Abel ve Marianne, on üç yaşındaki oğulları Joseph’in evdeki değerli eşyaları gizlice sattığını fark eder. Çok geçmeden Joseph’ın yalnız olmadığını, tüm dünyada yüzlerce çocuğun bir araya gelerek gizemli bir projeyi finanse ettiğini öğrenirler. Projenin amacı gezegeni kurtarmaktır. Cannes Film Festivali, 2021 yılında senaryosu iklim değişikliğine dayanan ve çevre sorunlarına odaklanan bağımsız bir bölüm açtı. Fransız yönetmen Louis Garrel’in The Crusade (2021) filmi, “iklim için sinema” olarak adlandırılan bu bölümde dünya prömiyerini yaptı. Gezegeni kurtarmak için bir araya gelen çocukları konu alan yapım, Fransız yazar ve senarist Jean-Claude Carrière’in Le Pari (1972) kitabından uyarlanmıştır. Yönetmen Garrel, çocukların çevre konusuna tutkulu bir şekilde duyarlı olabileceği fikrini, senaryoyu ilk okuduğu zaman gerçekçi bulmaz. Fakat on beş yaşında iklim için okul grevi yapan ve bugün hala iklim değişikliği kampanyalarına öncülük eden İsveçli çevre aktivisti Greta Thunberg, yönetmene bu filmi çekmesi için ilham olur.
Çevre konusunu dert edinen filmler çoğunlukla distopik bir kurguya sahiptir veya belgesel olarak sunulur. The Crusade, bu bağlamda benzer örneklerden ayrışır. Filmi, ekolojik bir masal olarak nitelendirebiliriz. Çevre sorunlarını ele alırken farklı anlatım tekniklerine başvurulması bir izleyici olarak beni heyecanlandırsa da filmin oryantalist bakış açısından kurtulamadığını söylemeliyim. Bir grup Fransız’ın Afrika ülkelerinin yöntemlerine karışma fikri oldukça şüphelidir. Neden karbon emisyonunun yükselmesinde büyük payı olan ülkeler yerine Afrika seçilmiştir ve neden Afrikalı çocukları sadece bir sahnede görürüz? Oryantalist bakış açısından kaçınmak için “Bu proje fikri Afrika heyetinden geldi” gibi küçük nüanslar filme eklenmiştir. Yine de final sahnesinde yer alan, develerle yapılan egzotik gezi ve Batılı beyaz kadının gururlu bakışı aslında “Doğu gelenekseldir, Batı rasyonel ve kurtarıcıdır” imgesi yaratarak izleyicinin hafızasında kalan son sahne olur.
Filme geri dönecek olursak, en güçlü bulduğum kısmı açılış sahnesidir. The Crusade oldukça canlı, eğlenceli ve esprili bir açılış sahnesine sahiptir. Abel, Marianne ve oğulları Joseph ile Paris’teki lüks dairelerinde tanışırız. Ebeveynler, evlerindeki değerli eşyalarının kaybolduğunu fark ederler. Aile yadigarı nadir kitaplar, koleksiyonluk saatler, mahzendeki pahalı şaraplar ve pahalı kıyafetler eksiktir. Joseph yalnızca ihtiyaç olduğu kadarını evde bırakmış, yıllardır kullanılmayanları satmış ve haftalardır yokluğunu kimse fark etmemiştir. Bu sahnelerdeki tüketicilik eleştirisi filmin ana teması olan iklim değişikliğine geçiş için anlamlı bir zemin oluşturur.
Filmle ilgili değinilmesi gereken bir başka nokta ise çocukların yetişkin davranışları sergilemesidir. Bu durum belki de B gezegeni varmışçasına, duyarsız bir şekilde tüketime devam eden ebeveynlerine duydukları öfkeden kaynaklıdır. Bu bana çocukluğunu yaşamak veya okula gitmek gibi sıradan çocuk davranışları sergilemek yerine iklim için okul grevi yapan Greta Thunberg’in “Çocukların geleceklerinin yok edilmesini protesto etmek için kendi eğitimlerini feda etmeleri gereken tuhaf bir dünyada yaşıyoruz” sözünü hatırlattı. Sorumluluk almayan yetişkinler sebebiyle çocuklar ne çocukluğunu yaşayabiliyordur ne de geleceklerini yaşayabileceklerdir.
Cannes Film Festivali’nin iklim için sinema bölümünde gösterilen The Crusade, çocukların önderliğindeki aktivizme karşı olan şüpheci yaklaşımı eleştirir. Güçlü bir açılış sahnesine rağmen oryantalist bir bakış açısına sahiptir.