Fil'm Hafızası
  • ANASAYFA
  • HAKKIMIZDA
    • BİZ KİMİZ?
    • EKİBİMİZ
    • GÖNÜLLÜLÜK İLANLARI
  • FİLM ÖNERİLERİ
    • Aksiyon – Macera
    • Animasyon
    • Belgesel
    • Bilim Kurgu – Fantastik
    • Biyografi – Tarih
    • Drama
    • Erotik
    • Komedi
    • Korku – Gerilim
    • LGBTİ
    • Müzik – Müzikal
    • Romantik
    • Savaş
    • Suç – Gizem
    • Western
    Prince of Darkness (1987)
    Film Önerileri

    Prince of Darkness (1987)

    İpek Ömercikli
    2 gün önce
    Decision To Leave (2022)
    Film Önerileri

    Decision To Leave (2022)

    Ayşe Yapışık
    3 gün önce
    Other People’s Children (2022)
    Drama

    Other People’s Children (2022)

    Büşra Soylu Küçükkaya
    6 gün önce
    Dead of Winter (2025)
    Suç - Gizem

    Dead of Winter (2025)

    İrem Yavuzer
    1 hafta önce
    No Other Choice (2025)
    Film Önerileri

    No Other Choice (2025)

    Fil'm Hafızası
    1 ay önce
    Twilight (1990)
    Korku - Gerilim

    Twilight (1990)

    İrem Yavuzer
    2 ay önce
  • SİNEMA YAZILARI
    • Ayvalık Film Festivali 2025
    • 32. Altın Koza
    • 44. İstanbul Film Festivali
    • 25. İzmir Kısa
    • Film Analizleri
    • Eleştiri – İzlenim
    • Liste
    • Özel Dosyalar
    • Röportajlar
    Anti-Western: McCabe & Mrs Miller (1971)
    Eleştiri - İzlenim

    Anti-Western: McCabe & Mrs Miller (1971)

    İpek Ömercikli
    14 saat önce
    Suskunluğun Tezahürü: Sinemada Söylenememiş Olanlar
    Liste

    Suskunluğun Tezahürü: Sinemada Söylenememiş Olanlar

    Ayşe Yapışık
    3 gün önce
    Aidiyet Sancısı: Return to Seul (2022)
    Film Analizleri

    Aidiyet Sancısı: Return to Seul (2022)

    Tülay Işık Kalafat
    4 gün önce
  • HABERLER
    Macaulay Culkin, Home Alone Devam Filmine Sıcak Bakıyor!
    Haberler

    Macaulay Culkin, Home Alone Devam Filmine Sıcak Bakıyor!

    Ulaş Ceylan
    1 gün önce
    İBB Beyoğlu Sineması Aralık Ayını Yoğun Bir Programla Karşılıyor
    Haberler

    İBB Beyoğlu Sineması Aralık Ayını Yoğun Bir Programla Karşılıyor

    İrem Naz Güvel
    1 gün önce
    Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali için Son 2 Gün
    Haberler

    Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali için Son 2 Gün

    Nazlı Esen Albayrak
    2 gün önce
  • KISA FİLMLER
    A Kind of Testament (2023)
    Kısa Filmler

    A Kind of Testament (2023)

    Büşra Yayla
    3 gün önce
    Adisyon (2025)
    Kısa Filmler

    Adisyon (2025)

    Günsu Akçatepe
    3 ay önce
    Teamül (2023)
    Kısa Filmler

    Teamül (2023)

