Der Name der Rose / Gülün Adı (1986)
Umberto Eco’nun, Ortaçağ İtalya’sında geçen Gülün Adı romanında, gülmenin Tanrı katında meşru olup olmadığı sorulur ve gülme ile ilgili kitapların sayfalarına zehir süren kör kütüphaneci, gülmenin otoriteyi sarstığından bahseder. Jean-Jacques Annaud yönetmenliğinde sinemaya uyarlanan Der Name der Rose /Gülün Adı (1986) XIV. yüzyıl İtalya’sında, yani Orta Çağ’ın karanlığı altında yaşayan Hristiyan dünyasında bir manastırda işlenen cinayetin aydınlatılmasını konu alır. Olayın aslını ortaya çıkarması için manastıra çağrılan sorgucu-rahip William (Sean Connery), bulduğu ipuçlarıyla adım adım ilerler ve manastırın dokunulmaz kutsallığı ardında saklı kalmış kötülükleri açığa çıkarır. Manastır kütüphanesi rahipler tarafından en iyi korunan yerlerden biridir. “Finis Africae” olarak adlandırılan bu kütüphanenin gizli bölmesinde yasaklı kitaplar yer alır ve bu kitaplardan biri de gülme eyleminin gücünü anlatan Aristo’nun Poetika eseridir. Gülmenin karşısında duran Ortaçağ ciddiyeti, bir yandan korku, zayıflık, teslimiyet, yalan, riyakarlıkla diğer yandan da tehdit, şiddet, bastırma ve yasaklamalarla doluydu.
“-Gülmenin bu kadar kötü olan tarafı nedir?
-Gülmek korkuyu öldürür. Ve korku olmadan inanç olmaz. Çünkü şeytan korkusu olmazsa tanrıya ihtiyaç kalmaz.”