Daha en başından “bir varmış bir yokmuş” ile başlayan film, cama boyanan bir şahmaran resmi eşliğinde, binlerce yıldır İstanbul’un altında bulunan hazinelerin hikayesini anlatıyor. Hikayeleri anlatansa Yusuf’un dedesi. Eski bir define avcısı olan fakat yıllardır hiçbir şey bulamayan, en nihayetinde Haliç kıyısında kahvehane işleten bir dedenin anlattığı hikayelerle büyüyen ve oldukça geniş bir hayal dünyasına sahip olan Yusuf’un en etkilendiği masal kahramanı tabi ki ‘’Yılanların Sultanı Şahmaran’’. Bir gün, arkadaşlarıyla macera yaşamak için tarihi Anemas Zindanları’na inen Yusuf bu karmaşık labirentlerde Şahmaran’a benzettiği bir kadın ve antika kaçakçılarıyla karşılaşır. Zülfü Livaneli’nin yönetmenliğini yaptığı ikinci filmi olan Şahmaran, bu masal dünyasını bizlere sunarken, gerçeklikle masalın karıştırılmasını bir anlatım aracı değil, hikayenin kendisi olarak kullanmasıyla da Türk sinemasında önemli bir yere sahiptir.
bu filimin acilması gerek
,