    Günsu Akçatepe
    3 ay önce
  • SPOTIFY
    • Playlists
    • Podcasts
  • ETKİNLİKLER
    • Dinner Talks
    • Film Hafızası Akademi
    • Keşfetmenin Keyfi
  • GALERİLER
    • BiReplik
    • Bunları Biliyor Muydunuz?
    • Etkinlikler
    • Hafızadan Çıkmayanlar
  • İLETİŞİM
No Result
View All Result
  • ANASAYFA
  • HAKKIMIZDA
    • BİZ KİMİZ?
    • EKİBİMİZ
    • GÖNÜLLÜLÜK İLANLARI
  • FİLM ÖNERİLERİ
    • Aksiyon – Macera
    • Animasyon
    • Belgesel
    • Bilim Kurgu – Fantastik
    • Biyografi – Tarih
    • Drama
    • Erotik
    • Komedi
    • Korku – Gerilim
    • LGBTİ
    • Müzik – Müzikal
    • Romantik
    • Savaş
    • Suç – Gizem
    • Western
    Prince of Darkness (1987)
    Film Önerileri

    Prince of Darkness (1987)

    İpek Ömercikli
    2 gün önce
    Decision To Leave (2022)
    Film Önerileri

    Decision To Leave (2022)

    Ayşe Yapışık
    3 gün önce
    Other People’s Children (2022)
    Drama

    Other People’s Children (2022)

    Büşra Soylu Küçükkaya
    6 gün önce
    Dead of Winter (2025)
    Suç - Gizem

    Dead of Winter (2025)

    İrem Yavuzer
    1 hafta önce
    No Other Choice (2025)
    Film Önerileri

    No Other Choice (2025)

    Fil'm Hafızası
    1 ay önce
    Twilight (1990)
    Korku - Gerilim

    Twilight (1990)

    İrem Yavuzer
    2 ay önce
  • SİNEMA YAZILARI
    • Ayvalık Film Festivali 2025
    • 32. Altın Koza
    • 44. İstanbul Film Festivali
    • 25. İzmir Kısa
    • Film Analizleri
    • Eleştiri – İzlenim
    • Liste
    • Özel Dosyalar
    • Röportajlar
    Anti-Western: McCabe & Mrs Miller (1971)
    Eleştiri - İzlenim

    Anti-Western: McCabe & Mrs Miller (1971)

    İpek Ömercikli
    14 saat önce
    Suskunluğun Tezahürü: Sinemada Söylenememiş Olanlar
    Liste

    Suskunluğun Tezahürü: Sinemada Söylenememiş Olanlar

    Ayşe Yapışık
    3 gün önce
    Aidiyet Sancısı: Return to Seul (2022)
    Film Analizleri

    Aidiyet Sancısı: Return to Seul (2022)

    Tülay Işık Kalafat
    4 gün önce
  • HABERLER
    Macaulay Culkin, Home Alone Devam Filmine Sıcak Bakıyor!
    Haberler

    Macaulay Culkin, Home Alone Devam Filmine Sıcak Bakıyor!

    Ulaş Ceylan
    1 gün önce
    İBB Beyoğlu Sineması Aralık Ayını Yoğun Bir Programla Karşılıyor
    Haberler

    İBB Beyoğlu Sineması Aralık Ayını Yoğun Bir Programla Karşılıyor

    İrem Naz Güvel
    1 gün önce
    Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali için Son 2 Gün
    Haberler

    Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali için Son 2 Gün

    Nazlı Esen Albayrak
    2 gün önce
  • KISA FİLMLER
    A Kind of Testament (2023)
    Kısa Filmler

    A Kind of Testament (2023)

    Büşra Yayla
    3 gün önce
    Adisyon (2025)
    Kısa Filmler

    Adisyon (2025)

    Günsu Akçatepe
    3 ay önce
    Teamül (2023)
    Kısa Filmler

    Teamül (2023)

    Günsu Akçatepe
    3 ay önce
  • SPOTIFY
    • Playlists
    • Podcasts
  • ETKİNLİKLER
    • Dinner Talks
    • Film Hafızası Akademi
    • Keşfetmenin Keyfi
  • GALERİLER
    • BiReplik
    • Bunları Biliyor Muydunuz?
    • Etkinlikler
    • Hafızadan Çıkmayanlar
  • İLETİŞİM
No Result
View All Result
Fil'm Hafızası
No Result
View All Result
Home Sinema Yazıları Eleştiri - İzlenim

Canavardan Romantik Bir Enkaz Yaratmak: Frankenstein (2025)

