Manifesto: Altın Lale Uluslararası Yarışma kapsamında izleyicilerle buluşacak Julian Rosefeldt’in geçtiğimiz yıl büyük ses getiren video art enstalasyonundan uzun metraj bir film hâline getirilen yapım, Cate Blanchett’in on üç farklı karaktere bürünüp olmadık yerlerde okuduğu manifestolara yer veriyor. Manifesto; Blanchett’in unutulmaz performanslarına ve sıra dışılığına tanık olmak adına bu yılın kaçırılmaması gereken filmlerinden.
Mimozalar: Bu yılın Genç Ustalar’ından Oliver Laxe’in filmi Mimozalar, ruhani bir yolculuk filmi. Bir şeyh, Atlas Dağları, yerine getirilmesi gereken son arzuyu barındıran ve bilinen hikâye anlatımının dışına çıkan yapım bu yılın beni heyecanlandıran filmleri arasında.
Değişim: İskandinavya’nın Sami kavmine bağlı genç bir kızın kendini bulma hikâyesine odaklanıyor film. Armanda Kernell’in ilk filmi olan bu yapım, İskandinavya’nın tüm soğukluğunu içinde barındırıyor ve bastırılmış kişiliğin içinden tek başına birey yaratmak isteyen bir genç kızın peşine takılıyor.
Tuz ve Ateş: Alman sinemasının usta ve en şahsına münhasır isimlerinden olan Werner Herzog’un son filmi Salt and Fire, yine yönetmenin bugüne dek kopamadığı doğa ve insan çatışmasını merkezine alıyor. Herzog’un “Sinemanın kurallarına uymayan bir gündüz düşü.” olarak adlandırdığı film, festivalin kaçırılmaması gerekenleri arasında.
Bütün Saadetler Mümkündür: Kendini arama ve tanımaya çalışma ile geçen süreçlerini içine dert edinen filmler genelde izlemekten keyif aldığım filmler oluyor. Onlarla birlikte ben de çok şey öğrenebiliyorum. Selman Kılıçaslan’ın yazıp yönettiği Bütün Saadetler Mümkündür, mühendislik öğrencisi olan Ali’nin peşinden gittiği ve ortak olduğu hikâyelerde kendini bulmaya çalışmasına odaklanıyor. Bütün saadetlerin mümkün olup olmadığını arayan filmi ben listeme çoktan ekledim bile!