Festivalde Dün
KOMEDİ ACIDAN BESLENİYOR “Türkiye’de Sinemada Neler Oluyor” söyleşilerinde dün Onur Ünlü ve Melikşah Altuntaş ile sinemamızda komediyi konuştuk. Melikşah Altuntaş konuşmasına, komedi sinemasında nelere güldüğümüz sorusuna, “uyum sağlanamayan hallere” diyerek giriş yaptı. Daha çok bir şey becerememe haline güldüğümüzü ve filmlerde izlediğimiz karakterlerin kendi eksikliklerimiz üzerinden bağ kurabildiğimiz tipler olduğunu belirtti. Komedi filmlerinin neden ciddiye alınmadığı, her zaman sinemanın diğer türlerine göre neden küçük görüldüğü üzerine devam eden konuşma, sinemamızdaki popüler komik karakterlerin neden sevildiği üzerine yoğunlaştı. Onur Ünlü, komedinin kaynağında acının varlığını vurgularken Melikşah Altuntaş da bunu destekleyen Ayşecik serisi örneğini verdi. Altuntaş, komediye önem verilmemesine “Asık suratlılığın daha entelektüel olduğuna dair kabul, mizahı böyle küçük görmek, komedinin sanki hayatımızın dışında bir şeymiş gibi algılanmasına yol açıyor. Kimse kendini komedi sineması yapıyorum diye tanımlamıyor. En çok izlenen 10 filmden 7’si komedi olduğu halde, hem yönetmenlerin kendilerini tanımlama alanı hem de üretim alanı olarak komedi sinemasına ilgisizlik düşündürücü.” sözleriyle değindi. Onur Ünlü ise komedi sinemasındaki eksikliğin sebebinin maddi yönünü hatırlattı. Sinemada paranın çok belirleyici olduğunu, çok zor şartlarla, imkânsızlıklarla yapılan filmlerde tek şansı olabilecek yönetmenlerin de bu yüzden komediye yönelmediğini söyledi. Onur Ünlü, Kemal Sunal’ın oynadığı kaypak karakterleri sevmediğini, bu karakterlere göre Recep İvedik’in daha net olduğunu söylemesi üzerine o dönemden beri seyircinin gerçekten izlediklerine mi güldüğü, yoksa seyircinin neye güldüğü üzerinden mi komedi sinemasının geliştiği sorusu tartışıldı. Bunun üzerine Melikşah Altuntaş, farklı mizah anlayışları içinde alternatiflerini de barındıran geniş bir komedi havuzu oluşturulduğunu ve bu alanların neye gülündüğü üzerinden belirlendiğini söyledi.
HOLOKOSTUN İZLERİ Polonya asıllı İngiliz sinemacı Pawel Pawlikowski’nin ülkesinde çektiği ilk film olan Ida’nın dünkü gösterimine filmde Ida/Anna’yı canlandıran Agata Trzebuchowska katıldı. Daha önce hiçbir oyunculuk deneyimi olmadığını belirten Trzebuchowska, bu filmin ilk ve belki de son filmi olduğunu söyleyerek salondaki izleyicileri şaşırttı. Oyunculukta pek gönlü olmadığını belli eden Trzebuchowska, zaten bu filmde yer almasının tamamen bir tesadüf sonucu olduğunu; bir kafede otururken Pawlikowski’nin yönetmen bir arkadaşının fotoğrafını çekip Pawlikowski’ye göndermesi sonucu bu maceranın başladığını söyledi. Filmin holokostla direkt bir bağlantısının olup olmadığı sorusu üzerine, yönetmenin niyetinin ve filmin asıl meselesinin bu olmadığını, filmdeki karakterlerin sadece geçmişlerinde holokostun izlerinin bulunduğunu, bu bağlamda filmin cesur olarak nitelendirilmemesi gerektiğini söyledi.
DÖRT DUVAR ARASINDA Ödüllü psikoterapist Jonathan Asser’ın kaleminden beyaz perdeye uyarlanan ve “Dünya Festivallerinden” bölümünde yer alan David Mackenzie imzalı Yüksek Risk’in dünkü gösterimine katılan Asser, 12 yıllık hapishane terapistliği deneyimiyle bu filmi yazmaya karar verdiğini anlattı. Yazar bu ilk filminin ortaya çıkış süreciyle ilgili şunları söyledi: “Bir baba-oğul hikayesi anlatmak istedim; fakat cezaevi sistemine de hakim olduğum için hikâyenin mekânı olarak orayı seçtim. Herkesin içinde şiddet var mıdır sorusu bana çok ilginç geliyordu. Sanırım hepimiz duygusal şiddete biraz meyilliyiz.”