İrem Yavuzer İrem Yavuzer
3 hafta önce
Eleştiri - İzlenim, Sinema Yazıları
Okuma Süresi: 6 min
0
0
Canavardan Romantik Bir Enkaz Yaratmak: Frankenstein (2025)
Facebook'ta PaylaşTwitter'da PaylaşWhatsapp'ta Paylaş

Tür sinemasının önemli örneklerinden biri olan Frankenstein, yüz yıllık aradan sonra fantastik evreninin kapılarını bir kez daha araladı. Mary Shelley’nin Frankenstein ya da Modern Prometheus  (1818) adlı romanından uyarlanan film ilk kez 1910 yılında Searle Dawley yönetmenliğinde sessiz bir kısa film olarak perdeye aktarılmıştı. 1931 yılında ise James Whale’in vizöründen -bu kez uzun metraj formatında- sinema ile buluştu. Aradan geçen yirmi yılı aşkın süreçte tekniğin olanaklarının bir hayli geliştiğini ve yönetmenlerin romandan bağımsız olarak saf sinema yapma gayelerini önemsediklerini düşünmek mümkün. Yahut rejisörün imgelediği sinemasal evreni özgürce filme yansıtabildiğini, en azından çabaladıklarını da ekleyebiliriz. Tam da bu açıdan Guillermo del Toro’dan bahsedecek olursak büyük ustanın gayesini ve kitlelerce benimsenmiş Frankenstein’ın canavar temsili üzerine yeni bir aktarım yaratma isteğini göz ardı edemeyiz. Yer yer zorlama mesajlarla Frankenstein’ın zamansızlık vurgusunun oldukça tahrip edildiğini de Del Toro’nun hanesine ekleyeyim. Çağının çok ötesine ulaşan Frankenstein, tabiri caizse ait olmadığı bir düzleme yara bere içinde oturtulmuş. Ana karakter Victor’un ustalık eseri olan yaratığın günümüz insanından neredeyse daha merhametli ve etik değerlere sahip bir canavar olması açıkçası art arda tekrarlanarak zorlama bir iş olarak görülüyor. Öte yandan yönetmen koltuğuna konuşlanmış bu özel ismin Del Toro olması sanırım ben ve benim gibi Del Toro seven birçok seyirciyi görsel haz bakımından memnun edebilmeyi de başarmakta. Fantastik ve masalsı evrenine aşina olduğumuz Del Toro ne yazık ki Shelley’den esinlendiği öyküyü yoğun bir şekilde romantik nüanslarla işlevinden uzaklaşarak çerçevelendirmeyi tercih etmiş. Tıpkı Dracula’dan sonra liseli gençlerin dünyasına düşen Alacakaranlık vampirleri gibi oldukça ergen ve duygusal bir Frankenstein deneyimi ile karşılaşıyoruz. Üstelik bastırılmış cinsellik ve bitmek bilmeyen fallus kültürü, akademik başarılarının altında insan olma özelliğini yitiren güçlü ve nüfuzlu erkekler birliğiyle desteklenmeye devam ediyor. Bu görünümün eril egemenliğe yönelik güçlü bir eleştiri olduğunu vurgulayalım. Ancak, böyle bir yolculukta tür adına yenilikçi herhangi bir şey görememek, klasiklerin sürekli tekrar eden kopyalarını izlemek maalesef seyir deneyimi adına hem yorucu hem de samimiyetsiz bir gerçekliğe bürünüyor. Frankenstein’ı ve Guillermo del Toro’yu ne kadar sevsem de büyük bir heyecanla beklediğim filmi tam olarak benimseyemediğimi belirterek yazımı sürdürmeye devam edeceğim.

