiyet veren yaklaşımıyla dikkat çeken bir yönetmendir. Filmlerinde uzunca akan plan sekansların, kameranın aktüel kullanımının ve amatör oyuncu seçimlerinin etkisiyle seyirciyi uzamda bulunuyormuş gibi özne olarak konumlandırmaya çalışan yönetmen The Tales of Tale (2015) ve Dogman (2018) filmleriyle Cannes Film Festivali’nde yine büyük ödül için yarıştı. Yakın dönemde ses getiren filmlerin yönetmeni olarak Garrone, son olarak uzun metraj filmi Pinocchio ile İtalya’da uzun yıllardır verilen Nastro d’Argento ödülünü kazandı.
Luca Guadagnino
İtalya Palermo doğumlu yönetmen Guadagnino, Call me by Your Name (2017) ile Akademi Ödülleri’nde ve BAFTA’da uyarlama dalında en iyi senaryo ödülü alarak uluslararası arenada tanındı. Ertesi sene, orijinalini Dario Argentino’nun çektiği kült korku filmi Suspiria’nın (1977) uyarlamasını çekti. Başarılı set tasarımı, görsel açıdan zengin ve retro çekim tarzına ek olarak hızlı kurgusu ile irrite edici yanlara sahip yeni çevrim Suspiria, orijinalinden farklı tonda bir anlatıma sahipti. Ek olarak Guadagnino, ünlü aktris Tilda Swinton ile birçok projede çalışmasıyla bilinmektedir. Yönetmen son olarak We Are Who We Are (2020) adlı televizyon serisini çekti.