SİRK BÜYÜLÜ BİR YERDİR “NTV Belgesel Kuşağı” filmlerinden, görselliğiyle insanın aklını başından alan Gökyüzüne Teğet’in gösterimine katılan yönetmen Horacio Alcalá, çekimleri beş yıl süren bu filmi çekmek için iki yıl araştırma yaptığını, bu beş yılın 3 yılında tek başına çalışıp, hazırladığı 10 dakikalık bir videoyu bir yapımcıya vererek filme destek sağladığını söyledi. Kurmaca ile belgeseli birleştirerek sirk sanatçılarını konu alan ilk film olma özelliğini taşıyan bu belgesel yerine neden sadece kurmaca yapmadığı sorusu üzerine Alcalá “Belgesel yönetmeni değilim, ancak bu hareketleri yapabilen oyuncular bulmak zor, hareketleri yapan bu sanatçılar ise oyuncu değiller. Bu nedenle bu konuda belgesel çekmek istedim.” cevabını verdi.
GÖÇ SORUNUNA “YENİ BİR BAKIŞ” Geetu Mohandas’ın “Yeni Bir Bakış” bölümünde yer alan ilk uzun metrajlı filmi Zar Oyunu’nun gösterimine filmin başrol oyuncusu Geetanjali Thapa katıldı. Thapa, endüstriyelleşme sürecinde neredeyse her ülkede hakim olan ve film bağlamında işlenen taşeron işçi sorununa dikkat çekti. Filmin çekim öncesi hazırlık aşamalarını aktaran oyuncu, filmin gerçekçi ve samimi dokusunun kaynağını, filmin sonuna doğru artık bir aile gibi olmalarıyla açıkladı.
FİL’M HAFIZASI’YLA GECEYARISI ÇILGINLIĞI Dün gece Büyük Kötü Kurtlar filminin geceyarısı gösteriminin sunumu çok renkli geçti. Gösterime filmin başrol oyuncularından Tzahi Grad ile yapımcılarından İstanbul doğumlu iki kardeş, Avraham Pirçi ve Tami Leon katıldılar. Doğumgünü olan Avraham Pirçi seyircilere burada kendilerini evlerinde gibi hissettiklerini, burada olmaktan çok mutlu olduğunu söyleyerek teşekkür etti ve sahneden salonun fotoğrafını çekip filmin yönetmenlerine gönderdi. Daha sonra Pelin Batu ve Doğu Yücel izleyicileri geceyarısı partisi için yaptıkları küçük yarışmayla hazırladı. Gösterimin ardından Fil’m Hafızası işbirliğiyle Topless’ta düzenlen partide eğlence devam etti.
Festivalde Bugün
ÇAĞDAŞ BİR KAHRAMANLIK ÖYKÜSÜ Tek bir insanın dünyayı değiştirebilmesi nasıl mümkün oldu? Bu soru sadece siyasi değil; aynı zamanda psikolojiye de sesleniyor. Polonyalı yönetmen Andrzej Wajda Walesa’da, memleketlisi ve dostu Dayanışma Sendikası’nın lideri Lech Walesa’nın özeline ve hatta mahremine kadar giriyor. Festivalin bu yıl Yaşam Boyu Başarı Ödülü, büyük usta Wajda sağlık sorunlarından ötürü İstanbul’a gelemeyeceğinden, yönetmenin adına, Atlas Sineması 16.00’daki gösteriminden önce filmin yapımcısı Michal Kwiecinski’ye takdim edilecek.
HEM DENEYSEL HEM ANİMASYON Polonya Deneysel Canlandırma Sineması’nı yakından tanımak isteyenler, Pera Müzesi Oditoryumu’nda 11.00-13.30-16.00 seanslarında Kazimierz Bendkowski ve Zbigniew Rybczyński gibi yönetmenlerin kısalarını izleme fırsatını kaçırmasınlar.
POLONYA CANLANDIRMA SİNEMASI PANELİ Polonya ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin başlamasının 600. yılı şerefine festival kapsamında toplam kırk deneysel animasyon filmden oluşan üç programlık özel bir bölüm hazırlandı. Bu bölüme paralel olarak Polonya canlandırma sinemasının en yaratıcı yönetmenlerinden Mariusz Wilczyński ve film eleştirmeni Adriana Prodeus, canlandırma sanatçısı Berat İlk moderatörlüğünde bir söyleşi yapacak ve deneysel canlandırma sineması ile görsel sanatlar arasındaki ilişki üzerine konuşacaklar. Marius Wilczynski, panelde henüz üzerinde çalışmayı sürdürdüğü yeni uzun metrajlı canlandırma filmi Kill it and Leave This City (Öldür ve Kenti Terk Et)’den söz edecek. Panel Pera Müzesi Oditoryumu’nda 16.00’daki gösterimin ardından başlayacak.