Konuyu özetleyecek olursak; genç ve inovatif bir doktor olan Victor, babasından kalan mesleğini devam ettirir. Küçük yaşta annesiz kaldığı için genç adamın en büyük arzusu ölüme meydan okumaktır. Victor’un her ne kadar imkânsız gibi görünse de ölümden sonra yeniden hayata dönmek üzerine yoğun bir takıntısı olduğunu söylebiliriz. Tıp camiasında önemli bir figür olan Victor, sıra dışı çalışmalarıyla birçok kişinin ilgisini çeker. Bir konferansı sırasında dönemin önemli fotoğrafçılarından biri olan Henrich Harlander ile karşılaşır. Ölümü nasıl yenecekleri üzerine iş birliği yapan ikili, sonrasında Victor’un kardeşi William ve William’ın nişanlısı Elizabeth’in hikâyeye dâhil olmasıyla gelişmeye devam eder. Büyük bir çabanın, binlerce deneyin ve uykusuz gecelerin ardından Victor, yaratığı hatta -oğlunu- hayata getirmeyi başarır.

Yaratığın dünyaya gelmesiyle insan olma hâli üzerine birtakım sorgulamaların yapılması kaçınılmazdır. Keza filmden ziyade roman da yayımlandığı dönem benzer konuların ışığında son derece sarsıcı bir eser olarak anılmıştı. Belki ilk etapta canavarın/yaratığın mı yoksa bencilliğinin ve hazlarının kölesi olan insanın mı daha zararlı olduğuna yönelik düşünmek olası gelebilir; ancak bencillik üzerinden yaratılan insan nefsinin sınırsızlığı sürekli tekrara düşme tehlikesiyle karşılaşmaktadır. Nitekim film boyunca Victor’un doymak bilmeyen libidosunu izlerken buluyoruz kendimizi. Victor, aristokrat olmasına ve akademik başarısına rağmen asla tercih edilen esas oğlan olamıyor. Annesine, Elizabeth’e veya arzuladığı hiçbir kadına sahip olamayan, asla tatmin olmayan bağımlı bir erkekten öteye geçemeyen sığ bir karakterden ileriye taşınmıyor.  Del Toro, masalsı anlatımıyla yeterince ahlâk dersi verdikten sonra Victor’dan kıstığı tüm insani özellikleri tam karşıtı olan yaratığa yüklüyor. Filmin matematiği bu hâliyle tıpkı yönetmenin de istediği gibi yaratık ile bağ kurmamız için sanki bizleri zorluyor. En azından temkinli ilerleyen kurgusal gelişim böyle hissettiriyor. Victor sergilemiş olduğu birçok ahlaksızlık örneğiyle seyircinin etik değerleriyle oynamaya devam ediyor; üstelik yaratığa uyguladığı şiddet, hakkında ortaya attığı iftiralar gelişmiş bir insan türünün aslında ne kadar zavallı ve cahil olduğunun defalarca altını çiziyor. Özellikle kardeşinin ağzından dökülen “Asıl canavar sensin Victor!” tahmin edileceği üzere mesajın alıcıya gidip gitmediğini adeta teyit etmek üzerine kurulmuş. Elizabeth’in insancıl ve anaç duyguları yaratık ile özel bir bağ kurma sürecine evrilse de bu hikâyedeki en pasif karakter yine Elizabeth olarak kalıyor. Frankenstein üzerinden feminist bir okuma yapmak gibi bir amacım olmadığını belirterek bunu yapabilmeyi çok isterdim diyebilirim. Keza Mary Shelley, kadın hakları savunucusu olarak nam salan aktivist Mary Wollstonecraft‘ın kızı olması vesilesiyle de kadınların eşit hak taleplerinin merkezinde olan, döneminin öncü isimlerinden biri. Ancak Frankenstein romanı dönem olarak sanayi kapitalizminin zirve yaptığı dönemi ve fiziksel gücün iş gücü ile birleştiği bir evreyi işaret etmesi bakımından erkek karakterlerin daha biçimsel olmuş olabileceğini varsayalım. Romandaki kurguya göre Victor Frankenstein’ın hem üvey kardeşi hem de eşi olan Elizabeth en azından Del Toro’nun evreninde ensest ilişkiden kurtulmayı başarıyor. Yaratık da dâhil olmak üzere üç erkeğin arzu nesnesi olan Elizabeth asla sahip olunamayacak, kutsal bakire misyonundan sıyrılamıyor.

