Kanadalı yönetmen David Cronenberg, son filmi Shrouds hakkında Variety‘e verdiği röportajda filmin yanı sıra genel olarak tür sineması kavramını reddedişi üzerine de konuştu.
Yönetmenin son filmi Shrouds, yatırımcı Karsh karakterinin yeni ve alışılmadık bir teknolojik tabut projesini hayata geçirmesini konu alıyor. İnsanların sevdiklerinin tabutlarında çürüyüşünü gerçek zamanlı olarak izleyebildiği bir mezarlık ve buna bağlı bir uygulama yaratan Karsh’ı ise Fransız oyuncu Vincent Cassel canlandırıyor.
Cronenberg’in bu filmi 2017 yılında hayatını kaybeden eşinin ardından yazmış olması, birçok eleştirmenin bu yapıtı büyük ölçüde otobiyografik olarak yorumlamasına yol açsa da, yönetmen Variety’e verdiği röportajda filmin yaratım sürecinde kişisel bir hikayeden yola çıkmadığını söyledi.
Bir hikâye geliştirirken türü hiç düşünmediğini de ifade eden yönetmen, tür sinemasının tamamen bir pazarlama meselesi olduğunu belirtti.
“Bu filmi nasıl satarız?” sorusuna verilen bir cevaptır. Mesela, Bunu bir korku filmi olarak satalım ya da Bunu bir gangster filmi olarak satalım gibi. Ama yine de bu, sanatçı olarak bana çalışacak bir şey sunmuyor. Bu yüzden benim çözümüm, türü hiç düşünmemek oluyor; hangi türe giriyor ya da girmiyor diye kafa yormuyorum.” şeklinde konuştu. Birçok eleştirmenin Cronenberg sinemasını body horror türü altında değerlendirmesine rağmen, yönetmen kendi filmlerini body horror olarak tanımlamadığını da ekledi.
“Sonsuz Çeşitlilikteki Defin Gelenekleri…”
Filmi öncelikle bir Netflix projesi olarak hayal ettiğini ve sonradan uzun metraja dönüştürmeye karar verdiğini söyleyen Cronenberg, her bölümde neler olacağını planlamak için çok fazla araştırma yaptığını belirtti. “Karsh farklı ülkelere gidip kendi türünde yüksek teknolojili mezarlıklar kurmaya çalışacak, bu da kimi ülkelerde dini, ekonomik ya da siyasi nedenlerle düşmanca karşılanacaktı. Bu yüzden çok fazla araştırma yaptım ve dünyada var olan sonsuz çeşitlilikteki defin gelenekleri ve ritüeller beni gerçekten şaşırttı.” ifadelerini kullandıktan sonra bu araştırmaların hayat ya da ölümle ilgili kendi yaklaşımını değiştirmediğini de ekledi.