TÜRK SİNEMASINDA KITSCH VE QUEER Kitsch ve Queer’in gizli ve açık işaretlerinin Türk sinemasında nerelerde ne kadar yer aldığı sorusuna cevap arayacağımız “Türk Sinemasında Kitsch ve Queer” söyleşisi İstanbul Modern’de 16.00’da akademisyen Selim Eyüboğlu ve yönetmen Aykan Safoğlu’nun katılımıyla gerçekleştirilecek.
ÜÇ TAKIMIN DİRENİŞ İTTİFAKI Farid Eslam ve Olli Waldhauer’in kitle fonlamasıyla çektikleri ortak projeleri, çoğumuzun ancak haberlerden takip ettiği bir altkültürün içyüzüne benzersiz bir bakış atıyor. İstanbullu üç büyükler (Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş) arasındaki ezeli rekabet malum. Ne var ki Gezi protestoları sırasında bu üç takım arasında bir ittifak kuruldu ve taraftarlar; çevreciler, aktivistler ve sıradan vatandaşlarla yan yana durdular. Bir süre sonra da bu ittifakın adı kondu: İstanbul United. “NTV Kuşağı Belgeselleri”nden İstanbul United’ın Atlas Sineması 13.30’daki gösterimine katılacak filmin yönetmenleri Olli Waldhauer ve Farid Eslam ayrıca 13 Nisan Pazar günü Köprüde Buluşmalar etkinlikleri kapsamında parkta ve sokaklarda eylemler sürerken böylesine bir kenetlenmeyi takip etme sürecini anlatacak.
ALBİNOLAR ÖLMEZ; KAYBOLUR 2007 yılından bu yana Tanzanya, Kongo ve Kenya’da albinolar oldukça kârlı ve o derece de iğrenç bir ticaretin hedefinde. Dünyanın bu bölgesinde, albinoların bedenlerinden alınan parçaların şans ve sağlık getirdiğine inanıldığından, büyücü şifacılar albino organları için binlerce dolar ödemeye hazır bekliyor. Beyaz Gölge’de, köyden kente kaçan Alias adındaki küçük bir albinonun öyküsünü izliyoruz. Yönetmen Noaz Deshe ve filmin ilk kez bir festivaldeki sunumuna katılacak olan Tanzanyalı oyuncusu James Gayo Feriye Sineması 13.30’daki gösterimde izleyicilerin sorularını yanıtlayacak.
TAHRAN’DA YOLUNU BULMAK Reza Dormishian’ın Berlin Film Festivali Panorama bölümünde prömiyerini yapan toplumsal dramı Sinirlenmeyeceğim! Berlin’de yer alan tek İran filmiydi. Hikâye, Tahran’da yaşayan İranlı Kürt Navid ile Setare etrafında dönüyor. “Yeni Bir Bakış” bölümünde yer alan filmin Feriye Sineması 16.00’daki gösterimine katılan izleyiciler yönetmenle film üzerine konuşma fırsatı bulacaklar.
IDA YA DA ANNA Birçok festivalden ödüllerle dönen Pawel Pawlikowski’nin 1960’larda geçen son filmi Ida bir kez daha festival kapsamında izleyiciyle buluşacak. “Dünya Festivallerinden” bölümünde izleme şansı bulacağımız Ida’nın Atlas Sineması 19.00’daki gösteriminin hemen ardından yönetmen Pawel Pawlikowski ve Ida/Anna’yı canlandıran Agata Trzebuchowska filmle ilgili soruları yanıtlayacak.
BİR MÜZENİN SAHNE ARKASI Büyük Müze; Viyana Sanat Tarihi Müzesi Kunsthistorisches Museum’un “sahne arkası” üzerine benzersiz bir bakış sunuyor. Müzede yürütülen restorasyon süreçlerini de inceleyen Büyük Müze aynı zamanda zamansallık ve geçicilik olgularını da ele alıyor. Belgeselin yönetmeni ve yapımcısı Johannes Holzhausen Beyoğlu Sineması 19.00’daki gösterimde bizlerle birlikte olacak.
AKBANK 10. KISA FİLM FESTİVALİ’NDEN ÖDÜLLÜ FİLMLER Türkiye’de kısa film alanında etkin bir platform olan Akbank Kısa Film Festivali, bu yıl onuncu yılını kutlarken festivalin ilk yılından itibaren Kurmaca ve Belgesel kategorisinde En İyi Film Ödülü alan filmlerden bir seçki de sunuyor. Gösterimlerin ücretsiz olacağı etkinlik Akbank Sanat’ta 13.00 ve 16.00’da izlenebilir.