Diğer bir açıdan baktığımızda tıpkı Elizabeth gibi yaratığın da arzulanılan bir nesne olarak temsil edilme ihtimalini düşünmek mümkün. Filmin sonraki adımları canavarın savunmasızlığı ve bedenine yönelik müdahaleler şeklinde ilerliyor. Şiddete uğrayan, rızası dışında bedenine dokunulan (çünkü mahremiyet kavramından yoksun) gerçekten zavallı bir varlık ile karşılaşıyoruz. Özellikle zekâsının var olup olmadığının bile meçhul olduğu bu canavar en primitif hâliyle zeki insanlara hayat dersi verme misyonu taşıyor. İki kardeş tarafından âşık olunan Elizabeth, duygusal yakınlığı yalnızca yaratık ile kurabiliyor. Ancak bu noktada Sezar’ın hakkını Sezar’a vermek gerek. Canavar ya da yaratık, önceki filmlerde temsil edildiği hâline göre bir hayli karizmatik ve hatta çekici olacak şekilde inşa edilmiş. Kas kütlesinin yoğunluğu ve biçimli vücut hatlarıyla adeta ete kemiğe bürünmüş ve modern bir sanat eseri sergileniyor. 1800’lü yılların erkek profiline ithafen kibar, merhametli, görece vicdan sahibi belki de Mary Shelley’nin ve Del Toro’nun hayalindeki performatif erkeklik algısıyla karşılaşıyoruz. Öte yandan yaratığın Victor’un travmalarının bir eseri olduğunu göz ardı edemeyiz. Victor her ne kadar açgözlü ve hırslı biri olarak hikâyeye konumlandırılsa da yarattığı canavar sadece küçük yaşta ebeveynsiz kalan bir çocuğun masumane hayal gücünden başka bir şey değil.

Son kertede filmi Frankenstein evreninden azade bir şekilde izleyecek olursak muazzam bir sinematografi dersi ile sonlandırıyoruz. Sahne tasarımlarından çekim tekniklerine, hikâye anlatma başarısından oyunculuklara tatminkâr bir şekilde filmi tamamlamak mümkün. Güçlü bir hikâyeyi sinemaya uygulamak getirdiği artılar kadar aslında bir o kadar da riskli olabiliyor. Çünkü Del Toro’nun özgünlüğünü ve Shelley ile arasında kurulan bağ günümüzün çağdaş bir Viktorya dönemini örneklendiriyor. Yaşadığımız baskılar, gözlemlediğimiz haksızlıklar ve dünyanın yönetim şekli ister istemez revize edilmiş bir karanlık çağın simülasyonunu oluşturuyor. Viktoryen baskıcı rejime ramak kala matbu hâle gelmeyi başaran Frankenstein ve bilimkurgu sineması, içinde bulunduğumuz yüz yıla geri dönecek olursak fantastik hikâyelerin mimarı Shelley’e çok fazla şey borçlu. Ezcümle, Del Toro her ne kadar seyirciye yorumlayacak pek bir şey bırakmasa da üstlendiği görevi başarılı bir şekilde tamamlayarak sinema tarihine yeni bir Frankenstein yorumu getiriyor.

İrem Yavuzer

1993 yılında Kadıköy’de dünyaya geldi ama hâlâ geldiği yere adapte olamadı. Sinema ve Televizyon bölümünde okudu, Okudukça daha çok sevdi sevdikçe daha çok izledi izledikçe daha çok hayata tutundu. Birinci dereceden sinema aşığı ancak eş zamanlı olarak müzikten ve bisiklet sürmekten de hoşlanıyor. Bol bol geziyor, gökyüzünü, renkleri ve uzaylıları seviyor.

Etiketler: frankensteinguillermo del toroJacob Elordimary shelleymia gothoscar isaac
İrem Yavuzer

İrem Yavuzer

1993 yılında Kadıköy’de dünyaya geldi ama hâlâ geldiği yere adapte olamadı. Sinema ve Televizyon bölümünde okudu, Okudukça daha çok sevdi sevdikçe daha çok izledi izledikçe daha çok hayata tutundu. Birinci dereceden sinema aşığı ancak eş zamanlı olarak müzikten ve bisiklet sürmekten de hoşlanıyor. Bol bol geziyor, gökyüzünü, renkleri ve uzaylıları seviyor.

YazarınDiğer Yazıları

    Tayfun Belet ile Geçmişin İzini Sürmek: Roman Gibi (2025) Filmi Hakkında Bir Söyleşi

    Tayfun Belet ile Geçmişin İzini Sürmek: Roman Gibi (2025) Filmi Hakkında Bir Söyleşi

    27 Kasım 2025
    Dead of Winter (2025)

    Dead of Winter (2025)

    24 Kasım 2025
    Tüketim Kültürüne Alternatif Bir Bakış

    Tüketim Kültürüne Alternatif Bir Bakış

    24 Kasım 2025
Sonraki Yazı
Michael Jackson Efsanesi Geri Dönüyor! Filmin Fragmanı Rekor Kırdı!

Michael Jackson Efsanesi Geri Dönüyor! Filmin Fragmanı Rekor Kırdı!

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Editörün Seçtikleri

Yabancılaşmanın Estetiği: Dünya Tuhaf Dalga Filmleri

Yabancılaşmanın Estetiği: Dünya Tuhaf Dalga Filmleri

Zeynep İlay Erken
27 Ekim 2025

Ayvalık Film Festivali’nde Kaçırılmaması Gereken Türkiye Prömiyeri Filmler

Suretin Sesi, Düşüşün Yankısı: Sound of Falling  (2025)

Tuba Büdüş
22 Ekim 2025

EFF’nin Ardından Festival Yönetmeni Doç. Dr. Sırrı Serhat Serter ile Söyleşi

EFF’nin Ardından Festival Yönetmeni Doç. Dr. Sırrı Serhat Serter ile Söyleşi

İrem Yavuzer
8 Haziran 2025

Ölümü İmgelemek: The Shrouds (2024)

Ölümü İmgelemek: The Shrouds (2024)

İpek Ömercikli
1 Haziran 2025

Zamansız, Yersiz, Ama Bize Dair: David Lynch’in Ardından

Zamansız, Yersiz, Ama Bize Dair: David Lynch’in Ardından

Fil'm Hafızası
2 Nisan 2025

  • Hakkımızda
  • Gizlilik Politikası
  • KVKK
  • Çerez Politikası
  • İletişim

Fil'm Hafızası © 2023

No Result
View All Result
  • Fil’m Hafızası – Keşfetmenin Keyfi
  • Hakkımızda
    • Hakkımızda
    • Ekibimiz
    • Gönüllülük İlanları
  • Film Önerileri
    • Aksiyon – Macera
    • Animasyon
    • Belgesel
    • Bilim Kurgu – Fantastik
    • Biyografi – Tarih
    • Drama
    • Erotik
    • Komedi
    • Korku – Gerilim
    • LGBTİ
    • Müzik – Müzikal
    • Romantik
    • Savaş
    • Suç – Gizem
    • Western
  • Sinema Yazıları
    • Ayvalık Film Festivali 2025
    • 32. Altın Koza
    • 44. İstanbul Film Festivali
    • 25. İzmir Kısa
    • Film Analizleri
    • Eleştiri – İzlenim
    • Liste
    • Özel Dosyalar
    • Röportajlar
  • Haberler
  • Kısa Filmler
  • Spotify
    • Podcasts
    • Playlists
  • Etkinlikler
    • Dinner Talks
    • Film Hafızası Akademi
    • Keşfetmenin Keyfi
  • Galeri
    • BiReplik
    • Bunları Biliyor Muydunuz?
    • Etkinlikler
    • Hafızadan Çıkmayanlar
  • İletişim

Fil'm Hafızası © 2023

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Create New Account!

Fill the forms below to register

All fields are required. Log In

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In