Festivalde Yarın
ULUSLARARASI ALTIN LALE YARIŞMASI BAŞLIYOR Her çalışmasında dram ile komedi arasında bir denge kurmasıyla tanınan, İzlanda sinemasının en ilgi çekici simalarından Ragnar Bragason son filmi Metalci 12 filmin yarışacağı “Altın Lale Uluslararası Yarışma” bölümünde yer alıyor. Heavy metal’e şapka çıkaran bu hem komik hem de duygusal film, gözlerden uzak bir çiftlikte büyüyen ve rock yıldızı olmayı çok ama çok isteyen bir genç kızın hikâyesini anlatıyor. Filmin 13.30’da Nişantaşı Citylife City’s Sinemaları’nda Bragason da katılacak.
MANAKİ KARDEŞLERİN KÜLTÜR MİRASI Türkiye sinemasının miladı olarak kabul edilen 14 Kasım 1914’te çekilen Ayastefanos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı filminden de önce, 1905 yılında film çekmeye başlayan Balkanların ilk sinemacıları, Osmanlı vatandaşı Yanaki ve Milton Manaki kardeşlerin restore edilen filmlerinin tamamı, Türk sinemasının 100. yılı vesilesiyle İstanbul Modern’de 16.00’da gösteriliyor. Gösterim sonrası Makedonya Sinematek Film Arşivi Direktörü Igor Stardelov ve yazar Sula Boziş’in Manaki Kardeşlerin kültür mirası üzerine konuşacakları söyleşi ise 17.15’de başlayacak.
DOĞRU HİKÂYEYE DOĞRU MÜZİK Köprüde Buluşmalar’ın bu sinema dersinde George Christopoulos, film yapımcıları ile besteciler arasında kusursuz bir işbirliği sağlamak için kat edilmesi gereken yolu ve uygulanabilecek yöntemlerden bahsedecek. Aynı zamanda, yönetmen ve yapımcıların aktarmak istedikleri tüm hikâyeler için, vizyonuna ve bütçesine uygun müzik yapmanın yolları hakkında önerilerini paylaşacak. Akbank Sanat’ta 13.30’da başlayacak sinema dersi için [email protected] adresine eposta ile rezervasyon yapılması gerekiyor.
HAYKIR, DİREN, KAYDET Köprüde Buluşmalar, festival kapsamında gösterilecek olan Istanbul United belgeseli üzerine bir forumla, haberciliği belgesel ile birleştiren filmler yapan ve bu yolla direniş ve barışçıl başkaldırıyı etkin olarak belgelerken bir yandan da buna katılan sinemacıların farklı yaklaşımlarını tanımlamayı hedefliyor. Forumda konuşmacı olarak, Istanbul United filminin yönetmenleri Olli Waldhauer ve Farid Eslam, Everyday Rebellion / Her Gün İsyan filminin yönetmenlerinden Arash T. Riahi ve Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek adlı belgeselin yönetmeni Reyan Tuvi bulunacak ve forumun moderatörlüğünü Tobias Pausinger ile Hilmi Hacaloğlu üstlenecek. Akbank Sanat’ta 16.00’da gerçekleştirilecek forum için [email protected] adresine mail atılarak rezervasyon yapılması gerekiyor.
DEHŞET VERİCİ BİR İNSAN AVI “Dünya Festivallerinden” bölümünde izleme şansı bulduğumuz Beyaz Gölge’nin Atlas Sineması Salon 2 19.00’daki gösteriminde yönetmen Noaz Deshe ve filmin oyuncularından James Gayo bir kez daha bizlerle birlikte olacak.
AFRİKA’NIN KALBİNE ÇAĞDAŞ BİR YOLCULUK Daha önce Darwin’in Kâbusu adlı belgeselde de imzasını gördüğümüz yönetmen Hubert Sauper’in Biz Dostuz filmi, savaşın yerle bir ettiği Güney Sudan’da, bizi teneke ve kumaştan yaptığı iki kişilik bir uçağın kanadında en olmayacak mekânlara, insanların düşüncelerine, hayallerine götürüyor. Beyoğlu Sineması’nda 19.00’da yapılacak gösterime filmin yönetmeni de katılıyor.
SANAT ESERLERİ VE GÜNDELİK İŞLER Yarın “NTV Belgesel Kuşağı” filmlerinden yönetmenin katılımıyla gerçekleştirilecek bir diğer gösterim ise Büyük Müze. Viyana Sanat Tarihi Müzesi Kunsthistorisches Museum’un “sahne arkası”nın yanısıra müze çalışanları arasında yaşanan mikro-dramalar ve müzenin restorasyon sürecini de inceleyen belgeselinin yaratıcısı Johannes Holzhausen 21.30’da Beyoğlu Sineması’nda bizlerle olacak